Akıllı Türk Makul Tarih, ilk olarak, geçmiş ve tarihin aynı şey olmadığını; geçmişin bir yığın, tarihinse her şeyin yerli yerine konulmuş bir şuurun eseri olduğunu söylüyor bize. Nasıl peki? Geçmiş değiştirilemez ama tarih sahiplenilmek zorundadır çünkü. İhsan Fazlıoğlu şöyle diyor: “Her milletin doğal yeri tarihidir.”
Geçtiğimiz Kasım ayı İhsan Fazlıoğlu’nun çeşitli dergilerde yayımlanmış yazıları Papersense Yayınları tarafından dört kitap olarak neşredildi: Kendini Aramak, Akıllı Türk Makul Tarih, Fuzuli Ne Demek İstedi ve Kayıp Halka.
Son dönemlerde İtibar dergisinde yayımladığı yazılarından takip ediyorduk İhsan Fazlıoğlu’nu. Genel itibariyle ağır ve zor bir dile sahipti bu yazılar. Bunun sebebi, yazarın, kullandığı kelimelerin ve kavramların nereye tekabül ettiğini irdeleyerek yani gelişi güzel konuşmayarak bilgi ile okuyan kişi / idrak etmek isteyen kişi arasında sağlam bir yol kurmak istemesi olabilir. Bir söyleşide şöyle söylediğine tanık oluyoruz İhsan Fazlıoğlu’nun: “Kavramlar bilinmeden yargıların anlaşılması zordur; sadece ezberlenirler.”
Bu yazıda bahsetmek niyetinde olduğum Akıllı Türk Makul Tarih kitabının dili diğer kitaplara nazaran daha az zorluyor okuru. Yazar bazen kendi yaşadığı, gözlemlediği olayları bazen de bir kıssayı, fıkrayı anlatarak başlıyor yazılarına. Ama yine kavramların dünyasına girmek ve düşünmek zorunda bırakıyor bizi. Bahsettiği şeyin sınırlarını çizerek, tespit ve teşhis ediyor. Anlayana ya da anlamak isteyene ise tedavi ve teklif kapıları hep açık...
Akıllı Türk Makul Tarih, ilk olarak, geçmiş ve tarihin aynı şey olmadığını; geçmişin bir yığın, tarihinse her şeyin yerli yerine konulmuş bir şuurun eseri olduğunu söylüyor bize. Nasıl peki? Geçmiş değiştirilemez ama tarih sahiplenilmek zorundadır çünkü. İhsan Fazlıoğlu şöyle diyor: “Her milletin doğal yeri tarihidir.” Eğer kendi tarihimizi başkalarının -aydınlarımızın da diyebiliriz- eline bırakırsak hiç şüphesiz tarihimiz birden bize yabancı gelmeye hatta nefret edilecek bir mefhuma dönüşmeye başlayabilir. Kitaptaki ‘Türklerin Manevi ve Fikri Soykırımı’ yazısı bu durumun nasıl meydana geldiğini / gelebileceğini gösteriyor bize.
“Hedef Konuşulabilir Türk’ü Yaratmak” yazısı da şu anda millet olarak nasıl bir durumda olduğumuzun ipuçlarını veriyor. İhsan Fazlıoğlu bu yazıda bir toplumun tarihi süreç içindeki aşamalarına değiniyor. Kuruluş aşaması, yükseliş aşaması, yayılış / istikrar aşaması, zayıflayış aşaması, çöküş aşaması ve eriyiş aşaması.
Bunlardan sanırım bizi en çok ilgilendiren çöküş ve eriyiş aşaması. Yazar çöküş aşamasındaki bir toplumun zihniyetini şöyle resmediyor: “Çöküş aşamasında ise toplum artık, en azından kısa vadede, yeni güce rakip olamayacağını anlayarak yeni güç ile kendi arasında müşterek noktalar üretmeye başlar. Özellikle yeni gücü mümkün kılan bazı unsurların kendinden devşirildiği vurgulanır.” Eriyiş aşamasında şu durumun oluştuğunu vurguluyor yazar: “...yeni gücün bir bireyi gibi yaşamayı kendine hedef seçer.”
Peki, bu çöküş ve eriyiş aşamalarından nasıl kurtulabiliriz? Aliya İzzetbegoviç bir sözünde şöyle diyor: “Hatırlama, ilerlemiş medeni halklar ile geri kalmış ilkel halkları birbirinden ayıran ölçüttür.” Yani hafızasını kaybeden toplumun hatırlayacak, koruyacak, savunacak bir değeri olamaz. Tarih şuurundan yoksun kalan toplumun da hayatta kalması başka hayatlara tutunmasıyla gerçekleştiğinde artık kendinden söz etmesi mümkün değildir.
Lakin yaşadığımız şu zamanlarda övgü ve sövgüyle ayakta kalmaya çalışıyoruz. Tarihimiz içindeki küçük anekdotları bir efsaneye dönüştürüp asıl cevheri kaybediyoruz. Duygularımızı yüceltiyoruz. ‘Maddi güç ile manevi şevk, düşünce ile duygu arasında tutarlı bir ahenk’ kurmak işimize gelmiyor. Gerçeğin peşinde koşmak zor olduğundan, anlamak değil tatmin olmak istiyoruz. Fazlıoğlu’nun şu cümlesini tekrar edelim: “… tarih, belirli bir zaman ve mekan içerisinde hareket eden aklın eylemlerinin tecessüm etmiş halidir. Öyleyse bir milletin tarihi, o milletin aklıdır.”
İlk önce şunu sormamız gerekir kendimize: Geleceğe yönelik bir iddiamız var mı? Eğer varsa geçmişimizi idrak edip tarihimizi bilmemiz, buna göre hareket etmemiz icap eder. Bağlamı olmayan tarih en basit ifadeyle devşirilmiştir, yapaydır.
Akıllı Türk Makul Tarih, şuursuzca yaşadığımız şu dönemde, bizi, en azından oturup düşünmeye sevk ediyor. Televizyonda, tartışma programlarında atıp tutanlara karşı “orada dur” diyebilmeyi vaat ediyor.
Tevfik Emre Akın
Kaynak: http://kulturgundemi.com/edebiyat/akilli-turk-makul-tarih-haber-7500
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder