İhsan Fazlıoğlu: "Osmanlı Coğrafyasında İlmî Hayatın Teşekkülü ve Davud Kayserî"

İhsan Fazlıoğlu: "Osmanlı Coğrafyasında İlmî Hayatın Teşekkülü ve Davud Kayserî"


"Osmanlı Coğrafyasında İlmî Hayatın Teşekkülü ve Dâvûd el-Kayserî (656-660/1258-1261-751/1350)", Uluslararası Dâvûd el-Kayserî Sempozyumu Tebliğleri, Kayseri 1998, s.25-42.

(656-660/1258-1261 - 751/1350)

Özet

Bu tebliğde Kayserili Davud'un vücûd bulduğu Anadolu'da ilmî (riyâzî ve fennî) geleneğin nasıl teşekkül ettiği ve Merâğa matematik-astronomi okulunun bu inşadaki yerinin ne olduğu genel hatlarıyla ve kalın çizgilerle ele alınacak; ayrıca Kayserili Davud'un bu okulun mensubu Şemsuddîn Muhammed b. Sartak b. Çoban b. Şîrkîr b. Muhammed b. Sartak el-Vararkînî el-Merâğî'den Tokat-Niksar'da gördüğü matematik-astronomi eğitimi ile hocasının geometri sahasındaki iki eserini istinsahı ve bu eserlerin Osmanlı-Türk riyâzî literatüründeki yeri, ayrıca bu eğitimin ve eserin muhtevasının Kayserili Davud üzerindeki muhtemel etkisi ile Kayserili Davud'un Osmanlı ilim hayatının teşekkülü içindeki yeri üzerinde durulacaktır.

a. Anadolu'da ilmî hayatın teşekkülü

Oğuz-Selçuklu Türkleri'nin V./XI. yüzyılda Anadolu'ya yerleşmeleriyle Anadolu'da yeni bir Türk yurdu oluşmuş; bunun neticesinde Anadolu, Avrupalılar tarafından bu yüzyıldan itibaren Türkiye adıyla anılmaya başlanmıştır . Selçuklu Türkleri, hakimiyetleri süresince, Kayseri yanında, Anadolu'nun bir çok şehrinde medreseler, hastahaneler ve kütüphaneler kurmuşlardır; çünkü bu dönemde devlet adamları, cami, medrese, imâret, tekke ve hastahâne gibi birçoğu vakıf olan müesseseler kurarak ilim hayatını destekliyorlardı .

Selçuklu dönemindeki ilim hayatı büyük oranda, vakfa dayanan ve naklî ilimler yanında aklî ilimlerin de belirli oranlarda tahsil edildiği müessesevî eğitim merkezleri olan medreselerde gelişmiştir. Bu müesseselerin yanında hem aklî hem de naklî ilimler, ilim adamlarının evlerinde, hastahânelerde, tekke ve konaklar gibi medrese dışı mekanlarda da tedris edilmekteydi .

Anadolu'daki en eski medreseleri Artukoğulları ile Danişmendliler inşa ettirmiştir. Özellikle Danişmendli meliki Emir Melik Gâzi'nin oğullarından Nizâmuddîn Yağıbasan (537-560/1142-1164) tarafından 552/1157-1158'de Tokat-Niksâr'da tesis edilen Nizâmuddîn Yağıbasan Medresesi -Nizâmiyye medresesi-, aşağıda ele alacağımız üzere, Kayserili Davud'un ilmî tahsilinde önemli bir yer işgal etmektedir. Danişmendliler'in, VI/XII. yüzyılın ilk yarısında, muhtemelen Kayseri'nin Danişmendli başşehri olduğu 530-537/1135-1142 tarihleri arasında, yine Nizâmuddîn Yağıbasan tarafından 537-559/1143-1164 tarihleri arasında inşa edilen Kayseri Kölük Camii Medresesi ile daha sonra 589/1193'te yapılan Kayseri Hoca Hasan Medresesi gibi önemli medreseler de Kayseri'de, Kayserili Davud'un teneffüs ettiği ilmî hayatın oluşmasına önemli katkıda bulunmuş olmalıdır . Örnek olarak bugün hala Konya'da 24 medreseden 7'sinin, Mardin'de 13 medreseden 11'inin ve Kayseri'de 11 medreseden 9'unun mevcut olduğu düşünülürse, Selçuklu dönemi Anadolu'sunda medrese çevresinde teşekkül eden ilmî hayatın hacmi konusunda bir fikir edinilmiş olur. Ayrıca Selçuklu döneminde Anadolu'da inşa edilen medreseler, bimâristân, imâret veya rasathâne gibi çok yönlü yapılar olarak da kullanılmıştır . Diğer taraftan Anadolu'da müstakil olarak veya cami, hastahâne, medrese ve diğer müesseselerin içinde bulunan kütüphânelerin yanında, tekke ve zâviyelerin de eğitim ve öğretim bakımından önemli hizmetler verdiği aşikardır. Bunun yanında Anadolu'da kurulan ilk Selçuklu dârüşşifâsı ve medresesi, Kayseri Giyaseddîn Medresesi ile yanındaki Gevher Nesibe Hastahânesi (602/1205), gibi medrese ve dâru'ş-şifâ'nın içiçe bulunduğu Şifâiye medreselerinde de birer tıp okulu olarak nazarî hekimlik yanında amelî hekimlik eğitimi de yapılmıştır .

Anadolu'da devlet adamlarının himayesinde gelişen ilmî hayatı tavsif için pek çok örnek verilebilir. Ancak bu çalışmanın odak noktası Kayserili Davud olduğundan Kayseri merkezli bir örnek ile diğer örneklere de telmihte bulunulmuş olacaktır. Anadolu Selçuklu Devleti'nde bir sultan gibi hüküm süren hükümdar nâibi Muinuddîn Süleyman Pervâne âlimleri ve şeyhleri himaye etmiş; ayrıca medrese ve zaviyelerde (hanekah) huzur ve refahı sağlamıştı. Bilinebildiği kadarıyla Pervâne'nin Kayseri'de bir medresesi mevcuttu ve bu medresede Merâğa matematik-astronomi okulunun kurucu başkanı Nasîruddîn Tûsî'nin öğrencisi, meşhur âlim, matematikçi-astronom ve işrakî filozof Kutbuddîn Mahmûd b. Mesû'd b. Muslih el-Şîrâzî (öl. 710/1311) hocalık etmiştir. Pervane, ayrıca Konya'da ünlü usul ve mantık âlimi Sirâcuddîn Mahmud el-Urmevî, Aksaray'da Eminuddîn el-Tebrizî, Kayseri'de Celâluddîn Mahmud, Sivas'ta 'İzzuddîn Muhammed el-Râzî, Tokat ve Niksar'da Sa'duddîn el-Kazvînî ile Bedruddîn el-Kazvînî, Karahisar'da Tacuddîn el-Hoyî ve Kadıasker Husâmuddîn gibi devrin meşhur âlimleriyle dosttu ve bu âlimleri bizzat himaye etmişti .

Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra tarih sahnesine çıkan Beylikler, vücûd buldukları coğrafyanın tabii mirasçısı oldular ve mevcut birikimi tevârüs ettiler. Gerçekte bu miras Anadolu Selçuklu Devleti'ndeki ilmî birikimin seviyesini göstermektedir. Nitekim Anadolu Beyliklerinde de devlet adamları ilmî faaliyetleri desteklemiş ve ilim adamlarını himaye etmişlerdir. Ayrıca, Anadolu Selçuklu Devleti'ndeki seleflerini takip ederek, vakıf müesseseleri olan medrese, kütüphane, imaret ve misafirhane gibi doğrudan veya dolaylı olarak kültür hayatına etki eden ilmî müesseseler kurmuşlardır. Anadolu Selçuklu ve Anadolu Beyliklerine mensub devlet adamlarının oluşturduğu bu ortamda, VIII/XIV. asırda muhtelif Anadolu şehirlerinde pek çok ilim adamı yetişmiş; bu âlimler, edebiyat, tarih ve tasavvuf yanında, başta tıp olmak üzere astronomi ve matematiğe dair eserler telif etmişlerdir. Bu konuda pek çok örnek vermek mümkündür; ancak yine bu çalışmanın çerçevesi içerisinde Kayseri merkezli olarak şu örnekler verilebilir:

Anadolu Selçukluları devrinde astronomi sahasında telif edilen en eski eserlerden biri, Azerbeycan'dan Anadolu'ya gelen, aklî ve naklî ilimlerin çeşitli sahalarında birçok eser kaleme alan Hubeyş b. İbrahim el-Tiflisî'nin (ölm. 629/1231-1232) Sultan II. Kılıç Arslan'a ithaf ettiği Kâmil el-ta'bir adlı eseridir . Ayrıca Anadolu'da bu dönemde yazılan ve günümüze gelen en eski iki astronomi kitabı, VII./XIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış oldukları tahmin edilen Kayseri nazırı İlyas b. Ahmed b. Kemal'in telif ettiği Keşf el-akabe ile Muvaffak el-Kayserî'nin Zubdet el-hey'e adlı eseridir .

Aşağıda geniş olarak ele alacağımız Merâğa matematik-astronomi okulundan önce, VII/XIII. yüzyılda, klasik İslam ilmî birikimini Anadolu Selçukluları'na aktaran bir çok âlim süreç içerisinde Anadolu'ya üç ana yoldan gelmiştir. Bu yollardan birincisi, birçok Türkistanlı ve İranlı âlimin geldiği, Orta Asya'dan başlayan ve İran-Azerbeycan ile İran-Irak üzerinden geçen yoldur. İkinci yol Bulgar, Kırım ve Kafkas güzergahıdır; bu yolla Bulgarî ve Altın Orda Hanlığı şehirlerine ait nisbeleri taşıyan bazı âlimler ile müslüman Kafkas kavimlerinden, özellikle müslüman Gürcülerden Tiflisî nisbesini taşıyan bir çok âlim Anadolu'ya göçmüştür. Üçüncü yol ise, Muhyiddîn İbn el-Arabî ile İbn Baytar gibi âlimlerin takip ettiği, Endülüs ve Mağrip'ten başlayıp Mısır ve Biladu'ş-Şam üzerinden Anadolu'ya ulaşan yoldur.

Yukarıda ifade edildiği gibi bu üç yol üzerinden Anadolu'ya, muhtelif ilmî dallarda uzman pek çok âlim gelmiştir. Bu âlimlerden özellikle bazıları, Anadolu Selçuklu ve Beylikler, daha sonra da Osmanlı ilmî hayatının teşekkülüne, doğrudan veya dolaylı ciddi etkilerde bulunmuştur. Örnek olarak; VII/XIII. asırda Anadolu'ya gelen tanınmış filozof Muvaffakuddîn Abdullatif b. Yusuf el-Bağdadî (ölm. 629/1231), Erzurum , Kemah, Malatya , Divriği ve Besni yanında hayatının önemli bir kısmını Erzincan'da geçirmiş (muhtemelen 607/1210 yılı civarından itibaren), felsefe, mantık ve tıb yanında matematik sahasında eserler kaleme almıştır (mesela, el-Kitab el-celî fi el-hisâb el-hindi, Afyon Gedik Ahmed Paşa Kütüphanesi, nr. 17211, 140 yaprak) . Anadolu'da yaşayan diğer önemli bir matematik ve astronomi âlimi de Kemaluddîn Musa b. Yunus el-Mevsilî'nin (öl.639/1241-1242) talebesi ve Nasîruddîn Tûsî 'nin hem hocası hem de arkadaşı olan filozof Esîruddîn el-Mufaddal b. Ömer el-Ebherî'dir (öl. 663/1265). Matematik, astronomi, mantık ve felsefe sahalarında pek çok eser yazan Ebherî, ömrünün bir kısmını Anadolu'da geçirmiştir (Osmanlı matematiğinde yeri olan önemli eseri İslâh kitâb el-ustukussât fi el-hendese li-İklidîs için bkz. Arkeoloji, nr. 596; 139 yaprak; Hüseyin Çelebi, nr. 744, 98 yaprak; astronomi eseri için bkz. Mulahhas fi sınâ'at el-macistî, Ayasofya, nr. 2583, 136 yaprak) .

b. Merâğa matematik-astronomi okulu ve Anadolu'daki ilmî hayata etkisi

Klasik İslam ilmî birikimi Anadolu'ya yoğun olarak, 657/1257-1258 tarihinde Azerbeycan-Merâğa'da İlhanlı hükümdarı Hülagu (651-663/1253-1265) tarafından kurulan Merâğa matematik-astronomi okulu mensuplarıyla girmiştir. Nasîruddîn Ebû Cafer Muhammed b. Muhammed b. Hasan el-Tûsî'nin idaresinde , Mueyyiduddîn el-Mueyyed b. Bureyk b. el-Mubârek el-Âmirî el-Urzî el-Dımeşkî, Fahruddîn Ebû'l-Leys Muhammed b. Abdilmelik b. Ebi'l-Haris Ahmed b. Suheym el-Merâğî, Fahruddîn Ebu'l-Fazl Abdulaziz b. Abdilcebbâr b. Ömer el-Ahlati ve Necmuddîn Ali b. Ömer b. Ali el-Kâtibî el-Kazvînî gibi dönemin en önemli âlimleri tarafından tesis edilen bu rasadhâne ve medreseye süreç içerisinde yeni âlimler katılmış veya bizzat burada yetişmiştir . Bu okulun mensuplarından Anadolu'da bulunmuş âlimler arasında, Mısır-Suriye yoluyla Anadolu'ya gelen, muhtemelen daha sonra Merâğa matematik-astronomi okulunun kadrosuna katılmış olan, matematikçi-astronom Muhyiddîn Yahya b. Muhammed b. Ebî el-Şukr el-Mağribî el-Endelusî (öl. 680/) ile Fahruddîn Ebu'l-Ferec Ahmed b. Osman b. Cafer el-Halebî el-Sufî sayılabilir . Ancak Merâğa okulunun Anadolu'ya bu aktarımı okulun kurucu üyesi Nasîruddın Tûsî 'nin ileri gelen öğrencilerinden, aklî ve naklî ilimlerde uzman işrakî filozof Kutbuddîn Mahmud b. Mesud el-Şîrâzî (öl. 710/1311) vasıtasıyla olmuştur. Kutbuddîn Şîrâzî, Konya , Malatya (681-684 yılları arasında) ve Sivas şehirlerinde kadılık yapmış; ayrıca, yukarıda zikredilen Mu'inuddîn Süleyman Pervane'nin Kayseri'de yaptırdığı medresede ve özellikle Sivas'ta Gök Medrese'de müderrisliklerde bulunmuştur. Kutbuddîn Şîrâzî, Anadolu'da bulunduğu süreç içerisinde, astronomi sahasında öğrencilerine okuttuğu Nihâyet el-idrâkfî dirâyet el-eflâk (telif tarihi: 681/1282) adlı önemli eserini, Sivas Gök Medrese'deki müderrisliği esnasında kaleme almış, ayrıca aynı yerde yine önemli bir astronomi eseri olan el-Tuhfe el-şahiyye fi ilmî el-hey'e (telif tarihi:684/1285) isimli eserini yazmıştır; İhtiyarat-ı muzafferi adlı astronomi-astroloji sahasındaki diğer bir eserini de Kastamonu'daki Çobanoğlu Beyliği hükümdarı Muzafferuddîn Yavlak Arslan'a ithaf etmiştir . Kutbuddîn Şîrâzî'nin eğitim ve öğretim faaliyetleri ile kaleme aldığı eserler, onun VII/XIII. yüzyıl sonlarında Anadoludaki ilmî hayata olan etkisini göstermesi bakımından dikkate şayandırlar. Merâğa matematik-astronomi okulunda okutulan ve bu okul üyelerince telif edilen eserlerin Anadolu'ya aktarılmasında da etkili bir rol oynayan Kutbuddîn el-Şîrâzî'nin, İbn Sina'nın el-Kânûn fi el-Tıb adlı eserine şerh yazacak kadar iyi bir tabib olması dolayısıyla, Anadolu'da görev yaptığı yerlerdeki şifâhâneler'de çalıştığı ve tabib yetiştirdiği de düşünülebilir . Kutbuddîn Şîrâzî, ömrünün sonlarında, Gâzân Han'ın (694-703/1295-1304), 699/1299'da Tebriz'de yaptırdığı Şenb-i Gâzân adlı külliyenin başına geçmiş ve burada da Anadolu-Osmanlı ilim hayatına derin etkide bulunmuş, Kemaluddîn el-Hasan b. Ali el-Fârisî (öl.718/1318), Nizâmuddîn el-Arac el-Nîsâbûrî (öl. 730/1330), İmaduddîn Yahya b. Ahmed el-Kâşî (öl. 745/1344) ile Cemâluddîn Saîd b. Muhammed b. Musaddık el-Türkistânî gibi önemli matematikçi-astronomlar yetiştirmiştir .

Merâğa matematik-astronomi okulunun kurucusu Nasiruddîn Tûsî'nin ölümünden sonra, Merâğa Medresesi ve Rasathanesi'nin idaresi oğlu Sadruddîn Ali'ye verilmiş, o da bu görevi 21 yıl kadar sürdürmüştür (672-703/1273-1303/4) . Onun zamanında, mevcud kadroya, Şemsuddîn Muhammed b. el-Müeyyed el-Urzî , Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Salâh el-Şirvânî el-Sûfî (öl. 699) , Kemaluddîn el-Eykî ve Husâmuddîn el-Şâmî gibi âlimler katılmıştır. Sadruddîn Ali 703/1303-1304'de vefat edince idareye Nasiruddîn Tusî'nin ikinci oğlu Asîluddîn Hasan getirilmiştir. Bu dönemde rasadhane kadrosuna Çinli astronom Fao-mun-ji katılmış ve Çin astronomi bilgileri İslam astronomisiyle temasa geçmiştir. Aşağıda ele alınacağı üzere, Kayserili Davud'un hocası İbn Sartak, Asîluddîn döneminde Rasadhanede aktif olarak çalışmış ve üzerinde duracağımız eserini ona takdim etmiştir. Asîluddîn, Safer 715/1315 yılında Bağdad 'da vefat ettikten sonra Rasadhane ile Medresenin akibetleri hakkkında bilgiler ise yok denecek kadar azdır (Asîluddîn'in zamanımıza ulaşan bir astronomi eseri için bkz. Risâle fi amel el-kusûf, Esad Efendi, nr. 3793/7) .

c. Tokat Nizâmiyye Medresesi ve İbn Sartak

Anadolu'da Tokat-Niksar Nizâmiyye medresesinde bulunan ve burada Kayserîli Davud'un hocalığını yapan Merâğa matematik-astronomi okulunun bir üyesi de yukarıda söylendiği üzere, Şemsuddîn Muhammed b. Sartak b. Çoban b. Şîrkîr b. Muhammed b. Sartak el-Vararkînî el-Merâğî'dir.

Tokat-Niksâr'da bulunan Nizamiyye medresesi, Danişmendli hükümdarı Nizâmuddîn Ebu'l-Muzaffer Yağıbasan b. Melik Gâzî b. Melik Danişmend (öl. 4 Ağustos 1164) tarafından inşa edilmiştir. Nitekim kendisi de bu medresenin haziresinde gömülüdür . Günümüzdeki çalışmalarda Niksar Yağıbasan Medresesi olarak isimlendirilen bu medrese, aşağıda bahsedeceğimiz yazmada Nizâmiyye Medresesi olarak adlandırılmaktadır .

İbn Sartak, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Merâğa matematik-astronomi okulunun ikinci döneminde aktif olarak görevde bulunmuş bir âlimdir. Asîluddîn, Rasadhanede 703-715 yılları arasında görev yaptığına ve İbn Sartak da Tokat-Niksar'da en az 713 veya 714 tarihinden önce bulunduğuna göre, İbn Sartak, Risâle el-usûl el-asîliyye fi el-hendese ile Kitab el-ikmâl el-asîlî fi el-hendese adlı eserlerini Asîluddîn'e muhtemelen 703-713/714 tarihleri arasında ithaf etmiştir. Bu düzeyde bir eseri tahrir edecek ve eklemelerde bulunacak bir seviyede olduğuna göre, İbn Sartak yine muhtemelen Nasîruddîn Tûsî ve Merâğa çevresindeki âlimlerden ders almış ve belli bir yaşa ulaşmış olmalıdır. Nitekim Ayasofya nr. 4830'da kayıtlı mecmuada (yaprak 102b) İbn Sartak, Merâğa günlerine atıf yaparken kendisinden "min danişmendâni'r-refî'" şeklinde bahsetmektedir.

İbn Sartak'ın matematik-geometri sahasında, Risâle el-usûl el-asîliyye fi el-hendese ve Kitab el-ikmâl el-asîlî fi el-hendese ilki telif ikinicisi tahrir eseriyle, Tokat-Niksar Nizâmiyye Medresesinde mutalaa ettiği ve bazı talikatta bulunduğu, klasik İslamî dönem matematik-astronomi eserlerinden müteşekkil bir yazma mecmua zamanımıza ulaşmıştır. İbn Sartak-Kayserili Davud ilişkisini bu eserlere dayalı olarak inşâ edeceğimizden dolayı önce bu eserlerin yazma nüshalarının ayrıntılı bir tavsifini vereceğiz.

I- Mecmua:
1. Risâle el-usûl el-asîliyye fi el-hendese: İstanbul Askeri Müze, nr. 64/1, yaprak 1b-6b, nesihle 25 satır.
2. Kitab el-ikmâl el-asîlî fi el-hendese: İstanbul Askeri Müze, nr. 64/2, yaprak 6b-290b, nesihle 25 satır.

Bu mecmuanın önemli özellikleri şöyle sıralanabilir:
a. Mecmuada bulunan her iki eser de 713 yılı 27 Şaban Salı günü istinsah edilmiştir.
b. Mecmuanın zahriyesinde (1a'da) Fatih Sultan Mehmed ile Sultan II. Bayezid'in mührü vardır.
c. Mecmuanın son yaprağında (290b) yine Sultan II. Bayezid'in mührü yer almaktadır.
d. Mecmuada müellifin ismi Muhammed b. Sartak b. Çoban b. Şirkîr b. Muhammed b. Saltuk el-Varakînî şeklinde verilmektedir.
e. Mecmuada bulunan her iki eserin müstensihinin ismi ".?. Mahmud b. Muhammed .?." şeklinde kaydedilmiştir. Yani müstensihin ilk ismi ile nisbesi mevcud olmakla beraber okunamamaktadır.
f. Mecmumanın bazı yaprakları tahrif olmuştur.

II. Mecmua:
1. Risâle el-usûl el-asîliyye fi el-hendese: Kahire Üniversitesi, nr.23209/1, yaprak 1b-5b, nesihle 25 satır.
2. Kitab el-ikmâl el-asîlî fi el-hendese: Kahire Üniversitesi, nr. 23209/2, yaprak 6b-225a, nesihle 25 satır.

Bu mecmuanın önemli özellikleri ise şöyle sıralanabilir:
a. Birinci (1b) ve ikinci eserde (6b) eserin ithaf bölümleri sonradan silinmiştir. Bu muhtemelen siyasî bir tutum sonucunda ortaya çıkan bir durumdur.
b. Birinci (1a) ve ikinci eserin (6a) zahriyelerinde müellifin ismi, müstensihin yazısıyla Mevlânâ ve Seyyidunâ Şemsuddîn Muhammed b. Sartak b. Çoban b. Şîrkîr b. Muhammed b. Sartak el-Vararkînî el-Merâğî şeklinde verilmektedir.
c. Birinci eserin zahriyesinde (1a), Abdurrahman b. Ali b. Müeyyed'in Şaban aynının ortaları Cuma 901 İstanbul tarihli temellük kaydı yer almaktadır. İkinci eserin zahriyesinde (6a) ise aynı kişi, temellük kaydında, ismini Abdurrahman b. Ali b. Müeyyed b. eş-Şeyh Pir Ali olarak vermektedir.
d. Birinci eseri, (5b) [Kayserili Davud], Şaban ayının sonlarında 714 senesinde Nikîsâr'da istinsah etmiştir. İkinci eserin (225a) istinsahını ise yine Davud b. Mahmud b. Muhammed el-Kayserî Rebiülevvel ayının başlarında 715 tarihinde Nikîsâr'da tamamlamıştır.
e. Birinci eserin zahriyesinde üç mühür; zahriyenin karşısındaki sahifede ise İbrahim Hilmî Paşa'nın temellük kaydı bulunmaktadır. Ayrıca, birinci eserde (1b, 6a) ve ikinci eserde (6b ve 225a) İbrahim Hilmi Paşa'nın mührü yer almaktadır.

III. Mecmua:
Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya, nr. 4830, 235 yaprak. Mikrofilim nr.1684.

Mecmuanın özellikleri:
a. Mecmua'da astronomi ve hendese sahasında olmak üzere 35 risâle vardır. Bu risâleler:
1. el-Makâlet el-ûlâ min kitâb Apollonius fi kat' el-hutût alâ el-niseb: Yaprak 2b-21a; yaprak 5a ve 8b'de talik vardır.
2. el-Makâlet el-sâniye min kitâb Apollonius fi kat' el-hutût alâ el-niseb: Yaprak 21b-52b.
3. Kitâb Yakub b. İshak el-Kindî fi el-sına'ât el-uzmâ: Yaprak 53a-80b. Ramazan 626'da Dımeşk'te istinsah edilmiştir. Eser astronomi konusundadır.
4. el-Risâle fî istihrâc el-a'dâd el-mudmire li-el-Kindî: Yaprak 81a-86a; Dımeşk'te 627 senesinde istinsah edilmiştir.
5. Risâle fi el-hendese (min istihrâc Vicen b. Rüstem el-Kuhî el-Mühendis): yaprak Yaprak 86b-89a; Yaprak 87a-b, 88a-b, 89a'da talikler vardır. Arada tairede bir şekil mevcuttur. Muhammed b. Sartak el-Meraği tarafından tahrir edilmiştir.
6. Kitab el-mefrûdât li-Akâton: Yaprak 89b-102b; yaprak 89b, 91a, 93b, 94a, 96b, 98b, 99a-99b, 100a, 101a-b, 102a-b'de talikler ile yaprak 98b, 99b-100a, 101a-102a'da tashihler; yaprak 95a-b'de bir taire; yaprak 95a'da hendesî bir şekil, yaprak 95b'de "bu şekil Muhammed b. Musa'nın Kitâb fî el-uker'inde izah ettiği şekildir" ifadesi yer almaktadır. Nikîsâr'da Nizâmiyye medresesinde, yüksek danişmendlerden (min dânişmendâni'r-refi') Muhammed b. Sartak el-Meraği tarafından h. 728 tarihinde tashih edilmiştir. Ayrıca aynı yaprakta "Merâğa'da bu Risâlenin bütünün tahlili bir gece içinde yapılmıştır" ifadesi bulunmaktadır.
7. Mukaddime fi kitab Sâvizvîsyûs fi ilm el-kuret: Yaprak 102a.
8. Risâle fî el- mefrûdât: Bu risâlenin Vicen Rüstem el-Kûhî'nin olması muhtemeldir. Yaprak 103a-108b. Yaprak 103b, 104b, 105a'da talikler; yaprak 106b-107a, 108a'da tashih ve talikler; yaprak 108b'de bir tashih bulunmaktadır. Yaprak 108b'de "Bu risâleyi Nikîsar Nizâmiyye medresesinde 727 tarihinde mutalâa eden Muhammed b. Sartak b. Çoban el-Merâğî, onu tashih etmiş ve ondan istifade etmiştir" ifadesi yer almaktadır.
9. Risâle fi a'dâd el-mutahâbbe: Yaprak 110a-121b. Eser Sâbit b. Kurra'nındır. Yaprak 121b'de risâlenin 626'da Dımeşk'te istinsah edildiği belirtilmiştir. Aynı yaprakta "bu risâle Endelüs Halifesi Mutemen'in Kitab el-istikmal adlı eserine aynısıyla derc edilmiştir. Ben Muhammed b. Sartak el-Merâğî bu kitabı tahrir ettim ve adını İkmâl koydum" kaydı yer almaktadır.
10. Resâil Necmuddîn Ebi'l-Futûh Ahmed b. Muhammed b. el-Serî el-Bağdadi, İbn Salah: Yaprak 122a-160a arasında yedi risâle mevcuttur. Yaprak 141a ve 141b-142a'da talikat vardır. Yaprak 160a'da eserin 626'da Dımeşkte istinsah edildiği belirtilmiştir. Risaleler:
10.1. Makâle fi şekl el-râbi' min eşkâl el-kıyâs el-hamlî ve huve el-mensûb ila Câlînûs: Yaprak 122b-128b.
10.2. Makâle fî beyân el-hata' min el-makâle el-sâlise min Kitâb el-semâ' ve el-âlem ve fî cemî' el-şurûh ve el-teâlîk elletî tu'redu fîhâ bi-îdâh haza el-ma'nâ: Yaprak 129a-139a.
10.3. Makâle fî cevâbin lehu fî burhâni mese'letin mudâfetin ilâ el-makâle el-sâbia' min Kitâb İklîdis: Yaprak 139b-146a.
10.4. Makâle fi el-redd alâ İbn el-Heysem fimâ veheme fîhi min Kitâb şukûk İklîdis: Yaprak 146a-151a.
10.5. Makâle fî keşf el-şubhe an el-şekl el-râbi aşere min el-makâle el-sâniye aşere min Kitâb İklîdis: Yaprak 151b-154a.
10.6. Makâle fî tezyîf kelâm Ebî Sehl el-Kûhî fi nisbet el-kutr ilâ el-muhît: Yaprak 155a-158a.
10.7. Fasl fî ahar el-makâle el-sâniye min Kitâb Aristû fi el-burhân ve islâh hata' fîhi: Yaprak 158b-160b.
11. Resâil el-hendesiyye li-Ebi Sehl Vicen Rüstem el-Kûhî: Yaprak 161a-182a arasında sekiz risâle mevcuttur. Yaprak 162a-163a, 165a, 168a-169b, 171a-175a, 176a, 177b-178b, 179b-180a yapraklarında talikatlar bulunmaktadır. Ayrıca yaprak 165a'da "Bu risâleleri, Nikîsâr Nizâmiyye medresesinde 728 tarihinin Safer ayında mutalâa' eden , bunlardan istifade eden ve haşiyeler yazan kişi Muhammed b. Sartak el-Meraği'dir" ifadesi yer almaktadır. Aynı isim ve tarih yaprak 173a tekrarlanmakta, yaprak 178b'de muhaşşi kendi tahriri el-İkmâl'e atıf yapmaktadır. Risaleler:
11.1. Risâle fî istihrâc misâhat el-mucessem el-mukâfî: Yaprak 161b-165a.
11.2. Risâle fî nisbet mâ tekau' beyne selâseti hutût min hattin vâhidin: Yaprak 165a-168b.
11.3. Risâle fî amel muhammes mutesâvî el-edlâ' fi murabba ma'lûm: Yaprak 168b-171a.
11.4. Risâle fî beyân mese'letân hendesiyyetân: Yaprak 171a-173a.
11.5. Risâle fi ziyâdât alâ Kitâb el-muteyât li-İklîdis: Yaprak 173b-180b
11.6. Risâle fî enne el-zemân el-mutenâhî hareke ğayr mutenâhiyye: Yaprak 180b-181b.
11.7. Risâle fi-mâ see'lûhu an matla' kavs malûme min felek el-burûc: Yaprak 181a-182a.
11.8. Risâle fî kısmet el-zâviye el-mustekîme el-hatteyn bi-selâset eksâm mutesâviyye: Yaprak 182a-182b.
12. Nâzara Aritûtâlîs raculen fî şeyin min el-hendese; fe-kâle lehu el-racul: "innehu la-yumkin misâhet el-daireti bi-sathi mustakimi el-hutut leallehu el-tedvir": Yaprak 182b-183a.
13. Risâle fî ma'rifet amel el-semt ve el-zıll ve el-irtifâ: Yaprak 183c-190b.
14. Risâle fî amel âlâtin yu'rafu bihâ el-vaktu ke-el-dûlâb ve (?) fî el-ruhâme: Yaprak 191a-193a.
15. Risâle fi ameli şuat; ey (?) şi'te min el-burûc fi eyyi arzin şi'te bi-el-hendese: Yaprak 193b-198a.
16. Zarâyif min amel Muhammed bin Mûsa el-Harizmî: Marifet el-semt bi el-usturlâb: Yaprak 198b-200a.
17. Risâle fi amel el-saât el-mebsûte bi el-hendese: Yaprak 200b-204a.
18. Risâle Yakub b. İshak el-Kindi fi izah vicdân eb'âd mâ beyne el-nâzir ve ...: Yaprak 204b-210b.
19. Kitab Ebi Bekr b. Ebi Abbas fi ehz el-ebâd: Yaprak 210b-214b.
20. Kitab el-Fadl b. Hatim el-Neyrizî li-el-Kâsım (?) b. Abdillah b. Musa fi marifet el-âlât tu'lemu bihâ ebâ'd el-eşyâ ... :Yaprak 215a-224a.
21. Risâle fi ehz el-ebâ'd li Ebu Muhammed el-Rebbî: Yaprak 225a-227b. İstinsahı 626'da Dımeşk'te tamamlanmıştır.
22. Marifet şuât el-meşrık fi kulli beled ala mâ amele Batlamyus ...: Yaprak 228b-231a. Bu risâlede meşhur Zicel-Mumtehen'den alınma tablolar yer almaktadır.
23. Amel el-saât fi basît el-ruhâme li-Muhammed b. Musa el-Harizmî: Yaprak 231b-235a.
b. Mecmua, İbn Sartak tarafından Nikîsâr Nizâmiyye medresesinde mutalâa edilmiş ve birçok risâlesine talikatta bulunulmuş, bazı risaleler ise tashih edilmiştir. Bu kayıtlardan sekizinci risâlede mevcut olanı hicri 727, altıncı ve onbirinci risâlelerde bulunanı hicri 728 tarihini taşımaktadır.
c. Yaprak 1a'da mecmuanın fihristi; yaprak 2a'da Sultan II. Bayezid'in mührü ile Sultan I. Mahmud'un ve Haremeyni'ş-Şerifeyn ve Sultan I. Mahmud vakıfları müfettişi Ahmed Şeyh-zâde'nin vakıf kaydı ve mührü bulunmaktadır. Ayrıca aynı yaprakta Ahmed b. Ali b. el-Huseyn, İbn Cereveyh eş-Şeybânî adlı bir şahsın ismi mevcuttur.
d. Yaprak 235a'da yine Sultan II. Bayezid'in mührü yer almaktadır.
e. Mecmuanın en önemli özelliklerinden biri de yaprak 95a'daki kayıttan anlaşıldığına göre, İbn Sartak tarafından daha önce Merağa'da mutalaa edilmesidir. Bu da mecmuanın İbn Sartak tarafından, Merağa'dan Tokat-Niksâr'a getirildiğine delalet edebilir.

Yukarıda üç yazma mecmuası hakkında verilen bilgiler, "yazma kültürü" yöntemi çerçevesinde biraraya getirilip yorumlandığında ortaya şöyle bir manzara çıkmaktadır: Birinci mecmuada bulunan, ilk ismi ve nisbesi silik, 713 tarihli müstensih kaydı, ".?. Mahmud b. Muhammed .?.", Kayserili Davud'un baba ve dede adıyla aynı olduğundan onun olabilir; ancak ikinci mecmua kesin olarak 714 ve 715 tarihleri arasında bizzat Kayserili Davud tarafından Tokat-Niksâr'da istinsah edilmiştir. Mecmuada bulunan her iki eserin zahriyesindeki Kayserili Davud'un müellif için kullandığı "Mevlânâ ve Seyyidunâ" tabirleri, onun Tokat-Niksar'da (büyük bir ihtimalle Nizâmiyye Medresesi'nde) müellif İbn Sartak'tan ders aldığını gösterir. Ayrıca ikinci mecmuada 3a, 7a, 9a, 10a-b, 11a ve 41a yapraklarında İbn Sartak'ın kendi hattıyla tashihlerinin bulunması Kayserili Davud'un eseri istinsah ettikten sonra bizzat hocasıyla mukabele ettiğine delalet eder. Dolayısıyla Kayserili Davud, Niksâr'a 714 tarihinde veya daha önce gelmiş olmalıdır; ve yine en azından 715 tarihi içinde Niksar'da kalmıştır. İstinsah ettiği eser ileri seviyede bir hendese kitabı olduğundan ve ayrıca eserdeki hendesî şekiller çok âlimâne çizildiğinden Kayserili Davud'un Niksâr'a gelmeden önce, matematik-hendese eğitimi aldığını düşündürteceği gibi, bu eseri Tokat-Niksâr'da bizzat müellifinden okuduğunu ve burada bu eseri tahsilin gerektirdiği makul bir süre kaldığını gösterir. En azından Kayserili Davud, İbn Sartak'ın talebesi olması hasebiyle, Merâğa matematik-astronomi birikimine muttali olmuştur denebilir. İbn Sartak'ın Tokat-Niksar Nizâmiyye medresesine 714 tarihinden önce geldiği ve üçüncü mecmuadaki kayıtların gösterdiği gibi, 728 tarihine kadar orada kaldığı anlaşılmaktadır. Çünkü Ayasofya mecmuasında en son talik 728 tarihini taşımaktadır; bu İbn Sartak'ın bu tarihlerde vefat ettiğini de gösterebilir; zira taliklerin eserin ortasında birden kesilmesi normal bir duruş değildir. Herhalukarda bu tarih İbn Sartak'ın on yılı aşkın uzun bir süre Niksar Nizâmiyye Medresesi'nde ders vermiş olduğunu ve derslerinde de matematik ve astronomi eserlerine yer verdiğini göstermektedir. Kayserili Davud, yaklaşık olarak 656-660/1258-1261 tarihleri arasında doğduğuna göre, Niksar'a geldiğinde 50-54 yaşları arasında olmalıdır; bu da muhtemelen Mısır'daki seyehatından sonraya rastlayan bir dönemdir 30. Bunun yanında Kayserili Davud'un ikinci mecmuada diğer eserlerinde büyük oranda kullandığı el-Rûmî nisbesini kullanmaması da henüz bu dönemde bu nisbeyle tanınmadığını göstermektedir. Kayserili Davud'un Niksâr'da kaldığı süre kesin olmamakla beraber, 730/1339'da ölen Abdurrezzâk el-Kâşânî ile İran'ın Save şehrinde tanıştığına göre bu tarihten önce Niksar'dan ayrılmış olması gerekir. Dolayısıyla Niksar'da iki yıl gibi kısa bir süre kalmış olabileceği gibi on yılı aşkın bir zaman süresince de kalmış olabilir. Kayserili Davud, 1336-1337'de inşaatı biten ilk Osmanlı medresesi İznik Medresesine baş müderris tayin edildiğine göre, bu tarihten önce Anadolu'ya dönmüş olmalıdır 31. Yukarıda bahsi geçen, ilk iki mecmuanın, en azından kesin olarak kendisinin istinsah ettiği ikinci mecmuanın, İznik'teki tedris hayatında yanında olduğu düşünülebilir. Nitekim birinci mecmuanın Fatih Sultan Mehmed ile Sultan II. Bayezid'in mühürlerini taşıması bu eserin Saray kitabı olduğunu düşündürmektedir. Dolayısıyla bu eser, Osmanlı topraklarına Kayserili Davud tarafından getirilmiş olabilir. Bu eserin ayrıca Enderun mektebinde de okutulduğu görülmektedir. Zira eserin Askerî Müze'de bulunan ve Sultan Fatih ve Sultan II. Bayezid'in mührünü taşıyan nüshasının Enderun kütüphanesinden Mühendishane kütüphanesine verildiğine dair bir vesika elimizdedir (Kemal Beydilli, Türk Bilim Tarihi ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishane Matbaası ve Kütüphanesi (1776-1826), İstanbul 1995, s. 282, 378, 389, 401, 413; Bu bilgilere göre eser 1806'dan 1836'ya kadar Mühendishane kütüphanesinde kalmıştır).

Neticede Kayserili Davud'un Tokat-Niksar'da Nizâmiyye medresesinde Merâğa matematik astronomi okulunun bir üyesi olan İbn Sartak'tan matematik-astronomi tahsil ettiği, ve bu yolla Merâğa okulunun birikimini tevarüs ettiği söylenebilir. Ayrıca, İbn Sartak vasıtasıyla Kayserili Davud'un, III. mecmuanın gösterdiği gibi, Aristoteles, Apollonius, Akaton gibi Yunan matematikçi-filozoflarının, Yakub b. İshak el-Kindi, Muhammed b. Musa el-Harizmî, Sabit b. Kurra, İbn Heysem, İbn Salah diye tanınan Ebu'l-Futuh Ahmed b. Muhammed b. el-Serî el-Bağdadî, Ebu Sehl el-Kuhi gibi klasik İslam matematiğinin önemli isimleriyle tanıştığı görülmektedir. Buna bağlı olarak Kayserili Davud'un bu birikimini İznik Medresesi'ne aktardığı, ve klasik İslâm ilmî geleneği ile henüz başlangıç aşamasında bulunan Osmanlı ilim hayatı arasında sürekliliği sağlayan bir bağ kurduğu görülmektedir. Ayrıca onun kurduğu bu bağ, birinci mecmuanın Enderun Mektebi ve daha sonra da Mühendishane'de okutulmasının gösterdiği gibi, nispeten sürekli olmuştur. Bunun yanında Kayserili Davud'un bizzat istinsah ettiği ikinci mecmuada bulunan Sultan II. Bayezid döneminin ünlü âlimi ve Semâniye Medreseleri müderrisi Müeyyedzâde Abdurahman Efendi'nin (öl. 922/1516) temellük kaydı, bu mecmuanın da Osmanlı âlimleri elinde bulunduğunu gösterir. Nitekim Müeyyedzâde'nin kütüphanesi zamanında çok meşhurdu ve hatta öldükten sonra kütüphanenin dağılmaması için Sultan I. Selim özel bir ferman bile çıkarmıştı 32. Bu kütüphaneye ait kitaplar, büyük bir ihtimalle, daha sonra, Sultan III. Murad döneminde İstanbul'da ünlü astronom-matematikçi Takiyüddîn Rasıd tarafından kurulan İstabul Rasadhanesi'nde de kullanılmıştır. Neticede, bir daha tekrar edilirse, yukarıda bu mecmuaların Osmanlı yazma kültürü içindeki seyri hakkında verilen bilgiler, Kayserili Davud'un kurduğu bağın sürekliliğini ve Osmanlı ilim hayatı içinde nispeten belli bir etkisinin olduğunu açıkça göstermektedir.

Kısaca, Merâğa matematik-astronomi okulunun Anadoludaki serüveninin sınırlarını çizmeden ve muhtevasını belirlemeden, Kayserili Davud'un vücûd bulduğu Anadolu'daki ilmî hayatın teşekkülü, dolayısıyla Kayserili Davud gibi âlimlerin arkaplanının ve dayandıkları birikimin tam anlamıyla tarif edilemeyeceği izahtan varestedir. Bu da Yazma Kütüphanelerindeki eserlerin incelenmesiyle sağlanacak bir durumdur.

d. el-İkmâl el-asîlî fi el-hendese: Muhtevası ve etkisi

İleri seviyede bir geometri kitabı olan bu eser Saragoza Sultanı Ebû Âmir Yusuf b. Ahmed el-Mutemen b. Hud'un (öl. m. 1085) 33 meşhur Kitab el-istikmâl fi el-hendese adlı eserinin tahriridir. Eser düzlem geometrisi, uzay geometrisi, koni kesitleri, düzlemsel ve küresel trigonometri'yi de kapsayan geniş hacimli ve önemli bir eserdir. İbn Mutemen tarafından geometrik matematiğin bütün dallarını ihtiva edecek bir ansiklopedi mahiyetinde düşünülmüş eserin, sadece yukarıda zikredilen bölümleri tamamlanmıştır 34.

Eser, klasik Yunan geometrik matematiğinin ulaştığı seviye ile İbn Mutemen zamanına kadar İslam geometrik matematiğinin ortaya koyduğu orijinal çalışmaların bir kısmını kapsamaktadır. Bu açıdan eser, geometrik-matematiğin düzlem, uzay, konikler ve trigonometri dallarını aynı anda ihtiva eden en hacimli ve en seviyeli İslam matematik eseridir denilebilir 35. İbn Sartak tahrir esnasında, adı geçen konular hakkında, İbn Mutemen'in haberdar olmadığı veya İbn Mutemen'den sonra İslam matematiğinde kendi dönemine kadar yapılan yeni çalışmaları dikkate almış, ayrıca İbn Mutemen'in bazı fikirlerini daha safî hale getirmiştir 36. Ancak İbn Sartak'ın tahririnde göze çarpan en önemli nokta, el-Tâmâtî adlı bir şahsa atfen bazı geometrik şekillerin ve özellikle elips, parabol ve hiperbol gibi koniklerin tasavvufi-mistik yorumunu vermiş olmasıdır (Kahire nüshası, yaprak 177a). Bu tavır İbn Sartak'ın tasavvufî meşrep olduğunu gösterdiği gibi, Kayserili Davud'un tasavvufi gelişmesinde bu eserin yerinin araştırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Zannımızca, Kayserili Davud'un tasavvufa sulukunda bu matematik eğitiminin önemli bir yeri olmalıdır. Çünkü Kayserili Davud'un Tasavvufi eserlerinin hemen hepsinin telifleri, bu tarihten sonra yani 730/1330 civarı ve sonrasıdır 37. Kayserili Davud'un Abdurrezzak el-Kâşânî ile de, Niksar'daki eğitiminden sonra ve 1330'dan önce görüştüğü ayrıca hatırlanması gereken bir husustur.

Kayserili Davud'un matematik bilgisinin güçlü olduğunu, hem Pitagorasçı hem de Euclidesçi sayı/sayma anlayışlarını çok iyi bildiğini Esâs el-vahdâniyye ve mebnâ el-ferdâniyye ile Nihâyet el-beyân fi dirâyet el-zamân adlı eserlerinden müşahade edilebilir 38. Tarihî açıdan bakıldığında Kayserili Davud'un İslâm-Osmanlı düşüncesindeki en önemli başarısı; irfânî söylemi yani genelde tasavvufî keşf ve ilhamı, özelde vahdet-i vücûd tasavvufî manzumesini burhânî istilahlarla yani medrese diliyle yeniden inşâ etmesi; buna bağlı olarak, Selçuklu-Osmanlı medrese geleneği ile tasavvuf geleneği arasında, dil çerçevesinde belirli bir mutabakatı sağlamasıdır. Kayserili Davud'un irfanî söylem ile burhânî söylem arasında kurduğu bu dil birliği onun mantık ve matematik eğitiminin tesirini taşımaktadır. Ayrıca burada vurgulanması gereken bir husus; zikredilen çerçevede, Kayserili Davud'un eserlerinde geometrik bir talîmî uslup takip ettiğidir. Gerçekten de, Fusûs şerhinin birinci kısmı olan el-Mukaddemât'ın adı bile geometrik bir koku taşır. Nitekim Taşköprülü-zâde, Mukaddemât'taki bilgilerin Kayserili Davud'un aklî ilimlerdeki maharetini gösterdiğini vurgulamaktadır 39. Kayserili Davud'un Esâs el-vahdaniyye'sinde ortaya koyduğu vahdet (birlik) ve kesret (çokluk) anlayışının dayandığı matematik zemin ise oldukça ilginçtir. Bu zemin Eski Mısır ile Hermetik sayı anlayışının mirasına dayanmaktadır. Ayrıntılarına giremeyeceğimiz bu anlayışın en belli başlı özelliği, eklemeli sayı sistemi çerçevesinde, sayının mutlak değerini temel almasıdır; çünkü bu sistemde konumsal fikri olmadığından sayının izâfî değeri yoktur 40. Dolayısıyla Kayserili Davud'un "Birlik'in tekrarı çokluğu yapar tıpkı birin tekrarı çoğu yaptığı gibi" cümlesi ancak bu arkaplan bilindikten sonra anlam kazanabilir 41. Bu eserde dikkati çeken bir nokta da tasavvufî yönelimine rağmen Kayserili Davud'un matematik nesnelerin ontik yapısını aynî kabul etmemesi, tersine bu nesneleri zihnî olarak görmesidir. Bu çerçevede vahdet ve kesret de aklî katogoriler olarak görülmekte, mutlak varlık anlayışı çerçevesinde, Platon ve Yeni Platoncular'ın tersine, "bir şeyin varolması" ile "bir şeyin bir olması"nın aynı anlama gelmeyeceği vurgulanmaktadır 42. Kayserili Davud'un fikirleri üzerinde matematiğin etkisini görmek için, son olarak, ahad ile vâhid arasındaki farkı gösterirken verdiği burhanî delilin aritmetiksel olduğu hatırlanmalıdır 43.

e. Kayserili Davud ve Osmanlı ilim geleneğinin teşekkülü

Çalışma boyunca serd edilen düşüncelerden Osmanlı ilim hayatının arkaplanı yeterince ortaya çıkmış olmalıdır. Özetle Osmanlılar, İslam Medeniyeti'nin hem dünya görüşü hem de dünya tasavvuru çerçevesinde tabii bir devamı olarak tarih sahnesine çıkmışlardır; bu açıdan Osmanlı Devleti yeni bir medeniyet değildir. Ancak Osmanlılar, İslam coğrafyasında kurulan diğer bir çok devlet gibi, Dâru'l-İslâm topraklarında neşet etmemiştir. Tersine, Osmanlı coğrafyasının teşekkülü İslam coğrafyasının genişlemesi anlamına gelen bir yeni kazanımdır. Bu açıdan Osmanlılar, tabiri caizse, Moğollar gibi hazır bir mirasa konmamışlar, aksine sıfırdan inşa etmişler; bu inşa faaliyetinde de Anadolu'nun ve diğer İslam coğrafyasının mevcut birikiminden faydalanmışlardır. Bu çerçevede, kurulma ve kazanım aşamasında olan Osmanlı Beyliği'nde ilk nesil ulemanın Anadolu ve diğer İslam coğrafayasından ithal edilmesi gayet normaldir.

Osmanlı Beyliği'nin daha ikinci beyi Orhan Gazi'den itibaren ilmî inşa faaliyetine girmesi dikkate şayandır. Osman Gazi döneminde Şeyh Edebalı, Tursun Fakih, Hattâb b. Ebi'l-Kasım el-Karahisarî, Muhlis Baba ve oğlu Aşık Paşa, torunu Ulvân Çelebi ve Şeyh Hasan gibi âlim ve şeyhlerin akabinde 44, Orhan Gazi tarafından inşa edilen İznik Medresesi'nde Osmanlı ilmî geleneğinin müessesevî temelleri atılmıştır. Nitekim tespitlere göre Orhan Gazi döneminde 10 medrese inşa edilmiştir; ki devletin kuruluş merhalesinde bu sayıya ulaşılması dikkat çekicidir. Orhan Gazi döneminde başlayan bu inşa faaliyeti, Sultan I. Murad döneminde biraz azalsa da, Sultan I. Bayezid döneminde 23 rakamına ulaşır. Fetret dönemindeki (Sultan I. Mehmed) düşüşten sonra, medrese sayısı Sultan II. Murad, Sultan II. Mehmed, Sultan II. Bayezid dönemlerinde istikrarlı bir şekilde artarak devam eder ve. Sultan I. Süleyman zamanında 106 medrese inşasıyla zirve noktasına varır .

Kayserili Davud tarafından ilmî yönü inşa edilen bu müesseselerde daha sonra halefleri, Tacuddîn el-Kerderî 46, Alauddîn el-Esved 47, Muhsin el-Kayserî 48 gibi âlimler görev almışlar, ve neticede İznik'te Kayserili Davud tarafından temelleri atılan Osmanlı ilmî geleneği, bir asır sonra Bursalı Musa Kadızadeyle İslam Medeniyeti'nde riyâzî ilimlere ilk büyük ismini hediye etmiştir 49. Daha sonra İstanbul'da Musa Kadızade'nin talebesi Ali Kuşçu ve arkadaşları tarafından, İstanbul merkezli olarak yeniden düzenlenen Osmanlı ilim hayatı işte bu temeller üzerinde yükselmiş 50; süreç içerisinde Mirim Çelebi 51, Muhammed b. Katib Sinan el-Konevî 52, Mustafa b. Ali el-Muvakkit 53 ve Takiyuddîn Rasıd 54 gibi önemli matematikçi-astronomları yetiştirmiştir.

EK: Kayserî nisbesini taşıyan âlimlerden bazıları

1. Muvaffak el-Kayserî (VII./XIII. asır): Bir Selçuklu bilginidir 55.
2. Abd el-Muhsin b. Mecduddîn el-Kayserî el-Rûmî el-Hanefî (öl. 755/1354): Âlim, edib, nâzım. Mısır'da okudu, daha sonra ülkesine döndü. Eserleri: Şerh el-aruz li-el-EndelusîFerâiz el-Kayserî ( Manzûme fi el-ferâiz), Manzûme fi el-fıkhCâmi el-durer56.
3. Muhammed b. Ahmed b. el-Muvaffâk el-Kayserî (VIII./XIV. asır): Muhtemelen Muvaffak el-Kayserî'nin torunudur. Eseri: Şerh el-telhis el-miftâh fi meâni ve el-beyân (telifi: 761/1359-1360) 57.
4. Hasan b. Ali el-Kayserî (VIII./XIV: asır): Muhtemelen Muvaffâk el-Kayserî'nin torunudur 58.
5. el-Şeyh Hâmid b. Musa el-Kayserî (791/1388-1389'da sağ): Zâhirî ve bâtinî ilimlerde alimdi. İlk önce Bursa'ya yerleşti. Hacı Bayram-i Veli'ye hocalık yaptı. Molla Şemseddin Fenârî kendisinden istifade etti. Bursa Ulu Camii inşa edilince Sultan Yıldırım Bayezid'in isteği üzerine orada vaiz oldu. Daha sonra Aksaray'a göçtü ve orada öldü 59.
6. Cemaluddîn Mahmud b. Ali el-Kayserî, el-Rûmî el-Hanefî (7 Rebiulevvel 799/1396): el-Acemî diye meşhurdur. Kahire'ye yerleşti. Burada Mansuriyye medresesinde ders verdi. Daha sonra el-Şeyhûniyye meşîhatini üstlendi. Arapça, Türkçe ve Farsça'yı çok iyi bildiği kaydedilen el-Acemî, naklî ve aklî ilimlerde uzmandı 60.
7. Kadı Burhanuddîn Ahmed el-Kayserî (öl. 800/1398): 759-764/1357-1362 tarihleri arasında Kahire'de Seyyid Muhammed el-Nilî'den eseri Şerh Külliyât el-Kânûn'u okumuştur 61.
8. Abdullah el-Kayserî (VIII./XIV.asır): Kutbuddîn eş-Şîrâzî'nin Şerh el-Kânûn'unun bir nüshasını 758/1356-57'de istinsah etmiştir (San'a Ulu Camii Ktp. Tıp 4) 62.
9. Hamiduddîn Hamid b. Musa b. Abdullah el-Kayserî el-Hanefî el-Sufî (öl. 815/1412-13): Daha sonra Aksaray'a yerleşmiştir. Eseri: Şerh el-erbain fi el-hadis63.
10. Yakub b. Abdullah el-Kayserî el-Rûmî el-Vâiz el-Hanefî el-Nakşibendî (öl. 1079/1668): Vaiz. Eserleri: Mecâlis fi el-mevize ve el-irşâd64.
11. Receb b. Ahmed el-Amidî, el-Kayserî el-Rûmî el-Hanefî (öl. 1087/1676): Müderris, Vaiz. İzmir'de vefat etti. Eserleri: Câmi el-ezhâr ve latif el-ahbâr fi el-mevi'zeel-Vesilet el-ahmediyye fi şerh el-tarîkat el-Muhammediyye65.
12. Muhammed el-Kayserî (XI./XVII. asır): el-Zehravî'nin el-Tasrîf'ini iki cüz halinde h. 1093/1682'de 964 yaprak olarak istinsah etmiştir (Hasan Hüsni, nr. 1361) 66.
13. Muhammed b. Abdullah ez-Zührî el-Kayserî el-Hanefî, Lakabı Remzi -Remzi el-Kayserî- (öl. 1130/1718): Sufi. Kayserî Medresesinde görev yaptı. Akif Efendi el-Amasî babası ile bereber Kayserî'ye gittiğinde Remzi Efendi'den okumuştur. Eserleri: Kunûz el-rumûz fi şerh el-tarikat el-Muhamediyye, 3 cilt. Bu eser Hâdimî Efendi'nin kaynaklarındandır 67.
14. Mustafa Hoca b. Muhammed el-Kayserî el-Rûmî el-Hanefî, Su İçmez (öl. 1170/1756-57): Fakih, Müderris. Eseri: el-Mervihe fi şerh el-multeka68.
15. Hasan b. Ali el-Kayserî el-Rûmî el-Hanefî, Hatib Battal (öl. 1181/1767-68): Eserleri: Durr el-buhar şerhu multaka el-ebhur fi el-furuSamhat el-ebrâr fi beyani ğumuz el-esrâr fî el-fetava (Türkçe, iki cild); Keşf el-iştibah fi şerh el-eşbah li-İbni Nuceym69.
16. Hüseyin Efendi el-Kayserî (öl. 1200 civ./1785-86): Aklî ve naklî ilimlerde âlim. İstanbul'da başta Kilisli Ali Efendi olmak üzere bir çok âlimden okudu. Kayseri'de tedris ile meşğul oldu. Kayseri müftüsü Vânî Efendi'nin (öl. 1190 civ./1776-77, Akif-zâde, yaprak 26b) kızıyla evlendi. Sadece ilimle meşğul olurdu 70.
17. Müderriszâde Muhammed b. Alîm Efendi el-Kayserî (XII. /XVII. asır): Teârif el-İlm: Raşid Efendi nr. 27042/2, yaprak 20a-20b, 38 str. Nesihle, İst. XII. asır.
18. el-Şeyh Muhammed b. Abdullah el-Kayserî el-Hanefî, en-Nakşibendî, Lakabı Said -Said el-Kayserî- (öl. 1250/1834): Müfessir ve Sufi. Eserleri: Suret el-adiyâtRisâle fi el-tasavvufKunûz el-hakk71.
19. İbrahim b. Muhammed el-Kayserî el-Hanefî, Gözübüyük-zade (öl. 1253/1837-38) Müderris. Eserleri: Tefsir cüz el-nebeŞerh el-istiare li-el-İsamMecmuat el-fevâidMecmuat el-kavâid (31 risâle) 72.
20. Süleyman Efendi el-Erzincanî el-Kayserî (XIII./XIX. asır): Asrının âlimlerinden okudu ve Amasya'da Şeyh-zâde'den icazet aldı. Kayseri'de uzun yıllar müderrislik ve müftülük yaptı. Kelam ve Usul'de âlimdi 73.
21. Muhammed Salih b. Abdullah el-Kayserî el-Rûmî el-Hanefî, Lakabı Torun - Torun el-Kayserî- (öl. 1302/1885): Müderris, Fakih, Müfessir. Eserleri: İşarât el-KurânTarife el-ahkâm el-şeriyyeTenbîh el-eğniyâHusn el-hakkRisâlet el-indirâciyye74.
22. Muhammed Sâbit b. Abdullah el-Kayserî el-Rumî el-Hanefî (öl. 1311/1893): Müderris. Eserleri Tefsir el-fatiha ( Mirât el-hamidin fi keşfi esrâr el-muhakkikîn), Ayn el-rahme ve el-nûr fi şemâil el-nebiyy el-mebrûrMuin el-mustein fi tercümet şerh el-ferid el-isâm.
23. Ahmed Remzî b. Nuh Necati el-Kayserî (öl. 1354/1935-36): Risâle fi ulûm şettâ: Kayseri Raşid Efendi Kütüphanesi nr. 27409, 217 yaprak, müellif nüshası.
24. Hafız Osman Efendi el-Akşehrî el-Kayserî: Vahdet-i vucud karşıtı. Kayseri'yi vatan edinip orada ders verdi ve ömür boyu İbn Arabi'nin fikirleriyle savaştı 76.
25. Şeyh Osman el-Divriği el-Kayserî. Şeyh Abdulkerim Efendi'nin şeyhidir 77.
26. Şeyh el-Nesârî el-Kayserî: Şeyh Osman el-Divriği el-Kayserî'nin şeyhidir. 78
27. Vahdî Efendi el-Kayserî: Kayserî'de ders verirdi 79.



Yayımlandığı yer: "Osmanlı Coğrafyasında İlmî Hayatın Teşekkülü ve Dâvûd el-Kayserî (656-660/1258-1261-751/1350)", Uluslararası Dâvûd el-Kayserî Sempozyumu Tebliğleri, Kayseri 1998, s.25-42.



1 Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, Çeviri: Metin Kıratlı, IV. baskı, Ankara 1991, s.1, özellikle 1 numaralı dipnot.
2 Geniş bilgi için bkz. Osman Çetin, Anadolu'da İslamiyetin Yayılışı, II. baskı, İstanbul 1990; ayrıca bkz. Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler, Türkçe'ye çeviren: Yıldız Moran, Istanbul 1984.
3Islam dünyasında medreselerin gelişimi için bkz. George Makdisi, The Rise of Colleges, Institutions of Learning in Islam and the West, Edinburgh 1981; R. Hillenbrand, "Madrasa", The Encyclopaedeia of Islam, new edition ( EI²), c.V, Leiden 1985.
4 Danişmendliler döneminde Kayseri'de yapılan medreseler için bkz. M. Baha Tanman, "Dânişmendliler: Mimari", TürkiyeDiyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi, c.VIII, Istanbul 1993, s. 474-477.
5EI², c. V, s. 1144-1145.
6 Anadoludaki medreseler hakkında geniş bilgi için bkz. Aptullah Kuran, Anadolu Medreseleri-I, Ankara 1969; Metin Sözen, Anadolu Medreseleri, Selçuklular ve Beylikler Devri,c. I, Istanbul 1970, c.II, Istanbul 1972; Şifahaneler için bkz. Aslan Terzioğlu, "Bimaristan" Türkiye Diyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi, c. VI, Istanbul 1992, s. 163-178, özellikle s. 167-173.
7 Kerîmuddin el-Aksârâyî, Musâmeret el-ahbâr ve musâyeret el-ahyâr: Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi, neşr. Osman Turan, Ankara 1944, s. 90-91; Ahmed el-Eflâkî, Menâkib el-arifin, nşr. Tahsin Yazıcı, c. I-II, Ankara 1959-1961, s. 99, 107-109, 217, 503, 559, 952; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Istanbul 1971, s. 524-525.
8 Ahmet Ateş, "Hicri VI.-VIII. (XII.-XIV.) Asırlarda Anadolu'da Farsça Eserler", Türkiyat Mecmuası, c. VII-VIII/2, s. 97.
9 Mikail Bayram, Anadolu'da Tel'if edilen ilk eser Keşf el-Akabe, Konya 1981.
10 Muvaffak el-Kayserî, hicri VII. asır sonlarında yaşamış bir Selçuklu bilginidir. Eserinin dünyada mevcut iki nüshasından biri, Kahire Dar el-Kutub, Mustafa Fazıl, Heyet-i Fârisî, nr. 1'de kayıtlı bulunmaktadır. Hicri 740 yılında Kayseri'de istinsah edilen nüshanın zahriyesinde, hicri 1199 tarihli el-Seyyid Muhammed Emin ile Osmanlı matematikçisi Mustafa Sıdkı'ya ait temellük kayıtları mevcuttur. Eserin Nuruosmaniye nr. 2931/1, yaprak 1b-74a bulunan diğer nüshası Cemaziyelevvel 871 tarihinde Habîbullah el-Semerkandî tarafından Sivas'ta istinsah edilmiştir.

Cevad Izgi'nin tespitlerine göre ( Osmanlı Medreselerinde Ilim, c.II, Istanbul 1997, s. 412) Muvaffak el-Kayseri'nin Hasan b. Ali ile Muhammed b. Ahmed adlı iki alim torunu olmalıdır. Hasan, Ramazan 733 tarihinde Kutbuddin el-Şirâzî'nin, Şerh muhtasar el-muntehâ (Rağıb Paşa nr. 419) ile 740 yılında Şerefuddin Huseyn b. Muhammed el-Tîbî'nin el-Tibyân fi el-meânî ve el-beyân (Fatih nr. 4284) adlı eserlerini istinsah etmiş; Muhammed ise hicri 761 senesinde Şerh Telhîs el-miftâh fi el-meânî ve el-beyân isimli bir eser telif etmiştir (Bağdadlı Ismail Paşa, Hediyyet el-arifin esmâ el-müellifin ve âsâr el-musannifinHA), c. II, nşr. Ibnülemin Mahmud Kemal Inal - Avni Aktunç, Beyrut 1990, s. 162).
11 Ibn Ebî Useybia', Uyûn el-enbâ fi tabakât el-etibbâ, nşr. Nizâr Rızâ, Beyrut 1965, s. 683-696; Mahmud Kaya, "Abdüllatîf el-Bağdadî", TürkiyeDiyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi, c. I, Istanbul 1988, s. 254-255.
12 Abdülkuddûs Bingöl, "Ebherî, Esîrüddîn", TürkiyeDiyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi, c. X, Istanbul 1994, s. 75-76; Eserleri için bkz. Ramazan Şeşen, Muhtârât min el-mahtûtât el-arabiyye el-nâdire fî mektebât Turkiyâ, Istanbul 1997, s. 266-272
13 Salahuddîn Halîl b. Aybek el-Safedî, Kitâb el-vafî bi el-vefeyât, c. I, nşr. Hellmut Ritter, Wiesbaden 1981, s. 179-183; Muhammed b. Şâkir el-Kutubî (öl. 764), Fevât el-vefeyât ve el-zeyl aleyhâ, nşr. Ihsan Abbas, c. III, Beyrut 1974, s. 246-252.
14 Nasiruddin Tusi, Zic-i Ilhânî'nin mukaddimesinde bu alimlerin isimlerini bizzat zikretmektedir. Bkz. Safedî, el-Vâfî, c. I, s. 182-183; Kutubî, c. III, s. 251.
15 Mesela, el-Müneccim diye meşhur olan Amîduddîn Ebu el-Fedâil Saîd b. Izziddîn Muhammed b. Abdeyn(?) el-Sullemî el-Bağdâdî, Merâğa'da, Nasiruddin Tûsî'nin hizmetinde bulunmuş, özellikle takvîm konusunda uzmanlaşmıştır. Genç yaşta vefat eden el-Münecccim (Muharrem 664/1265-1266), Merâğa'da Rasadhane yolu üzerinde defn edilmiştir. Bkz. Ibn el-Fuvatî, Telhîs mecma' el-âdâb fi mucem el-elkâb, cüz. IV, kısım. II, nşr. Mustafa Cevâd, s. 917.
16 Hayruddin el-Ziriklî, el-A'lâm, c. VIII, Beyrut 1990, s. 166.
17 Fahruddin, başta Anadolu olmak üzere çeşitli ülkeleri dolaştıktan sonra 666/1267'de Merâğa Rasadhanesi'nde çalışmaya başlamıştır. Bkz. Ibn el-Fuvatî, cüz. IV, kısım. III, nşr. Mustafa Cevâd, s. 90 (nr. 1958).
18 Katip Çelebi, Keşf el-zunûn 'an esâmî el-kutub ve el-funûnKZ), nşr. Kilisli Muallim Rıfat - Şerefeddin Yaltkaya, Istanbul 1941, c. I, s. 35.
19Fihrist mahtûtât el-tıbb el-Islamî fi mektebât Turkiyâ, hazırlayan: Ramazan Şeşen, Cemil Akpınar, Cevad Izgi, Istanbul 1984, s. 69-71.
20 Aydın Sayılı, Observatory in Islam, Ankara 1988, s.226-232.
21 Safedî, Ayân el-asr ve avân el-nasr, c. III, tıpkı basım: Fuat Sezgin, Frankfurt 1990, s. 265-266; Ibn Hacer el-Askalânî, el-Durer el-kâmine fi a'yân el-mie' el-sâmine, Beyrut trsz., c. IV, 339-341.
22 Kutubî, c. III, s. 251. Kutubî, Nasiruddin Tûsî'nin, Sadruddin Ali, Asîluddin Hasan ve Fahruddin Ahmed adlı üç çocuğu olduğunu belirtmektedir. Fahruddin, Anadolu vakıflarında yaptığı yolsuzluklar ve diğer zulümleri sebebiyle Gâzân Han tarafından katledilmiştir; bkz. Kutubî, c. III, s. 251.
23 Kutubî, c. III, s. 249, 250; Safedî, el-Vâfî, c. I, s. 181-182.
24 Kutubî, c. III, s. 250; Safedî, el-Vâfî, c. II, s. 142-143; Safedî, Ayân, c. II, s. 411. Dımeşk'te el-Şihâbiyye hânikâhının şeyhi olan el-Şirvânî, astronomi, rasad ilmi ve astroloji sahasında uzmandı; ayrıca felsefe okuturdu.
25 Kutubî, c. III, s. 250.
26 Kutubî, c. III, s. 250.
27 Klasik kaynakların verdiği bilgilere göre Asîluddîn Hasan vakıflar nâzırı ve Moğol hanları nezdinde önemli bir müneccimdi. Bkz. Kutubî, c. III, s. 251; Safedî, el-Vâfî, c. I, s. 182; Safedî, Ayân, c. I, s. 390.
28TürkiyeDiyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi, c.VIII, Istanbul 1993, s. 472.
29 Kuran, c. I, s. 11-20, aynı yazar, "Tokat ve Niksâr'da Yağı Basan Medreseleri", Vakıflar Dergisi, c. VII (1968), s. 39-43.
30 Bu çalışma çerçevesinde Kayserili Davud'un hayat hikayesi hakkında verilen tarih ve bilgiler için özel bir araştırma yapılmamış; bu konularda: Mehmet Bayraktar, La Philosophie Mystique Chez Dawud De Kayserî, Ankara 1990, s. 11-15; aynı yazar, "Dâvûd-i Kayserî", Türkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, c. IX, Istanbul 1994, s. 32-35 ve Davud el-Kayserî, el-Resâil (nşr. Mehmet Bayraktar), Kayseri 1997, önsöz, s. 7-9 adlı eserlere itimad edilmiştir. Ancak çalışmada verdiğimiz bilgiler, Kayserili Davud'un, en azından, doğum tarihinin yeniden tahkik edilmesinin zorunlu olduğunu göstermektedir.
31 Iznik Medresesi'nin kuruluş tarihi kesin değildir. Derviş Ahmed Aşıkpaşa-zâde, Tevârih-i Al-i OsmanAşıkpaşa-zâde Tarihi (yay. Abdurrahman Şeref, Istanbul 1332 R/1916), s. 42'de 731/1331 tarihini vermekteyse de, bu tarih Iznik'in fethi tarihidir. Adnan Adıvar da aynı kaynağa dayanarak 1332? tarihini zikreder (Abdülhak Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde Ilim, Istanbul 1943, s. 1). M. Bayraktar ise kuruluş tarihi vermemekte ancak Kayserili Davud'un Iznik Medresesi'ne 1336/1337 civarında müderris olarak tayin edildiğini belirtmektedir (Bayraktar, el-Resâil, önsöz, s. 9).
32 Ismail E. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi IIKuruluştan Tanzimat'a Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Ankara 1991, s.37-38.
33Kâdı Sâid el-Endelusî, Tabakât el-umem, Beyrut 1985, s. 181,
34 Eserin bu özelliği klasik kaynaklar tarafından da belirtilmektedir. Bkz. Ibn el-Ekfânî, Irşâd el-kâsıd ila esnâ el-mekâsıd, nşr. J. J. Witkam, Leiden 1989, s. 54.
35 Ibn Hud'un eserinin zamanımıza parça parça gelen kısımları üzerinde A. Cebbâr ile J.P. Hogendijk çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Genel bir değerlendirme için bkz. A. Cebbâr, "el-Ishâm el-riyâdî li-el-Mu'temen ve te'sîruhu fi el-mağrib", Tarîh el-ulûm 'inde el-arab içinde, Tunus 1990, s. 22-42.
36 Ibn Sartak'ın adı geçen bu eserini A. Cebbâr ve J.P. Hogendijk yayına hazırlamaktadırlar. Ön bir çalışma için bkz. A. Djebbar, "La rédaction de I'Istikmâl d'al-Mu'taman ( s.) par Ibn Sartâq un mathématicien des siècles", Prépublications, Paris 1995. Aynı yazar, "La rédaction de L'Istikmâl d'al-Mu'taman ( s.) par Ibn Sartâq un mathématicien des siècles", Historia Mathematica, c. XXIV (1997), s. 185-192.
37 M. Bayraktar, el-Resâil, önsöz, s. 11-15.
38 Davud el-Kayserî, el-Resâil, s. 149-160, 163-177.
39 Taşköprülü-zâde, el-Şekâik el-nu'maniyye fi ulemâ el-devlet el-osmâniyye, tenkitli metin: Ahmed Subhi Furat , Istanbul 1985, s. 7.
40 Davud el-Kayserî, s. 149, 151, 155.
41 Davud el-Kayserî, s. 151.
42 Davud el-Kayserî, s. 150-151.
43 Davud el-Kayserî, s.156.
44 Osman Gazi dönemi alimleri için bkz. Taşköprülü-zâde, s. 4-6.
45 Bu konudaki bilgilerin derlendiği iki kaynak eser için bkz. Mustafa Bilge, Ilk Osmanlı Medreseleri, Istanbul 1984; Cahid Baltacı, XV.-XVI. Asırlar Osmanlı Medreseleri,Istanbul 1976.
46 Cevat İzgi, "Canı Bek Han devrinde (1342-1357) Altınordu hanlığında bilim hayatı", Dîvân Ilmî Araştırmalar, 1996/2, Istanbul, s. 162; Taşköprülü-zâde, s. 7-8.
47 Taşköprülü-zâde, s. 9.
48 Taşköprülü-zâde, s. 10-11.
49Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi ( OALT), Hazırlayanlar: Ramazan Şeşen, Cevat Izgi, Cemil Akpınar, Ihsan Fazlıoğlu, (edit. Ekmeleddin Ihsanoğlu), Istanbul 1997, c. I, s. 5-21.
50OALT, c. I, s. 27-38.
51OALT, c. I, s. 90-101.
52OALT, c. I, s. 84-90.
53OALT, c. I, s. 161-179.
54OALT, c. I, s. 199-217.
55 Bkz. 10 numaralı dipnot.
56Taşköprülü-zâde, s. 10-11, KZ, c. I, s. 540, c. II, Istanbul 1943, s. 1130, 1251, 1252, 1868; Bağdadlı Ismail Paşa, Izâh el-meknûn fi el-zeyl ala keşf el-zunûn an esâmî el-kutub ve el-funûn ( IM), neşr. Kilisli Muallim Rıfat - Şerefeddin Yaltkaya, Istanbul 1945, c. I, s. 353; HA, c. I, nşr. Kilisli Muallim Rıfat - Ibnülemin Mahmud Kemal Inal, Beyrut 1990, s. 621; Ömer Rıza Kehhâle, Mucem el-müellifîn ( MM), Beyrut trs., c. VI, s. 172, c. XIII, s. 402.
57HA, c. II, s. 162. Ayrıca bkz. 10 numaralı dipnot.
58 Bkz. 10 numaralı dipnot.
59Taşköprülü-zâde, s. 53-54, ayrıca bkz. s. 26, 56.
60 Ibn Imâd, Şihabuddin Ebi'l-Felâh Abdulhayy b. Ahmed b. Muhammed, Şezerât el-zeheb fi ahbâr men zeheb, nşr. Muhammed Arnavut, Beyrut 1992, s. 607.
61 Aziz b. Erdeşir el-Esterâbâdî, Bezm u Rezm, çeviri: Mürsel Öztürk, Ankara 1990, s. 75; Izgi, c. II, s. 46-47.
62Izgi, c. II, s. 50.
63HA, c. I, s. 259.
64HA, c. II, s. 547; MM, c. XIII, s. 251, IM, c. II, Istanbul 1947, s. 429.
65MM, c. IV, s. 152; HA, c. I, s. 365, 366, Yusuf Elyân Serkis, Mucem el-matbuât el-arabiyye ve el-muarrebe, Kahire 1346, s. 1806.
66Izgi, c. II, s. 74.
67 Akif-zâde el-Amasi, Kitab el-mecmî' fi el-meşhûd ve el-mesmû', Millet Kütüphanesi, Ali Emiri, Arabi, nr. 2527, yaprak 86b-87a; MM, c. X, s. 3 ve 215; HA, c. II, . 314; KZ, c. II, s. 1112.
68HA, c. II, s. 451; MM, c. XII, s. 283.
69HA, c. I, s. 299.
70 Akif-zâde, yaprak 26b-27a.
71MM, c. X, s. 232; HA, c. II, s. 367.
72HA, c.I, s. 41; Ziriklî, c. I, s. 70.
73 Akif-zâde, yaprak 109b.
74MM, c. X, s. 84; HA, c. II, s. 384.
75MM, c. IX, s. 143; HA, c. II, s. 393.
76 Akif-zâde, yaprak 26b.
77 Akif-zâde, yaprak 65b.
78 Akif-zâde, yaprak 65b.
79 Akif-zâde, yaprak 27b.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts