İhsan Fazlıoglu: "Osmanlı Döneminde Geometri"

İhsan Fazlıoglu: "Osmanlı Döneminde Geometri"




Osmanlı matematikçileri, düzlem ve uzay geometrisi, geometrik hisab ve cebir, koni kesitleri, düzlemsel ve küresel trigonometri sahalarında kendilerinden önceki İslam matematikçilerinin mevcut birikimlerini tevarüs etmişlerdir. Bu tevarüsün, Osmanlı öncesi dönemde telif edilen matematik kitablarının nüshalarının elde edilmesi ve çoğaltılması yolu yanında, Osmanlı alimlerinin tahsil için İslam medeniyetinin klasik ilim merkezlerine seyahat etmeleri veya bu merkezlerde yetişen alimlerin Osmanlı coğrafyasına hicret etmeleri sayesinde sağlandığı söylenebilir. Bunun yanında Osmanlı devletinin XVI. yüzyılın başlarından itibaren İslam dünyasının yayıldığı coğrafyanın büyük bir kısmını fethetmesi, Endülüs'ün düşmesi ile burada bulunan müslüman ve gayri müslim alimlerin Osmanlı coğrafyasına göç etmeleri ve son olarak Şah İsmâil ve Şiilerin İran bölgesinde iktidarı ele geçirdikten sonra sünni alimlerin Osmanlıya sığınmaları bu tevarüsün diğer halkalarını oluşturmaktadır. Bu tevarüs neticesinde, klasik İslam hendese geleneğinin, Osmanlı alimleri eliyle sürekliliği sağlanmıştır.
Hendese sahasında Osmanlı devletinde diğer bir dönüşüm XVIII. yüzyıldan itibaren başlayan ve XIX. yüzyıl başlarında gelişen ve XIX. yüzyıl sonlarında da tamamlanan modern hisab anlayış ve tekniklerinin başta Fransa olmak üzere Batı Avrupa kaynaklarından aktarılması; bunun neticesinde klasik İslam ve Osmanlı matematiğinin anlayış, kavram ve tekniklerinin tamamen terkedilmesidir. Ancak Batı Avrupa'da geliştirilen yeni hendese anlayış ve teknikleri, muhteva olarak yeni olmakla beraber kavramsal zemin açısından Grek ve İslam matematiği ile aynı zemini paylaştığından Osmanlı alimleri tarafından kolayca anlaşılmış, dolayısıyla "kopuş", klasik İslam ve Osmanlı hisab geleneğine hakim olan ve sürekliliği muhafaza eden alimlerin elinde kolayca gerçekleşmiştir.
Kaynaklar: Merağa matematik astronomi okulundan önce klasik İslam ilmi birikimini Anadolu Selçukluları'na aktaran bir çok alim mevcuttur. Bu alimler, süreç içerisinde Anadolu'ya üç ana yoldan gelmişlerdir. Bunlardan birincisi, Orta Asya'dan başlayan ve İran üzerinden gelen yoldur. Bu yolla pek çok Türkistanlı ve İran'lı alim Anadolu'ya gelmiş veya Anadolu'dan bu istikamete tahsil için gidenler olmuştur. İkinci yol Bulgar, Kırım ve Kafkas güzergahıdır ve yolla Bulgarî nisbesini taşıyan bazı alimler ile müslüman Kafkas kavimlerinden, özellikle müslüman Gürcülerden Tiflisî nisbesini taşıyan bir çok alim Anadolu'ya göçmüştür. Üçüncü yol Endülüs ve Mağrip'ten başlayıp Mısır ve Şam'dan Anadolu'ya gelen yoldur. Bu yolla Endülüslü, Mısırlı ve Şamlı pek çok alim Anadolu'ya gelmiştir.
Anadolu'da bulunmuş önemli bir matematik ve astronomi alimi, filozof Esiruddin el-Ebheri'dir (öl. 663/1265). Matematik, astronomi, mantık ve felsefe sahalarında pek çok eser yazan Ebherî, ömrünün bir kısmını Anadolu'da geçirmiştir. Osmanlı matematiğinde yeri olan en önemli eseri Euclides'in Usulu'l-Hendese ve'l-Hisâb adlı eseri üzerine kaleme aldığı İslahu Kitabi'l-Ustukussât fi'l-Hendese li-İklidîs'tir (DİA, c. X, s. 75-76). Bu eser Bursalı Kadı-zade ve Ali Kuşçu'nun öğrencisi Ebu İshak el-Kirmanî tarafından kullanılmıştır. Osmanlı döneminde istinsah edilen geometri eserlerinde bulunan kayıtlardan, Ebherî'nin eserinin son dönemlere kadar Osmanlı matematikçileri tarafından kullanıldığı görülmektedir (Mesela, bkz. Arkeoloji, nr. 596, zahriyede, Edirne'de Kadı Fahruddin Muhammed medresesi müderrisi Yunus b. Muhammed ile Kuyucaklızade Mehmed Atıf'ın temellük kayıtları mevcuttur).
Meraga matematik-astronomi okulunundan önce, Anadolu Selçukluları ile Osmanlılar'ı en çok etkileyen diğer bir ilim çevresi de İran, Horasan ve Maveraünnehir bölgeleridir. Bu bölgelere mensup bilim adamlarından Ebu Bekr Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Ebi Bişr el-Mervezî el-Haraki'nin (öl. 536/1141'den sonra) el-Tabsira fi'l-Hey'e'si; Şerefüddin Ebu Ali Mahmud b. Muhammed b. Ömer el-Harizmî el-Çağmini'nin (öl. 619/1221) el-Mulahhas fi'l-Hey'e'si ve Şamsüddin Muhammed b. Eşref el-Samarkandi'nin Eşkal el-Te'sis'i, özellikle VIII/XIV. asırdan sonra Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar devrinde kullanılan eserler olmuştur.
Ancak klasik İslam matematik-hendese bilgileri Anadolu'ya yoğun olarak Merağa matematik-astronomi okulu (kuruluşu: 657) mensupları ile girmiştir. Anadolu üzerindeki bu aktarım okulun kurucu üyesi Nasîruddın Tusi'nin ileri gelen öğrencilerinden olan Kutbuddin Mahmud b. Mesud el-Şirazi (öl. 710/1311) vasıtasıyla olmuştur. Kutbuddin'in Konya'dan başka 681-684 yılları arasında Malatya ve Sivas şehirlerinde kadılıklarda bulunduğu ve Mu'inuddin Süleyman Pervane'nin Kayseri'de yaptırdığı medresede ve özellikle Sivas'ta Gök Medrese'de müderrislik ettiği bilinmektedir. Kutbuddin el-Şirazi'nin Nihâyet el-İdrâk fî Dirâyetü'l-Eflâk, adlı mühim eserini, Sivas Gök Medrese'deki müderrisliği esnasında kaleme alması; İhtiyarat-ı Muzafferi adlı astronomi-astroloji konusundaki diğer eserini de Kastamonu'daki Çobanoğlu beyliği hükümdarı Muzafferüddin Yavlak Arslan'a ithaf etmiş bulunması onun VII/XIII. yüzyıl sonlarında Anadolu Selçukluları sahasındaki ilmi katkılarını ve etkisini göstermesi bakımından son derecede mühimdir. Gerçekten Sivas, Anadolu Selçukluları devrinde önemli ilim merkezlerindendi. Nitekim Nasiruddin el-Tusi'nin Tahrir el-Macesti adlı eserini, eserin önsözünde sayfu'l-munazirin diye tanıttığı Husamuddin el-Hasan b. Muhammed el-Sivasi adlı bir alimin teşvikiyle telif etmesi; Kutbuddin el-Şirazi tarafından 24 Cemaziyelevvel 681'de Sivas'ta istinsah edilen bir Nihayet el-İdrak nüshasının (Köprülü Ktp., I. Kısım, nr. 967) istinsah kaydındaki ifadelerden, Tahrir el-Macesti üzerinde Müderris Muhammed b. Muhammed el-Hacci adlı bir alimle aynı yılın Receb ayında bir tartışmada bulunması, Sivas'ın ve Sivas'lı alimlerin Anadolu'daki ilmi faaliyetlerdeki yerlerini ve yüksek ilmi potansiyellerini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kutbuddin el-Şirazi'nin Osmanlı matematiğine etki eden eserlerinden biri de Dürretü't-Tac li Gurreti'd-Dibac'ının hendese bölümüdür. Ayrıca Osmanlı bilim dünyasını etkileyen bilim adamları arasında Kutbuddin'in öğrencilerinden Kemaluddin Hasan b. Ali Farisî (ö. 718/1319) ile Nizamuddin A'rac Nisaburî (ö. 730/1330), 'İmaduddin Yahya b. Ahmed Kaşî (ö. 745/1344) ve Camaluddin Sa'id b. Muhammed b. Musaddik Kaşgarî Türkistanî (712/1312'de sağ) başta gelmektedir. Özellikle Cemaluddin Türkistani'nin de öğrencisi olan Kemaluddin el-Farisî'nin diğer bir hocası İbnü'l-Havvâm adıyla tanınan İmaduddîn Ebu Ali Abdullah b. Muhammed b. Abdurrezzak el-Bağdadî'nin (öl. 724/1324) el-Fevaidü'l-Bahaiyye fi'l-Kavâidi'l-Hisâbiyyeadlı eserine yazdığı Esas el-Kavaid fi Usuli'l-Fevaid adlı hacimli şerhi Osmanlılarda matematik-misaha açısından önemlidir (Şehid Ali Paşa, nr. 1972; nşr: Mustafa Mevaldî, Kahire, 1994, s. 309-459, üçüncü makale). Nitekim Taşköprülüzade Miftahu'-s-Saade'sinde bu eseri zikretmektedir(MS, I, 374). Yahya el-Kaşî'nin ise özellikle İbnu'l-Havvam'ın eserine yazdığı İzahu'l-Mekasid li'l-Feraidi'l-Fevaid adlı eseri (Hasan Hüsni Paşa, nr. 1281 nüshası bir medrese nüshasıdır. Nüshada bulunan değişik talikatlar yanında, İbnu'l-Havvam'ın Bahaiyyesi'nin tamamı sahife kenarlarına yazılmıştır) yanında hendesenin çeşitli konularındaki risaleleri önemlidir (Ayasofya, nr. 2742/3; Atıf Efendi, nr. 1714/21).
Gazan Han'ın ve Reşidüddin'in Tebriz'de yaptırdıkları Şenb-i Gazan ve Rab'-ı Reşidi adlı külliyelerden sonra ise, Merağa matematik-astronomi okulu eski ehemmiyetini kaybederek yerini Tebriz'e bırakmıştır (A. Sayılı, Observatory in İslam, Ankara 1988, s.226-232). Bu külliyelerin açılmasından sonra, özellikle VII/XIII. asrın sonları ile VIII/XIV. asrın başlarında Anadolu'dan pekçok bilim adamının Tebriz'e gittikleri görülmektedir. Bunlar arasında, Şihabuddin Mu'id diye tanınan Makbul b. Asil el-Kırşehrî, ilk Osmanlı medresesi İznik'in baş müderrisi Davud el-Kayserî, Ahmed el-Eflakî ve Gülşehrî gibi alimler sayılabilir.
İlk dönem Osmanlı alimleri İran, Türkistan, Dimeşk ve Kahire gibi önemli merkezlere ilmi tahsil için gitmekte ve bu merkezlerde bulunan alimlerden ilim tahsil etmekteydiler. Bunlar arasında Osmanlı alimleri üzerinde matematik-geometri açısından etkili olan Mirek el-Buharî diye meşhur Şemsüddin Muhammed b. Mübarekşah ve Merağa okulu mensubu Muhammed b. Sartak b. Çoban b. Şîrkir b. Muhammed b. Sartak el-Vararkînî el-Merâğî zikredilebilir. İlk Osmanlı medresesi olan İznik'in baş müderrisi Davud b. Mahmud b. Muhammed el-Kayserî, İbn Sartak'ın Kitab el-İkmâl fi'l-Hendese'sini (Kahire Üniversitesi, nr. 23209) Tokat'ın Niksar şehrinde 714-715/1314-1315 tarihinde istinsah etmiştir. Muhtemelen aynı eseri bizzat İbn Sartak'tan Niksar'da okumuş ve daha sonra İznik'te okutmuştur. İleri seviyede bir geometri kitabı olan bu eser Saragoza sultanı Yusuf el-Mutemen b. Hud'un meşhur Kitab el-İstikmal fi'l-Hendese adlı eserinin tahriridir. Eser Euclides geometrisi yanında, koni kesitleri, düzlemsel ve küresel trigonometri'yi de kapsayan geniş hacimli ve önemli bir eserdir. Kahire nüshasının zahriyesinde Sultan II. Bayezid dönemi alimlerinden Müeyyezâde Abdurrahman Efendi (öl. 922/1516)'nin İstanbul 901 tarihli mührü vardır. Bu eserin ayrıca Enderun mektebinde de okutulduğu düşünülebilir. Zira eserin Askeri Müze'de (nr. 64) bulunan ve Sultan II. Bayezid'in mührünü taşıyan 713 istinsah tarihli eski bir nüshası Enderun kütüphanesinden Mühendishane kütüphanesine verilmiştir (Kemal Beydilli, Türk Bilim Tarihi ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishane Matbaası ve Kütüphanesi (1776-1826), İstanbul 1995, s. 282, 378, 389, 401, 413; Bu bilgilere göre eser 1806'dan 1836'ya kadar Mühendishane kütüphanesinde kalmıştır). İbn Sartak'ın Osmanlı geometrisindeki yeri, sadece yukarıda zikredilen ve Davud Kayseri'nin istinsah ettiği eserle sınırlı değildir. Ayasofya, nr. 4830'da kayıtlı bulunan astronomi ve hendese mecmuasına bakıldığında (235 yaprak), İbn Sartak'ın 725 tarihinde Tokat-Niksar'da Nizamiyye medresesinde, mecmuadaki Yakub b. İshak el-Kindi, Muhammed b. Musa el-Harizmî gibi ilk dönem alimlerine ait astronomi eserleri, yanında, Apollonius'un Kutu'u'l-Mahrûtât'ını, Akaton'un Kitabu'l-Mefrudat'ını, İbn Salah diye tanınan Ebu'l-Futuh Ahmed b. Muhammed b. El-Sırrî el-Bağdadî'nin Euclides geometrisine ilişkin İbnu'l-Heysem'in fikirlerini eleştirdiği risalelerini ve Ebu Sehl el-Kuhi'nin hendese risalelerini mutalaa ve tashih ettiği, haşiye düştüğü ve öğrencilere okuttuğu görülür. Muhtemelen bu mecmua yine Davud Kayseri tarafından o dönem Osmanlı coğrafyasına (belki de İznik medresesine) götürlmüştür. Eserde Sultan II. Bayezid'in mührünün olması bu kanaati güçlendirmektedir. Diğer taraftan Davud Kayseri'nin 714-715 tarihli istinsahı ile İbn Sartak'ın 725 tarihli notları, İbn Sartak'ın uzun yıllar Tokat-Niksar Nizamiyye medresinde Merağa matematik-astronomi okulunun bir temsilcisi olarak matematik dersleri verdiğini göstermektedir (yaprak 2a, 89a, 108b, 121b, 165a, 170b, 180b, 235a).
Osmanlı matematiğinin önemli bir kaynağı olan Semerkand matematik astronomi okulunun mensubu Fethulllah Şirvani, Fatih döneminde Anadolu'ya gelmiş ve Kastomonu'da yerleşerek matematik bilimlerinin Anadolu'da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Ayrıca yine aynı okulun ileri gelen bir mensubu olan Ali Kuşçu ve maiyyeti Fatih zamanında İstanbul'a gelmiş ve beraberlerinde Semerkand'da bulunan matematik-geometri eserlerini getirmişlerdir (Mesela, bkz. Askeri Müze, nr. 83'de mutevassıtat tahrirlerden 17 adet bulunmaktadır. Bu eserlerin müstensihi ünlü optikçi ve matematikçi Kemaleddin Farisi'dir. Nüsha büyük bir ihtimalle Semerkand bölgesinden gelmiştir). Ayrıca İbnu'l-Heysem'in geometri eserlerini de ihtiva eden bir rmecmua da bu dönemde İstanbul'a gelmiş olmalıdır (Askeri Müze, nr. 3025). Yukarıda adı geçen eserlerde Fatih'in ve oğlu II. Bayezid'in mühürlerinin bulunması bu fikri teyit eder mahiyettedir. Daha sonra bu eserler İstanbul'da istinsah edilerek yeniden üretilmiş ve kullanıma sokulmuştur. Mesela, önemli bir kısmı Nasiruddin Tusi'nin tahrirlerinden oluşan ve Osmanlı uleması arasında Mutevassıtat olarak isimlendirilen Yunan ve klasik İslam matematik-geometri ve astronomi eserleri bu dönemde İstanbul'a Fatih'in isteği üzerine çoğaltılmışlardır (Askeri Müze, nr. 82. Bu numarada bulunan 19 adet tahrir Fatih'in emriyle ve onun mutalaası için 882-883 tarihlerinde İstanbul'da istinsah edilmiştir; ayrıca bkz., İTÜ, BTTAM Ktp., nr. 36, Sultan II. Bayezid'in mührünü taşıyan eser Hamid Dilgan'a göre Nasiruddin Tusi'nin oğlu Asiluddin tarafından istinsah edilmiştir). Bu eserler, Euclides, Archimedes, Theodosius, Otolykos, Hypsikles, Aristorchos, Menelaos, Apollonius, Musaoğulları, Sabit b. Kurra, İbrahim b. Sinan, Ebu Sehl el-Kuhî, Ebu'l-Cud Muhammed b. el-Leys, Ahmed el-Siczî, Ebu Reyhan el-Birunî, İbn el-Heysem, Nasiruddin Tusi, vb. ileri gelen matematikçi ve geometricilerin eserlerinden oluşmaktaydı. Süreç içerisinde ihtiyaç duyuldukça Osmanlı matematikçileri klasik eserleri (mutavassıtat) yeniden üretme yoluna (istinsah) gitmişlerdir. Mesela, Nasiruddin Tusi'nin Tahriru'l-Usul'u Takiyüddin Rasıd'ın İstanbul Rasathanesi'nde Takiyüddin'in ve dolayısıyla Rasathane'nin katibi Tırhalalı Ahmed b. eş-Şeyh Muhammed el-İmam tarafından istinsah edilmiştir (Yeni Camii, nr. 797/1). Benzer şekilde XVIII. yüzyılın önemli matematikçisi Mustafa Sıdkı, 1144-1159 tarihleri arasında mutevassıtat'ı iki kere istinsah etmiş ve başta ileri gelen öğrencisi Şekerzade Feyzullah Sermed olmak üzere öğrencilere okutmuştur (Daru'l-Kutub, Mustafa Fazıl-Riyaza, nr. 40 (22 eser 227 yaprak) ve 41 (31 eser 187 yaprak). Mustafa Sıdkı, sadece Merağa kaynaklı eserleri değil, aynı zamanda Mağrib kaynaklı geometri eserlerini de istinsah etmiştir. Mesela, Merağa Rasadhanesi'ne Tusi tarafından davet edilerek çalışmalara katılan Muhyiddin Yahya b. Ebi'ş-Şukr el-Mağribi'nin Tahrir Usulu'l-Hendese'si Sıdkı'nın istinsah ettiği eserler arasındadır (Mihrişah Sultan, nr. 337). Yine Muhyiddin el-Mağribi'nin Kitabu'l-Uker'i Osmanlı matematikçisi Muhammed el-Şabramallisi (öl. 1032/1623) tarafından 1011 tarihinde istinsah edilmiştir (İTÜ, BTTAM Ktp. nr. 16). Bu istinsah faaliyetine (yeniden üretim) diğer bir örnek olarak, klasik İslam hendesesinin mühim ve orijinal isimlerinden biri olan Ebu Said Ahmed b. Muhammed b. Abdülhalil el-Siczî'nin (öl. 477/1084-1085) önemli 13 geometri risalesini ihtiva eden bir mecmuanın 1121/1710 tarihindeki istinsahı gösterilebilir (Reşid Efendi, nr. 1191). Netice olarak Osmanlı öncesi dönemde telif edilen önemli geometri eserlerinin bugüne gelen nüshalarının büyük bir kısmının Osmanlı döneminde istinsah edilen nüshalar olduğu söylenebilir. Bu eserlerden Nasiruddin Tusi'nin Tahriru Usuli'l-Hendeseadlı eseri 1216/1801'de İstanbul'da Matbaa-i Amire'de basılmıştır. Ayrıca 1594'te Roma'da Nasiruddin Tusi'ye nispet edilerek basılan Tahriru Usuli'l-Üklidis adlı eser, Sultan III. Murad'ın Osmanlı Devleti sınırları içinde satışına izin veren 996/1588 tarihli bir ferman ile beraber Osmanlı ülkesinde satışa sunulmuştur. Bu eser de Osmanlı uleması tarafından kullanımıştır (Carullah, nr. 1453). Semerkand okulunun bu aracı rolü yanında bu okulun temsilcisi Gıyaseddin Cemşid el-Kaşi'nin Miftahu'l-Hisab adlı eserinin misaha'yı ihtiva eden dördüncü makalesi Osmanlı matematiği açısından önem taşımaktadır. Dördüncü makale bir mukaddime ve dokuz bab ihtiva etmektedir. Kaşi, mukaddimede misahanın ve geometrik şekillerin tanımını vermekte, birinci babta üç kenarlıların, ikinci babta dört kenarlıların, üçüncü babta düzgün çok kenarlıların, dördüncü babta daire ve daire kesitlerinin, beşinci babta diğer düzlemsel şekillerin, altıncı babta silindir ve küre gibi şekillerin ve koni kesitlerinin yüzeylerinin, yedinci babta cisimlerin, konik kesitlerinin ve kürenin, sekizinci babta madenlerin özgül ağırlıklarının, dokuzuncu babta bina ve benzeri yapılar ve bu yapılarda görülen, tak, ezec, kubbe, mukarnas vb. mimari şekillerin çevre, alan ve hacimlerinin tespiti konularını işlemektedir. Kaşi konuları elden geldiğince tafsilatlı işlemiş ve bu konularda İslam matematiğinin ulaştığı bilgilerin tam bir dökümünü vakıfane bir şekilde vermiştir (nşr: Nadir Nablusi, Dımeşk, 1977, s. 193-391). Bu eser ileri seviyede ders kitabı olarak okutulduğundan hem medreselerde yetişen öğrenciler üzerinde hem de dokuzuncu babta mimari yapı ve inşa konularında ihtiva ettiği bilgiler sebebiyle Osmanlı mimarisi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Dördüncü makale önemine binaen XVIII. asrın başlarında İbrahim Kami b. Ali (1209/1794'de sağ) tarafından Türkçe'ye tercüme ve şerh edilmiştir. Mühendishane-i Bahri hocası olan İbrahim tercüme esnasında Batı Avrupa'da kaynaklı hendese bilgilerinden de istifade ettiğini belirtmektedir (Topkapı, Hazine, nr. 606, mütercim nüshası). Ayrıca Kaşi'nin dairede çevre çap ilişkisini incelediği ve ondalık kesirleri kullandığı Risaletu'l-Muhitiyye adlı eseri de Osmanlı matematikçileri tarafından kullanılmıştır (Askeri Müze, nr. 69).
Semerkand matematik astronomi okulunun Osmanlı geometrisine yaptığı katkılardan biri de koni kesitleri sahasında telif edilen klasik eserlerin, ayrıca Semerkant okul üyelerinin bu sahada yaptıkları telif ve istinsahların İstanbul'a ulaştırılmasını temin etmesidir. Bu sahada, Nasiruddin Tusi'nin Tahrir Kitab Apollonius fi'l-Mahrutat fi İlmi'l-Hendese(Askeri Müze, nr. 3023), Ebu'l-Huseyn Abdulmelik b. Muhammed'in Tesaffuh Kitâb Apollonius fi el-Mahrutât (Askeri Müze, nr. 3025/3, yaprak 29b-43a), Mahmûd b. Kâsım b. el-Fazl el-İsfehânî'nin Kitab Telhîs el-Mahrûtât fi el-Hendese (Askeri Müze, 3022/1 yaprak 1b-74b), Semerkant matematik astronomi okulunun önemli üyelerinden Muînu'l-müneccim el-Kâşânî olarak tanınan Abdu'rrezzâk b. Muhammed'in 840 yılında Buhara'da telif ettiği el-Eşkâl elleti Yuhtâc İleyhâ fi Teshîl Fehmu Kitab Telhîs el-Mahrûtât fi el-Hendese (Askeri Kütüphane, nr. 3022/2, yaprak 75b-251a, müellif nüsahası), yine aynı okulun ileri gelen üyelerinden Seyyid Müneccim'in 837 tarihinde Uluğ Bey için telif ettiği Farsça Risalet-i Şekl-i Muğni ve Zilli (Yazma Bağışlar, nr. 1362) önemli eserler olarak zikredilebilir. Bu eserlerden bazılarında Fatih Sultan Mehmed'in, Sultan II. Bayezid'in, Sultan III. Selim'in ve Hasköy Mühendishane-i Hümayun Kütüphanesi'nin 1216 tarihli mührü bulunmaktadır. Bu durum Osmanlılarda adı geçen eserlerin resmi kullanımda olduğunu (muhtemelen Enderun'da), daha sonra da yeni tarz üzere kurulan Mühendishaneler'de kaynak kitaplar olarak kullanıldığını göstermektedir. Kandilli Rasathanesi, nr. 83'de kayıtlı olan Nasiruddin Tusi'nin Tahrir Kitab Apollonius fi'l-Mahrutat fi İlmi'l-Hendese'nin nüshası üzerinde bulunan temellük kayıtları eserin Osmanlı alimlerinin elinde mütedavil olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır (İstanbul medreselerinde müderris Muallâzade Muhammed, Mustafa Sıdkı, Kuyucaklızade Mehmed Atıf).
Osmanlı medreselerinde kelam sahasında okutulan Taftazanî'nin Şerh-el-Mekasıd, Cürcanî'nin Şerh el-Mevakıf, Ali Kuşçu'nun Şerhu't-Tecridgibi kelam eserleri önemli geometrik bilgiler ihtiva etmektedirler. Nitekim Osmanlı medreseleri'nin ders programlarında geometri, bağımsız olarak okutulmasının yanısıra, ismi geçen kelam eserleri mutalaa edilirken de okutulmaktaydı. Bu eserlerde özellikle Euclides geometrisinin problemli teoremlerinin farklı kelamî iddiaları ispatlamak için kullanılması geometrinin felsefi kelam açısından ele alınmasının sağlamıştır. Ayrıca diğer İsbat-ı vacib gibi kelamî ve felsefî eserler, mantık kitapları ile tasavvufî metinlerde de geometrik bilgilerden sıkça faydalanılmıştır. Bunların yanında Unmuzec türü eserlerin "hendese" kısımlarında önemli bazı geometrik teoremlerin ele alındığı görülmektedir.
Klasik dönem İslam dünyasında astronomi ve matematiksel coğrafya sahasında kaleme alınan eserlerde geometri ve trigonometriye geniş yer verilmiştir. Bu eserler Osmanlılarda mutalaa edilmelerinin yanısıra, Batlamyus'un el-Macestî adlı eserinin Nasiruddin Tusi tahriri (Nuruosmaniye, nr. 2941, Kutbuddin eş-Şirazi'nin hattıyladır) Şerefuddin Ebu Ali Mahmud b. Muhammed b. Ömer el-Çağminî el-Harizmî (öl. 619/1221 civ.)'nin el-Mulahhas fi'l-Hey'e, Nasiruddin Tusi'nin et-Tezkire fi'l-Hey'e, Kutbuddin el-Şirazi'nin, Nihayetü'l-İdrak fi Dirayetü'l-Eflak ve et-Tuhfetü'ş-Şahiyye fi'l-Hey'e adlı eserlerine Osmanlı alimlerinden başta Bursalı Musa Kadızade, Ali Kuşçu, Fethullah Şirvanî, Abdul'ali el-Bircendî, Kuruzade Ali (öl. 1200/1785) tarafından şerhler ve haşiyeler kaleme alınmıştır. Semerkand okulu mensubu Ali Kuşçu'nun er-Risaletu'l-Fethiyye fi'l-Hey'e, Cemşid el-Kaşi'nin Sullemu's-Semâ, Bahaeddin el-Amili'nin Teşrihu'l-Eflak adlı eserleri ihtiva ettikleri astronomi bilgileri yanında geometri ve trigonometri konularına da yer vermişlerdir. Ayrıca Osmanlı döneminde kullanılan Zic-i İlhanîUluğ Bey Ziciİbni'ş-Şatır Zici, vb ziçlerin mukaddimelerinde yer alan geometrik ve trigonometrik bilgiler ve bu ziçlere Osmanlı alimleri tarafından yapılan şerhler konu ile olan ilginin devam etmesini sağlamıştır. Bunun yanında Osmanlı öncesi ve Osmanlı döneminde astronomi aletleri ile ilgili telif edilen eserler, geometri ve trigonometri açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedirler. Mesela, Sıbtu'l-Mardinî'nin (öl. 912/1506) er-Risaletu'l-Fethiyye fi'l-Amali'l-Ceybiyye isimli Arapça eseri, Müneccimbaşı Mustafa b. Ali b. el-Muvakkit'in (öl. 979/1571) konu ile ilgili Türkçe eserleri hem ihtiva ettikleri bilgiler hem de yaygınlıkları açısından önem arzatmektedirler.
Ders Kitapları: Osmanlı medreselerinde veya fen bilimlerinin tedris edildiği mekatib ve konaklarda hendese sahasında ders kitabı olarak Bursalı Kadızade'nin Şerh Eşkali't-Tesis'i, Nasiruddin Tusi'nin Tahrir Usulu'l-Hendese'si, Apollonius'un Koni Kesitleri ve bu eser üzerinde İslam dünyasında yapılan çalışmalar, ayrıca yukarıda haklarında geniş bilgi verilen "Mutevassitat" denilen eserler okutulmaktaydı (Cevad İzgi, a. g. tez, s. 250-276). Ayrıca Osmanlılarda hisab sahasında okultulan eserlerin misaha bölümleri de pratik geometri açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedir (bkz. Hİsab maddesi).
Literatür: Aşağıda Osmanlı matematik-hendese literatürü sahasında tanınmış matematikçilerin isimleri ve eserleri, Osmanlı hendese tarihi hakkında genel bir fikir oluşturma maksadıyla, sınırlı bir şekilde verilmeye çalışılmıştır.Dolayısıyla burada Osmanlı döneminde yazılan bütün hendese eserleri verilmediği gibi risale türünden olan küçük eserlerin çoğu zikredilmemiştir. Bunların yanında önemli bir yekun tutan müellifi meçhul hendese eserleri ile yaşadığı dönem tespit edilemeyen müellifler literatüre alınmamıştır. Ayrıca genel hisab kitapları içinde daima varolan misaha kısımları, önemli olan eserlerin zikriyle sınırlandırılmıştır. Son olarak özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkan ve çoğu matbu olan derleme-tercüme eserler, çok az istisna dışında, zikredilmemiştir.
Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde kurulan medreselerde, Davud al-Kayserî (ölm. 751/1350), Taceddin el-Geredî (Orhan Gazi ve I. Murad devri) ve Alaaddin Esved (ölm. 1393) gibi Osmanlı âlimlerinin eliyle başlayan eğitim, öğretim ve telif hareketi, Selçuklular devrinin oluşturduğu birikim üzerinde inşa edilmiş ve gelişmiştir. Şemsuddin Muhammed b. Hamza el-Fenari (öl. 834/1430-1431)'nin oğlu Muhammed Şah (öl. 839/1435-1436)'da 827/1423-1424 tarihinde, Fahreddin Razi (606/1209)'nin Hadaik el-Envar isimli ilimlerin sınıflandırılması ile ilgili eserini klasik İslâm bilim anlayışına bağlı olarak ele almış ve kırk yeni ilim ilave ederek Enmuzec el-Ulum Tıbaken li'l-Mefhum adıyla yeniden düzenlemiştir. Eserin en önemli özelliği, döneminde mevcut olan bütün ilimlerin temel kavram ve konularını ihtiva etmesidir. Eserin, ilm el-hendese kısmında geometrinin temel kavramları ve konuları da ele alınmıştır. Abdurrahman b. Ali b. Ahmed el-Bistâmî(öl. 858/1454 civ.) de yüz ilim dalını verdiği el-Fevâid el-Miskiyye fi'l-Fevâtih el-Mekkiyye adlı eserinde hendese ve onunla ilgili diğer dalları zikretmiştir. Osmanlılarda daha sonraki dönemlerde tasnifu'l-ulum sahasında telif edilen eserlerde hendese ile ilgili genel bilgilere her zaman yer verilmiştir. Mesela, Taşköprülüzade, Miftahu's-Saade ve Misbahu's-Siyade adlı eserinde hendese ve hendesenin onbeş dalı hakkında tanım ve temel kavramlar seviyesinde kısa bilgiler vermektedir (MS, I, s. 347-348, 352-356). Hendese sahasında benzer bilgiler ve hendesenin önemi hakkındaki vurgular Muhammed Emin b. Sadruddin el-Şirvanî'nin, el-Kavaidu'l-Hakaniyye li-Ahmedi'l-Haniyye'sinde (Hamidiyye, nr. 774, yaprak 109ba-111a İlmu'l-Misaha, yaprak 121a-121b İlmu'l-Uker, 121b-123a İlmu'l-Menazir). Muhammed Saçaklızade el-Mar'aşî'nin (öl. 1145) Tertibu'l-Ulum'unda (nşr. Muhammed İsmail es-Seyyid Ahmed, Beyrut 1988, s. 180) Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Tertib-i Ulum'unda da yer almaktadır.
İlk önemli Osmanlı matematikçi ve astronomu Salahuddin Musa b. el-Kadı Mahmud el-Burusevi el-Rumî (öl. 835/1435 civ.)'nin teorik geometri açısından en önemli çalışması şüphesiz Şemsuddin Muhammed b. Eşref es-Semerkandî (öl. 600/1203)'nin Eşkal el-Tesis adlı eserine Tuhfet el-Reis fi Şerh Eşkal el-Tesis ismi ile 815/1412 tarihinde Uluğ Bey'e ithafen yazdığı şerhtir. Eser daha çok Şerh Eşkal el-Tesis adıyla tanınmaktadır. Semerkandî, bu eserinde Euclides'in Elementler'inden otuz beş şekil alarak farklı tarzda tertip etmiştir. İlk otuz şekil daha çok geometrik ifadeleri kapsarken son beş şekil, geometrik cebiri inceleyen Elementler'in ikinci kitabından alınmıştır. Kadızade şerhinde, birçok noktada Semerkandî'den farklı bir bakış açısı sergilemiştir. Görüşlerini desteklemek için ise özellikle Nasuriddin Tusî (öl. 672/1273)'nin Tahriru'l-İklidis ve Esiruddin el-Ebheri (öl. 663/1264)'nin İslahul-İklidis'inden faydalanmıştır. Şerh Eşkal el-Tesis'in Osmanlı matematik tarihi açısından en önemli özelliği, uzun yıllar, medreselerde "orta seviyeli" bir geometri kitabı olarak okutulmasıdır. Bu sebebten dolayı bugün dünya kütüphanelerinde 200'ü aşkın yazma nüshası mevcuttur. Ayrıca 1268 ve 1274 yıllarında İstanbul'da iki defa basılmıştır. Bu yaygınlığı yanında eser üzerine Kadızâdenin öğrencisi Tacü's-Saidi diye tanınan Ebu'l-Feth Muhammed b. Said el-Hüseynî, Fasihuddin Muhammed, Molla Çelebi diye tanınan Muhammed b. Ali el-Amidî (öl. 1066/1657, Şehid Ali, nr. 1775/2), Şeyhulislam Bolulu Mustafa Efendi (öl. 1086/1675), Abdülberr b. Abdülkadir b. Muhammed el-Feyyûmî el-Mısrî (öl. 1071/1661, Mathafu'l-İraki, nr. 30340), Muhammed b. Yar Muhammed el-Buhari (öl. 1110 civ.), Muhammed b. Hüseyin el-Attar el-Halebi (öl. 1243/1828) gibi birçok matematikçi tarafından haşiyeler ve talikler yazılmış ve bunlar Osmanlı geometri eğitiminde kısmen kullanılmıştır. Ayrıca eser Sultan III. Selim ve Sultan II. Mahmud dönemi matematikçilerinden Müftizade Hoca Abdurrahim b. Yusuf İbrahim el-Menteşevi el-Muğlavî (öl. 1252/1836) tarafından Sultan III. Selim'in emriyle 1209/1794-95 yılında açıklamalarla Türkçe'ye tercüme edilmiştir (İstanbul Üniversitesi, TY, nr. 6838).
Eşkal el-Tesis, gerçekte pedagojik formlara fazla uygun bir eser değildir. Çünkü eserde hendese ile ilgili konular belirli bir düzene göre sunulmamıştır.Ayrıca bazı teoremlerde müellif ile şarih bazen farklı ekolleri öne çıkartmakta ve farklı düşünceleri tercih etmektedirler. Özellikle bu durum V. postula meselesinde görülmektedir. Müellif, İbn el-Heysem, Ömer Hayyam, Cevherî, Nasiruddin Tusi ve Esiruddin el-Ebherî vb.'nin V. postula ile ilgili düşüncelerini eleştirmekte ve adı geçen matematikçilerin bu konu ile ilgili ileri sürdükleri düşüncelerin "fasid" olduğunu iddia etmektedir. Şarih Bursalı Musa Kadızade ise müellifin zikrettiği, Nasiruddin Tusî'inin Tahrir'i ve Esiruddin el-Ebherî'nin İslah'ını incelediğini, Semerkandî'nin tersine Tusî ve Ebherî'nin görüşlerinde "fesad" göremediğini belirtmektedir. Ayrıca yeri geldiğinde Ebherî'nin beşinci postulaya verdiği ispatı zikretmektedir. Yukarıda kısaca özetlenen özellikleri ile Eşkal, İslam medeniyetinde gelişmiş olan farklı geometri anlayışlarını içeren bir karaktere sahiptir. Ayrıca eser İslam medeniyetinde Harizmî'nin kurduğu ve daha sonra geliştirilen cebir sayesinde unutulan Euclides geometrik cebir'inden de bazı örnekler ihtiva etmektedir. Bu da Osmanlılarda, muhtemelen geometrik nicelik (el-aded el-muttasıl) ile cebir ve aritmetik yapma geleneğinin devamlılığını sağlamıştır. Ayrıca Kadızade, şerhinde temel geometrik kavram ve şekilleri vermesinin yanında geometrik teori ve ispat anlayışını da başarılı ve güzel bir şekilde uygulamıştır. Bu özellikleri ile Eşkal geometrik mantığı orta seviyede verebilecek düzeyde bir ders kitabı olarak Osmanlı ve diğer islam ülkelerinde yüzyıllar boyu okutulmuş ve ulemanın orta düzeyde temel geometrik formasyonunu belirlemiştir.
Kadızade'nin matematik-geometri sahasında yazdığı en orijinal eser şüphesiz, Risale fi İstihracı Ceybi Derecetin Vahide bi-Amalin Müessetin ala Kavaidin Hisabiyye ve Hendesiyye ala Tarikati Gıyaseddin el-Kaşi'dir. Eser, adından da anlaşılacağı üzere, Cemşid el-Kaşî'nin, bir derecelik yayın sinüsünün hesaplanması için geliştirdiği cebir yöntemi hakkında yazdığı risale'nin şerhidir (Kandilli, nr. 76). Ancak Kadızade, Kaşi'nin üçüncü dereceden bir denklem haline getirip çözdüğü bu problemde, Kaşi'nin yöntemini genişletmiş ve basitleştirmiş, Kadızade'nin torunu, II. Bayezid dönemi matematikçi ve astronomlarından Mirim Çelebi de Dustur el-Amel ve Tashih el-Cedveladlı eserinde bir derecelik yayın sinüsünü hesaplarken, dedesi Kadızade'nin konu ile ilgili bu çalışmalarından faydalanmıştır.
Katip Çelebi'nin bildirdiğine göre Kadızade, ayrıca, Tusi'nin Tahriru Usuli'l-Hendese'si üzerine bir haşiye kaleme almaya başlamış, ancak yedinci makaleye kadar gelebilmiştir.
Fatih döneminin en dikkate değer siması ve İstanbul merkezli Osmanlı ilmininin en önemli ismi, Semerkand okulunun temsilcisi olan Ali Kuşçu (öl. 879/1474)'dur. Kuşçu-zâde Alauddin Ali b. Muhammed, Bursalı Kadızade'nin öğrencisi olmuş, aynı zamanda Uluğ Bey'in kurduğu Semerkant Rasathanesi'nin hocası öldükten sonra müdürlüğünü yaparak Zic-i Gürgani'yi tamamlamıştır. Kuşçu'nun Farsça olan Risale der İlm-i Hisâb muhtemelen Semerkant'ta telif edilmiştir ve bir mukaddime, üç makaleden meydana gelmektedir. Üçüncü makale uygulamalı geometri (ilm el-misaha) ile ilgilidir. Osmanlı medreselerinde orta seviyeli matematik kitabı olarak kullanılan bu eserin, günümüze 50'ye yakın yazma nüshası gelmiştir (Ayasofya, nr. 2733/3). Ayrıca eser, Mizan el-Hisab adıyla 1269-1853 tarihinde basılmıştır.
Ali Kuşçu'nun en önemli matematik kitabı Risale der ilm-i Hisab'ın Arapça redaksiyonu ve genişletilmiş şekli olan el-Risalet el-Muhammediyye fi'l-Hisab'tır. Bu eserin önemi, Bahaeddin el-Amili (öl. 1030/1621)'nin Hulasat el-Hisab'ına kadar Osmanlı medreselerinde orta seviyeli matematik ders kitabı olarak okutulmasından kaynaklanmaktadır. Sultan Fatih'e ithaf edilen eser bir mukaddime ve iki fen üzere tertib edilmiştir. Birinci fen hisab ilmi, ikinci fen ise uygulamalı geometri (misaha) ilminden bahsetmektedir (Ayasofya, nr. 2733/2, 154b-168b). Kuşçu, ikinci fenni bir mukaddime ve üç makaleye ayırmıştır; mukaddimede geometrik şekillerin ve mishaya ilişkin temel kavramların tanımları, birinci makalede yüzeylerin alanları, ikinci makalede düzgün altıgenin alanı ve üçüncü makalede cisimlerin hacimleri incelenmektedir. Misaha bölümünde Kuşçu verdiği bazı förmüllerin ispatlarını da yapmıştır. Muhtemelen bu tavrı ile Kuşçu, geometrik förmüllerin ispatı fikrine öğrencileri alıştırmak istemektedir. Kuşçu ayrıca misaha bölümünde şekil ve cisimlerin alan ve hacim förmüllerinin yanında bazı temel trigonometrik fonksiyonlarla ilgili förmülleri de vermiştir . Bu eserin zamanımıza 20'ye yakın nüshasının gelmesi eserin kullanıldığını göstermektedir. Ali Kuşçu'nun, matematik sahasındaki diğer eseri küçük bir risaledir ve trigonometri ile ilgilidir. Salih Zeki'ye göre Ali Kuşçu'nun en önemli eseri, Zic-i Uluğ Bey'e yazdığı Farsça şerhtir. Kuşçu bu şerhinde, Zic'in mukaddimesinde zikredilen teoremlerin ve problemlerin geometrik ve trigonometrik ispatlarını vermektedir: Ayrıca Kuşçu'nun astronomiye ait olan eserlerinde geometri ve trigonometri açısından bir çok önemli bilgi mevcuttur. Mesela, teorik astronomi konusunda, Kuşçu'nun, Kutbuddin el-Şirazi'nin el-Tuhfetu'ş-Şahiyye adlı meşhur astronomi eserine yazdığı muhtasar şerh eserin başından daireler bahsine kadar olup, kale-ekulu tarzındadır ve eserde astronomide kullanılan geometrik bilgilerin izahı yapılmaktadır (Carulllah, nr. 2060/1, 1b-35a). Kuşçu'nun ayrıca üçgen-açı ilişkisi ile ilgili olarak küçük bir çalışması vardır (Carullah, nr. 2060/8).
Ali Kuşçu'nun öğrencilerinden Ebu İshak el-Kirmanî, Nasiruddin Tusî'nin Tahriru Usuli'l-Hendese'sinin ilk dört makalesini İlhaku'l-İshak adıyla şerhetmiştir. Hacimli olan şerh her ne kadar Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın oğlu Yakub Bahadır Han'a sunulmuşsa da zamanımıza gelen üç nüshasının ikisinin İstanbul'da olması, diğerinin de İstanbul'dan Kahire'ye gitmesi, ayrıca nüshalar üzerindeki Osmanlı ulemasına ait temellük kayıtları muhtemelen eserin Ali Kuşçu ile beraber İstanbul'a gelen Ebu İshak tarafından getirildiğini ve eserin mütedavil olduğunu göstermektedir. Şerhte Ebu İshak kendi tespitlerini de vermektedir. Şerhin diğer bir özelliği de Ebu İshak'ın beşinci postula ile ilgili bahiste, tıpkı Bursalı Musa Kadızade gibi, Esiruddin el-Ebherî'nin postula ile ilgili ispatını vermesidir (Ayasofya, nr. 2741, 65b-71a). Bu durum bize Ebherî'nin İslahu Kitabi'l-Ustukussât fi'l-Hendese li-İklidîs'tir (DİA, c. X, s. 75-76) adlı eserinin o dönemlerde ulema arasında mütedavil olduğunu göstermektedir (Arkeoloji, nr. 596).
Sultan Fatih döneminde, matematik ve astronomi sahasında bir çok eser veren Muhyiddin Ebu Abdullah Muhammed b. Süleyman el-Bergamevî el-Kafiyeci (öl. 879/1474), geometri sahasında Hall el-İşkal fi Mebahis el-Eşkal adlı bir eser telif etmiştir.
Fatih döneminin önemli matematikçi-astronomlarından biri olan Fethullah b. Ebu Yezid Abdullah b. Abdulaziz b. İbrahim el-Şirvânî (öl. 891/1486) Anadolu'da, Semerkand okulunun bir temsilcisi olarak matematik ve astronomi ilimlerinin öğretiminin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş bir alimdir. Haşiye ala Şerh el-Mulahhas fi'l-Hey'e adlı eserinin mukaddimesinde İstanbul'a gittiğini ifade eder. Geometri sahasında ise Kadızade'nin Şerh Eşkal el-Tesis'ine bir haşiye kaleme almıştır. Ancak eserin zamanımıza gelen herhangi bir nüshası tespit edilememiştir. Şirvani'nin en önemli eseri astronomi sahasında Nasiruddin el-Tusi'nin el-Tezkire fi'l-Hey'e'si üzerine yazdığı hacimli ve önemli şerhtir. Şirvani bu şerhte kendinden önce, Tusi'nin aynı eserine Seyyid Şerif ve Nizam el-Arac el-Nisaburî (730/1330'da sağ)'nin yazdıkları şerhlerden faydalanmıştır. Astronomi eğitiminde ileri seviyede olan öğrenciler için hazırladığı bu kitabı Şirvani 879/1475'de tamamlamıştır. Bu eserde astronominin yardımcı dalı olarak geometri ve optik üzerinde geniş bir şekilde durulmuştur. Ayrıca Şirvânî, eserinde Semerkant medresesinde hocası Kadızade, Uluğ Bey ve başta kendisi olmak üzere öğrenciler arasında Euclides'in Elementler'i hakkında, özellikle V. postulat konusunda yapılan tartışmalarla ilgili önemli bilgiler vermektedir (DİA, c. XII, ilgili madde).
Sultan Fatih döneminde telif edilen ve kendisine sunulan müellifi meçhul el-İkna fi İlmi'l-Misaha adlı Arapça eser misaha sahasında Osmanlılarda telif edilen önemli eserlerdendir. Üç kısımdan oluşan eserde birinci kısımda yüzeylerin misahası, ikinci kısımda cisimlerin misahası, üçüncü kısımda misaha konusunda nadir problemler ele alınmaktadır. Eserin en önemli özelliklerinden biri de sayısı incelenirken konu ile ilgili olarak Archimedes'e atıf yapılması ve doğru çizginin eğri çizgiye oranlanıp oranlanamayacağının tartışılmasıdır (Ayasofya, nr. 715). Eserin diğer bir özelliği klasik geometri felsefesinin önemli problemlerinden biri olan "nokta"nın mahiyeti hakkında seviyeli mülahazlar ileri sürmesidir (yaprak 3b-4a). Eserde ayrıca Ebu'l-Vefa el-Buzcanî ve İbnu'l-Heysem gibi klasik İslam geometricilerinden isimleri zikredilerek alıntı yapılmaktadır.
Sultan Fatih ve Sultan II. Bayezid dönemi alimlerinden Sinan Paşa olarak tanınan, Sinanuddin Yusuf b. Hızır Bey b. Celaluddin Arif (öl. 891/1486), geometri sahasında, Fatih huzurunda Ali Kuşçu'nun bilmece tarzında sorduğu bir soruya cevap olarak Risale fi'z-zâviyeti'l-hâdde izâ furidat haraketu ehadi dilayhâ tahsilu zâviye munferice adlı bir risale yazmıştır. Risale, ayrıca Fatih döneminde bizzat Sultan'ın teşvikiyle ulema arasında matematik bilimlerde ortaya konulan çalışmalara delalet etmesi bakımından önem taşımaktadır.
Sultan Fatih ve Sultan II. Bayezid döneminin önemli isimlerinden biri de Molla Lütfi olarak tanınan Lutfullah el-Tokadi'dir. 900/1495'te Molla Lütfi'nin matematik sahasındaki eseri ise, kısmen derleme kısmen telif bir eser olan Tazif el-Mezbah adlı geometri çalışmasıdır. Molla Lütfi bu eserinde Delos problemi olarak bilinen bir küpün iki katına çıkarılması problemini ele alır. Eser 1825 yılında Leiden nüshasından Geliocerus tarafından Leiden'de yayınlanmıştır. Ş. Yaltkaya ve A. Adıvar tarafından ise, mevcut üç nüshasına dayanılarak Fransızca'ya tercüme edilmiş ve Paris'te 1940'da basılmıştır.
Dönemin ileri gelen alimlerinden Müeyyed-zâde el-Amasî (öl. 922/1520) Risâle fi Tahkiku'l-Küreti'l-Müdehrece adlı bir çalışma yapmıştır. Ancak bu çalışmanın zamanımıza herhangi bir nüshası gelmemiştir. Müeyyedzade ayrıca riyazi ilimler sahasında önemli kabul edilebilecek büyük bir kitab koleksiyonu meydana getirmiştir. Bu koleksiyonun önemli özelliklerinden biri de, Müeyyedzade'nin bir süre İran topraklarında Celaleddin Devvani'nin talebliğini yapmasından dolayı, o dönemde Osmanlı coğrafi sahası dışında telif edilen kitapları da ihtiva etmesidir.
Şeyhülislâm Zeynuddîn Ebu Yahya Zekerîyya b. Muhammed b. Ahmad b. Zekeriyya el-Ensarî el-Suneykî el-Mısrî (öl. 926/1520), matematik ve astronomi sahalarında yazdığı bir çok eserde misaha, geometri ve trigonometri konularına da yer vermiştir.
Daha çok göz tabibi (kehhal) olarak bilinen Kehhâl Musa b. İbrahim el-Yeldâvî (öl. 926/1520 civ.), Misbâhu't-Talib ve Muniru'l-Muhibb adlı eserinin mukaddimesinde klasik hendese mevcut olan felsefî problemleri ele almakta; birinci ve ikinci bölümlerinde geometri, düzlemsel ve küresel trigonometri'nin temel bilgilerini incelemektedir. Mesela Yaldavî, birinci fasılda "doğru noktalardan müteşekkildir" görüşünü tafsilatlı bir şekilde tartışmaktadır (Şehid Ali, nr. 1994, mukaddime, 1a-46a).
IX-X/XV-XVI. asırlarda İran ve Osmanlı ülkesinde yaşayan alimlerden olan Nizamuddîn Abdulalî b. Muhammed b. Huseyn el-Bircendî (öl. 935/1528'den sonra) Şah İsmail olayı üzerine Osmanlı Devletine göçmüştür. Döneminin ünlü bir matematikçi ve astronomu olan Abdülali el-Bircendî, astronomi sahasında beşi Arapça, yedisi Farsça olmak üzere, on iki eser kaleme almıştır. Bu eserlerinde astronomi sahasında kullanılan geometri ve trigonometri konularını da ele almıştır. Bu eserlerden özellikle el-Çağmini'nin el-Mulahhas fi'l-Hey'e adlı eserine Kadızade'nin yazdığı şerh üzerine kaleme alınan haşiyesi ve Nasiruddin el-Tusi'nin Tahrir el-Macesti'si üzerine yazdığı hacimli şerh zikredilmelidir. Ayrıca Uluğ Bey Zici'ni, 929/1523 yılında; Nasiruddin el-Tusi'nin, el-Tezkire fi'l-Hey'e adlı eserini de 913/1507-1508 tarihinde şerhetmiştir. Her iki şerh de hacimlidir ve Farsça olarak kaleme alınmışlardır. Bu şerhlerde astronomi ilminin yardımcı dalları olarak geometri ve trigonometri geniş bir şekilde ele alınmıştır. Bu eserlerinin yanında Bircendi, matematik sahasında Nizameddin el-Nisaburi (öl. 725/1325 civ)'nin el-Şemşiyye fi'l-Hisab'ına hacimli ve önemli bir şerh yazmıştır (924/1518). Bircendi şerhinde misaha konusunu geniş bir şekilde incelemiştir (Hamidiye, nr. 879, yaprak 163a-206a).
Edirne'li şair Emrullah b. Ahmed b. Mahmud el-Edirnevî (öl. 982/1574), Emri Çelebi olarak tanınmaktadır. Kaynaklarda zikredilmeyen misaha (pratik geometri) hakkında Mecma el-Garaîb fi'l-Misaha adlı Türkçe bir eseri mevcuttur. Eser beş bölümden oluşmakta ve yüzeyler ve cisimlerin alan ve hacim hesapları incelenmektedir. Eserin telifi 968/1560'da tamamlanmıştır. Eserin önemi ihtiva ettiği bilgilerden değil, misaha sahasında müstakil ilk Türkçe metin olmasından kaynaklanmaktadır (Staatsbibliothek -Berlin-, 11s. Or. Oct. 3014, Manfred Götz, Turkısche Handschrıften, Wıesbaden 1979, s. 335 -nr. 350).
X/XVI. asır Osmanlı sahasında yaşadığını tahmin edilen matematikçilerden Abdülmecid b. Abdullah el-Samulî el-Sa'dî el-Hindî, zamanımıza gelen Risale el-Nafia fi'l-Hisab ve'l-Cebr ve'l-Hendese adlı hacimli eseri dolayısı ile tanınmaktadır. Eser bir mukaddime, üç makale ve bir hatimeden meydana gelir. Birinci makale hisab, ikinci makale cebir, üçüncü makale ise misaha'ya dairdir. Samulî, bu makalede misaha konusunu tafsilatlı bir şekilde ele almaktadır (Üçüncü makale için bkz. Talat, Riyaza, nr. 113).
Bu dönemde antik bir geometri problemi olan dar açının üç eşit parçaya bölünmesi meselesi ile ilgili olarak: Ramazan b. Abdülmuhsin el-Beheşti el-Vizevî (öl. 979/1571) Taftazanî'nin Şerhu'ş-Şemsiyye fi'l-Mantıkeserini mutalaa ederken karşılaştığı bu meseleyi izah için Risale fi Tesavi'z-Zevaya's-Selas adlı bir risale kaleme aldığını belirtmektedir (Köprülü, nr. 313/3). Mustafa b. Mahmud et-Tosyevî (öl. 1004/1596) de aynı konu ile ilgili olarak 982 yılında Risale fi Mes'eleti'l-Luzum Ğayri'l-beyyin ve İzahi'l-Vasati'l-Hendesî fiha adlı bir risale kaleme almıştır. Risalenin muhtevası haricinde, müellifin mukaddimede risaleyi telif sebebi olarak verdiği bilgilerin Osmanlı ilim tarihi açısından önemli olduğu görülmektedir. Bursa Yıldırım Han Medresesi olan müellif Şerhu'ş-Şemsiyye fi'l-Mantıkadlı eserini okuturken bu problemle karşılaştığını belirtmekte, telif esnasında Ebu Reyhan el-Birunî'nin Kitabu'-t-Tefhim li-Evâil Sinaati't-Tencim adlı eserinden de faydalandığını kaydetmektedir (Esad Efendi, nr. 3824/1, müellif nüshası). Aynı konu ile ilgili olarak daha önce de İbnü'l-Hanbeli (öl. 971/1563) adlı matematikçi bir risale kaleme almıştı.
Kanunî döneminde yaşayan divan muhasiblerinden Yusuf b. Kemal el-Burusevî'nin (X/XVI. asır), Kanuni'ye ithaf ettiği Camî el-Hisab adlı eseri zamanımıza ulaşmıştır. On fasla ayrılan eser divan muhasipleri için hazırlanmış ve Türkçe telif edilmiş hacimli bir eserdir. Eser hisab, cebir ve misaha konularını ihtiva etmektedir (Lala İsmail, nr. 288, yaprak 71b-82a).
Osmanlı Devleti'nde, Bursalı Kadızade ve Ali Kuşçu'dan sonra yetişen en önemli astronom-matematikçi, Mirim Çelebi olarak bilinen Mahmud b. Muhammed b. Muhammed b. Musa Kadızade (öl. 931/1525)'dir. Matematik ve astronomi sahasında zamanının en ünlü ismi olan Mirim Çelebi tarih ve edebiyat sahalarında da meşhurdu. Astronomi ile ilgili zamanımıza gelen onüç eseri vardır. Bu eserleden sekizi Farsça, yedisi Arapça'dır. Ayrıca kendisine aidiyeti şüpheli olan, üçü Farsça, biri Arapça olmak üzere dört eser mevcuttur. Mirim Çelebi, Uluğ Bey Zici'ni Dustur el-Amel fi Tashih el-Cedvel adı ile Farsça olarak şerhetmiştir. Bu şerh, Sultan II. Bayezid'in emri ile 904/1499'da tamamlanmıştır. Mirim Çelebi, şerhinde Ali Kuşçu'nun şerhinden de faydalanmıştır. Mirim Çelebi Zic'in mukaddimesinde bulunan matematik ve geometrik teoremlerin ispatlarını vermiştir. Bu şerh Uluğ Bey Zici'ni incelemek isteyenler için faydalıdır, çünkü didaktik bir üslup ile kaleme alınmıştır. Mirim Çelebi, şerhinde bir derecelik yayın sinüsünü hesaplamak için misallerle beş çözüm yolu göstermiştir. F. Woepcke, Mirim Çelebi'nin değişik eserlerinde trigonometri sahasında yaptığı çalışmaları değerlendiren bir makale kaleme almıştır ("Discussion de deux méthodes arabes pour déterminer une valeur approchée de ", Études sur les mathémateques Arabo-Islamıques, neşr: Fuad Sezgin, Frankfurt 1986, s.614-638). Mirim Çelebi'nin astronomi ile ilgili diğer eserleri bazı astronomi problemleri ve astronomi aletleri hakkında kaleme almış risaleler şeklindedir. Bu risalelerden, optik sahasında, gökkuşağı ve hale'nin oluşumu ve mahiyeti hakkında olan Risale fi'l-Hale ve Kavsi Kuzah zikre değer niteliktedir.
Osmanlı Devleti'nin Mısır vilayetinde yetişen Ebu'l-Feth el-Sufî (öl. 899/1494) ve oğlu Şemsuddin Muhammed (öl. 943-950/1536-1543 civ.) adlı matematikçi-astronomların önemli eserlerinden biri T ashih Zic-i Uluğ Bey'dir. Katip Çelebi eserden Muhtasar-ı Zic-i Uluğ Beyşeklinde bahseder. El-Sufi'nin önemli diğer bir eseri Zic-i Muhammed Ebi'l-Feth el-Sufî olarak tanınmaktadır. Takiyuddin el-Rasıd bu Ziç'ten, Sidretu Munteha'l-Efkar adlı zicinde bahseder. el-Sufi bu eserinde Uluğ Bey Zici'ni islah etmek istemiştir. Bu ziclerde astronomik geometri hakkında önemli bilgiler bulunmaktadır.
Takıyuddin Rasıd olarak tanınan Muhammed b. Zeynuddin Maruf (öl. 993/1585) matematik sahasında beş, astronomi sahasında yirmi, fizik-mekanik sahasında üç eser kaleme almıştır. Matematik sahasında Takiyüddin kürenin geometrik bir araştırması olan Uker Thedosius'un Arapça tercümesini tahrir etmiş, ayrıca üçgenin kenarları ile açıları arasındaki ilişki ile ilgili bir soruya verdiği cevabı ihtiva eden küçük bir risale kaleme almış (Yeni Cami, nr. 797/2), Gıyaseddin Cemşid el-Kaşi'nin el-Risale el-Muhitiyye'si üzerine yaptığı çalışmada ise Kaşi'nin ondalık sayılarla işlem yaptığı ve bir çemberde çevre-çap ilişkisini araştırdığı fikirleri tartışmıştır (Kandilli Rasathanesi, nr. 208/8). Takiyüddin ayrıca mutalaa ettiği pek çok klasik İslam döneminden gelme hendese eseri üzerine talikatlar yazmıştır. Ancak ne yazık ki bu eserler henüz çalışılmamıştır; dolayısıyla Takiyüddin'in notları dağınık halde durmaktadır (Mesela, Takiyüddin'in Nasiruddin Tusi'nin Tahriru'l-Usul'une düştüğü talikler için bkz. Yeni Camii, nr. 797/1).
Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre Takiyüddin'in matematiğe yaptığı en önemli katkı, daha önce İbrahim el-Üklidisi ve Cemşid el-Kaşi gibi İslâm matematikçileri tarafından geliştirilen ondalık kesirleri trigonometriye ve astronomiye uygulaması, buna uygun sinüs ve tanjant tabloları hazırlaması ve bunları Ceridet el-Dürer ve Haridet el-Fiker adlı zicinde kullanmasıdır. Takiyüddin konunun teorik çerçevesini de Buğyet el-Tullab'ın, ikinci makelesinin dokuzuncu babında oluşturmuş ve bunlarla nasıl işlem yapılacağını örnekleri ile göstermiştir (Carullah, nr. 1454). Bu eser Remzi Demir, tarafından Takiyüddin'in Ceridet el-Dürer ve Haridet el-Fiker Adlı eseri ve Onun Ondalık Kesirleri Astronomi ve Trigonometriye Uygulaması adlı ile doktora tezi olarak incelenmiştir (A. Ü. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Ankara 1992). Takiyüddin ayrıca, Osmanlılar'da daha önce Molla Lütfi'nin ele aldığı geometri ile ilgili ünlü Delos problemini yeniden ele almış ve bu problemin üç çözüm yolu üzerinde durmuştur.
Takiyüddin, astronomi sahasında ilk önemli eseri olan Sidret el-Efkar fi Melekut el-Felek el-Devvar ( el-Zic el-Şehinşahî)'nin ilk kırk sahifesinde trigonometrik hesabı inceler; ayrıca altmışlık tabana göre hesap edilmiş sinüs ve diğer trigonometrik fonksiyonların incelenmesi gelir (Kandilli Rasathanesi, nr. 208/1). Tekeli tarafından incelenen bu eserde, trigonometri ve pratik astronomiye ilişkin şu sonuçlar tespit edilmiştir: Takiyuddin açıların ölçülmesinde kirişleri değil, İslâm astronomi geleneğine uyarak sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjat gibi trigonometrik fonksiyonları kullanmıştır. Diğer taraftan, Uluğ Bey'den esinlenerek, Cemşid el-Kaşi'nin üçüncü dereceden bir denklem şekline soktuğu sinüs 1º'nin değerini tesbit için farklı bir yöntem geliştirmiş ve bu değeri tam olarak bulmaya çalışmıştır.
Takiyüddin'in astoronomi sahasında ikinci önemli eseri Ceridet el-Dürer ve Haridet el-Fiker adını taşır (Kandilli Rasathanesi, nr. 184). Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Takiyüddin bu eserinde ilk defa ondalık kesirleri trigonometriye ve trigonometrik fonksiyonlara uygulamış sinüs-kosinüs ve tanjant-kotanjat tabloları hazırlamıştır. Ayrıca bu eserinde ondalık kesirleri astronomiye uygulamaş ve yine kendisinin hazırladığı Teshilu Zici'l-Aşariyye el-Şehinşâhiyye adlı zicinde olduğu gibi ( Catalog of the Arabic and Persia mss. in the Public Library at Bonkpiro, 1937, c. XXII, s. 58-59, Kitap nr. 2466), bu zicinde de yay ve açıların derece aksamını ondalık kesirlerle ifade etmiş ve hesaplamalarını da buna uygun olarak yapmıştır.
Takiyüddin'in yukarıda zikrettiğimiz üç önemli astronomi eserinin yanında, ikinci derecede öneme haiz ve astronominin çeşitli konularına ait başka eserleri de mevcuttur. Bunlardan biri olan el-Dustur el-Racih li Kavaid el-Tastih, kürelerin düzlem haline getirilmesini konu alır ve kısmen geometri ile ilgilidir (Kandilli Rasathanesi, nr. 208/3). Diğer bir eseri Reyhanet el-Ruh fi Resm el-Saât ala el-Mustava el-Sutuh adını taşımaktadır ve mermer yüzeyler üzerine çizilen güneş saatlerinden ve bunların geometrik ve astronomik özelliklerinden bahseder (Kandilli Rasathanesi, nr. 51). Bir mukaddime ve üç bab üzere tertib edilen eser öğrencisi Ömer b. Muhammed b. Ebi Bekr el-Fariskuri (öl. 1018/1610) tarafından Nefh el-Fuyuh bi Şerh Reyhanet el-Ruh adıyla şerhedilmiş ve bu şerh XI/XVII. asrın başlarında adı bilinmeyen biri tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir (Arif Hikmet, nr. 2944).
Fizik-optik sahasında Takiyüddin, Euclides, İbn el-Heysem ve Kemaleddin el-Farisi'nin konu ile ilgili eserlerini inceleyerek Nevru Hadikat el-Ebsar ve Nuru Hakikat el-Enzar adlı eserini telif etmiştir (Mehmed Nuri Efendi, nr. 163/3, 31b-98a). Bu eserinde Takiyüddin, ışığın mahiyeti, yayılımı ve kırılması gibi konuları ele almış, ışığın küresel yayılımı üzerinde durmuş, ayrıca renk ile ışık arasındaki ilişkileri incelemiştir. Takiyüddin'in eserinde dikkati çeken noktalardan biri de dürbünden ve kullanımından bahsetmesidir (Hüseyin Gazi Topdemir, Nevru Hadikat el-Ebsar ve Nuru Hakikat el-Enzar, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih-Coğrafya Fakültesi, 1994).
Takiyüddin mekanik sahasında, 966/1559 yılında Nablus'ta telif ettiği ve mekanik saatleri İslam ve Osmanlı dünyasında ilk olarak ele alan el-Kevakib el-Dürriyye fi Vad el-Benkamat el-Devriyye(Tekeli, 16'ıncı Asırda Osmanlılar'da Saat ve Takiyüddin'in ?Mekanik Saat Konstrüksiyonuna Dair En Parlak Yıldızlar? Adlı Eseri (Türkçe-İngilizce-Arapça metin), Ankara 1966) adlı eseri ile el-Turuk el-Seniyye fi el-Alat el-Ruhaniyye isimli eseri ?ilm el-hıyel' denilen ve klasik İslam medeniyetinde Musaoğulları ve Cezeri'nin incelediği konuları ihtiva etmektedir. Her iki eser de kısmen geometri ile ilgilidirler (Ahmed Yusuf el-Hasen, Takiyüddin ve el-Hendeset el-Mihanikiyye el-Arabiyye, Kitab el-Turuk el-Seniyye fi el-Alat el-Ruhaniyye mine'l-Karni's-Sadis Aşer,Haleb 1976).
X./XVI yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Cemaluddin Yusuf b. Muhammed el-Kureşî, sayısı ile ilgili olarak Risale fi Marifet Kemmiyet Muhiti'd-Daireadlı bir risale kaleme almıştır (Laleli, nr. 2723/7, yaprak 47b-49a, müellif nüshası).
XI./XVII. yüzyılın Osmanlı matematiği açısından diğer önemli bir yönü: Bahaeddin el-Amili (öl. 1031/1622)'nin Risale-i Bahaiyye olarak tanınan Hulasat el-Hisab adlı eserinin, Osmanlı medreselerindeki matematik eğitiminde, Ali Kuşçu (öl. 879/1474)'nun el-Muhammediye fi el-Hisabisimli kitabının yerini almasıdır. Diğer taraftan bu yüzyılda telif edilen bazı önemli matematik eserleri, Bahaiyye'ye şerh olarak yazılmıştır. Bahaiyye'nin altıncı babı misaha (pratik geometri) ile ilgilidir. Eserde misaha konusu bir mukaddime ve üç fasılda incelenir. Mukaddimede temel geometrik zikredildikten sonra, geometrik şekil ve cisimler tanımlanır. Daha sonra birinci fasılda yüzeylerin, ikinci fasılda daire ve daireyle ilgili diğer şekillerin alanlarını, üçüncü fasılda ise cisimlerin hacimlerini hesaplama ele alınır. Bahaiyye'nin yedinci babı da geometri ile ilgilidir. Zira bu babta kanal yapımı için yer ölçümü, yüksekliklerin ölçümü, nehirlerin genişliği ve kuyularının derinliğinin ölçülmesi, ayrıca bu ölçüm işlerinde kullanılan ölçüm aletleri ve teknikleri incelenir. Bütün bu konular klasik İslam matematiğinde geometri ile ilgili konularıdır.
XI./XVII. yüzyılın önemli matematikçi-astronomu Ömer b. Ahmed el-Mavi el-Çulli'nin (öl. 1022/1613) Talikat ala'l-Mevazi el-Muşkila ve Tenbihat ala Rumuz el-Mebahis el-Mu'dila min el-Risalet el-Bahaiyye; bu yüzyılın diğer bir matematikçi-astronomu Tekfurdağî Mustafa Efendi'nin (öl. 1099/1687) Ravzat el-Ehbab fi Şerh Hulasat el-Hisab;yine aynı yüzyılda Ramazan Efendi b. Ebi Hureyret el-Cezerî'nin (XI./XVII. asrın ikinci yarısı) 1076/1665 tarihinde tamamladığı Hall el-Hulasa li-Ehl el-Riyase; XII./XVIII. yüzyılda Abdurrahim b. Ebî Bekr b. Süleyman el-Maraşi'nin (öl. 1149/1736) Şerh Hulasat el-Hisab; Abdurrahman b. Abdullah b. Muhammed b. İbrahim el-Çulî'nin (1186/1772'de sağ) Tuhfet el-Tullab fi Hal Hulasat el-Hisab'ı gibi Hulasatu'l-Hisab'a yazılan önemli şerhlerde geometri ile ilgili olan altı ve yedinci bab tüm detayları ile ele alınmıştır. Ayrıca Muhammed b. Muhammed el-Burusevî el-Mevlevî (öl. 1124/1712) sadece altıncı ve yedinci baba Meâlimu's-Simâha fi Sâhati'l-Misaha adıyla bir şerh yazmıştır (Hafid Efendi, nr. 467/6); benzer şekilde Muhammed Selim Hoca (öl. 1138/1725) misaha bölümünü şerhetmiştir (Topkapı, Revan, nr. 1721/2). Daha sonra eser, Kuyucaklı-zâde diye tanınan Muhammed Atıf b. Abdurrahman b. Veliyuddin Efendi (öl. 1263/1847) tarafından Nihayet el-İdrak fi Tercümet Hulasat el-Hisâb adıyla Türkçe'ye tercüme ve şerh edilmiştir. Atıf Efendi şerh esnasında altıncı ve yedinci babı geniş olarak ele almış, ayrıca döneminde Osmanlı matematiğine giren yeni geometrik kavramları da nisbi olarak kullanmıştır (Daha geniş bilgi için Hulasatu'l-Hisab maddesine bakınız)
XI./XVII. asır Osmanlı matematikçilerinin en önemlilerinden biri Ali b. Veli b. Hamza el-Mağribi (öl. 1022/1614)'dir. 994/1586 yılında İstanbul'dan Mağrib'e, oradan da Hicaz'a geçti ve Mekke'de bulunduğu süre içinde Tuhfet el-Adad Lizevi'l-Ruşd ve'l-Sedad adlı Türkçe önemli matematik eserini yazdı. Eseri 995/1591 tarihinde tamamladı. 1002/1593-1594 tarihinde de Yemen'in Sana şehrinde istinsahını yaptı. İbn Hamza eserinde Sinan el-Feth el-Harrânî, İbn Yunus el-Mısrî, İbn el-Haim ve İbn Gazi el-Osmanî gibi daha öneki İslam matematikçilerinden de faydalanmıştır. Eseri bir mukaddime, dört makale ve bir hatimeden meydana gelir. Genel olarak eserde aritmetik, hisab, misaha ve cebir konuları incelenir. İbn Hamza, eserinin dördüncü makalesini tahsis ettiği misaha konusunu dört fasılda geniş bir şekilde incelemiştir. Birinci fasılda dört kenarlıların, ikinci fasılda üç kenarlıların, üçüncü fasılda daire, daire ile diğer şekillerin ve dördüncü fasılda cisimlerin misahasını ele almıştır (Kavala, Riyaza, Türkî, nr.1, müellif nüshası).
XI. XVII yüzyılın en önemli Osmanlı aritmetikçilerinden biri olan Muhammed b. Muhammed b. Ali el-Şabramallisi el-Ezherî (öl. 1032/1623) misaha konusunda da Mebahic el-Teysir bi-Menahic el-Teksir adlı bir eser kaleme almıştır.
XI/XVII. asırda Osmanlı topraklarında yaşayan büyük hadisçi ve astronom Ebu Abdullah Muhammed b. Süleyman el-Fasî b. Tahir el-Rıdvani (öl. 1094/1683) vakit tayini ve astronomik hesaplamalar konusunda büyük kolaylık sağlayan ve kendi icadı olan bir "küre" yapmıştır. Ayrıca astronomi sahasında zamanımıza gelen sekiz eser telif etmiştir. Bu eserlerinin tümü astronomi aletleri ve bunların geometrik-astronomik tersimleri hakkındadır. Bunlardan usturlab aletini konu alan Behçet el-Tullab fi el-Amel bi'l-Usturlab dikkati çekmektedir.
XII./XVII. yüzyılın önemli matematikçilerinden Müneccimbaşı Ahmed Dede b. Lutfullah (öl. 1113/1702), geometri sahasında Euclides'in Elementler'inin Nasiruddin Tusi tarafında yapılan tahririne İslam matematik tarihi içinde düşülen talikatları Talikat ala Uklides adıyla bir araya getirmiş, ayrıca kendisi de önemli ve hacimli notlar düşmüştür. Müellifin ifadesine göre bu talikatlardan bazıları doğrudan Nasiruddin Tusi'nindir; diğer talikatlardan bazıları Ahmed el-Mevlevî adlı biri ile kendi hocasına aittir. Bu eser ayrıca Tahrir el-Fevaid olarak da bilinmektedir (Bayezid, Umumi, nr. 4590/1). Dönemin ileri gelen alimlerinden Esad el-Yanyavî (öl. 1143/1730) Grek ve İslam matematiğinin önemli problemlerinden olan bir dairenin alanına eş alana sahip bir kare tespit etme, diğer bir ifadeyle dairenin kareleştirilmesi (terbi'u'd-daire) konusunda Kitab Ameli'l-Muraba'i'l-Müsavi li'd-Daireadlı bir çalışma yapmıştır (Musatafa Fazıl, Riyaza, nr. 41/22, King, I, 445, II, 952-953) Aynı yüzyılın tanınmış geometricisi oğlu Bedruddîn Muhammed b. Esad el-Yanyavi'nin (öl. 1146/1733), ise geometri sahasında bir dar açının üç eşit, dairenin yedi eşit parçaya taksimi (teslisü'z-zaviye ve tesbiü'd-daire) ve bir dairenin içine yedigen çizme gibi konularda risaleleri vardır. Amelu'l-Musabba' ve ğayrihi min Zevati'l-Edlâ'i'l-Kesire fi'd-Daire (Mustafa Fazıl, Riyaza, nr. 41/8, King, I, 443, II, 952), Teslisu'z-Zaviye ve Tesbiü'd-Daire (Mustafa Fazıl, Riyaza, nr. 41/7, King, I, 443, 951-952) adlarını taşıtan bu risaleler henüz incelenmemiştir. Ancak Bedruddin'in zamanımıza gelen en önemli geometri eserleri, Euclides geometrisinin bazı meselerinin şerhini ihtiva eden Şerh Bad el-Makalat el-İklidisiyye adlı eseridir. Eser muhtemelen 1142/1731'de tamamlanmıştır. Bu eser, Osmanlı matematiğinde Euclides geometrisi üzerine yazılan önemli eserlerden biridir (Bayezid, Umumi, nr. 9787, müellif nüshası).
XVIII. yüzyıl Osmanlılarda misaha sahasında pek çok eser telif edilmiştir. Bu sahada telif eser veren müelliflerden olan Abdullatif ed-Dımeşkî (öl. 1162/1749) Nuhbetu't-Tuffâhe fi İlmi'l-Misaha (Laleli, nr. 3680/8) adlı bir risale kaleme almış daha sonra da bu risaleyi kendisi şerhetmiştir (Bağdadlı Vehbi, nr. 2048/1, müellif nüshası).
Bu yüzyılda misaha sahasında Ebu Sehl Numan b. Salih el-Eğinî, (öl. 1166/1753'den sonra), 1154'te tamamladığı Tebyinu Amali'l-Misaha adlı önemli Türkçe bir eser kaleme almıştır. Eser misaha sahasında olmakla beraber teorik hendese konularından da bahsedilmektedir. Bir mukaddime, bir maksad ve bir hatimeden oluşan eserin en önemli özelliklerinden biri konu ile ilgili Batı Avrupa kaynaklı bilgilerin kullanılması ve bu bilgilerin öneminin vurgulanmasıdır (Kandilli, nr. 86, müellif nüshası).
Bu dönemde, Batı Avrupa'da geliştirilen geometri bilgilerinden istifade eden, ancak telif tarzda eser veren diğer bir metamatikçi de Müftizade-i Yenişehri olarak tanınan Hendesehane hocası Mehmed Said Efendi'dir (öl. 1181/1767). Said Efendi, dönemin geometrisi açısından dört önemli eser kaleme almıştır. Bunlardan 1154 tarihinde telif ettiği Risaletu'l-Misaha mesafelerin ölçümü için Arupalı bir mühendishin icad ettiği aletin geometrik çizimi, izahı ve kullanımından bahsedilmektedir. Eser iki kısım ve bir hatimeden müteşekkildir (Topkapı, Hazine, nr. 1753/4, müellif nüshası). Said Efendi'nin diğer bir eseri Risale fi'l-Hisab ve'l-Hendeseadını taşımaktadır. Üçüncü eseri 1154 yılında telif ettiği Sinüs aletinin yapımı ve geometrik kullanımından bahseden Risalet-i Sinüs li-Misaheti'l-Bu'd'dur (Topkapı, Hazine, nr. 609/1, müellif nüshası). Dördüncü eseri ise küre üzerine geniş ve hacimli bir araştırma olan el-Feridetü'l-Münire fi İlmi'l-Küre'dir (Yazma Bağışlar, nr. 734/1).
Yukarıda Osmanlı matematiğinde klasik matematik-geometri eserlerini istinsah etme ve öğrencilerine okutma gayretleri dolasıyla ismini zikrettiğimiz Mustafa Sıdkı (öl. 1183/1769) aynı zamanda XVIII. yüzyılın önemli matematikçilerindendir. Ancak burada belirtilmesi gereken nokta Mustafa Sıdkı'nın bu eserleri sadece istinsah etmekle yetinmediği, aynı zamanda tahrir, tashih ve islah ettiğidir. Mesela, Mustafa Sıdkı, Ebu'r-Reyhan el-Birunî'nin trigonometri sahasındaki meşhur eseri Kitab İstihracu'l-Evtar fi'd-Daire bi Havassi'l-Hatti'l-Munhani el-Vaki fiha adlı eseri ile Archimedes'in Sabit b. Kurra tarafından tercüme edilen Kitabu Ameli'd-Daireti'l-Mukasseme bi-Sebati Aksam Mütesaviye adlı eseri islah etmiştir. Son dönemde yapılan araştırmalar Mustafa Sıdkı'nın tahrirlerinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur (Ali İshak Abdüllatif, Alimü'l-Hendeseti'r-Riyadiyye: İbnü'l-Heysem, Amman 1993, s. 215, 246-256). Mustafa Sıdkı'nın zikredilen çalışmaları, Osmanlı eğitiminde klasik matematik-geometri bilgi seviyesini ve bu süreçte yetişen bir alimin klasik eserleri islah ve tahrir edecek güçte olduğunu göstermektedir. Sıdkı'nın istinsah faaliyetleri sadece geometri sahasıyla sınırlı değildir; o ayrıca hisab ve cebir sahasında da istinsah faaliyetinde bulunmuştur. Bu istinsah faaliyetinde Sıdkı yalnızca Osmanlı öncesi değil, Molla Lütfi ve Bedrüddin Muhammed b. Esad el-İslamboli gibi Osmanlı alimlerinin de eserlerini istinsah etmiştir. Sıdkı'nın ayrıca misaha sahasında Risale fi'l-Misaha adlı bir çalışması vardır.
Dönemin tanınmış matematikçisi, İbrahim el-Halebi (öl. 1190/1776), matematiğin diğer sahaları yanında Risale fi'l-Hendese adlı bir risale kaleme almış, ayrıca yukarıda zikredilen Molla Lütfi'nin Tazifu'l-Mezbah'ını şerhetmiştir (Köprülü, III. Kısım, nr. 709/6).
XII./XVIII. yüzyılda Osmanlı geometrisi açısından en önemli eserlerden birisi, Osman b. Abdülmennan el-Muhtedî (öl. 1200/1785-1786)'nin 1770-1774 yılları arasında hazırladığı topçuluk ve balistiğe ait konuları da içine alan geometri ile ilgili Hediyyet el-Muhtedi adlı Türkçe eseridir. Eser büyük oranda Almanca ve Fransızca kaynaklardan hareketle meydana getirilmiş tercüme-telif bir eserdir. Eser bir mukaddime iki kısım ve bir hatime'den meydana gelir. Eserin en önemli özelliği bu konularda Avrupa dillerinden yapılan ilk tercüme-eserlerden biri olmasından kaynaklanmaktadır (Askeri Müze, nr. 3027, müellif nüshası). Eser son dönemlere kadar yaygın olarak kullanılmış, ayrıca Abdullfettâh Muhammed b. Abdurrahman el-Bennâ ed-Dimyâtî (öl. 1335/1917'de sağ) tarafından Hidâyetü'l-Mühtedi li-İkadi's-Siraci'l-Muntafî adıyla Arapça olarak hicri 1311'de telhis edilmiştir (Daru'l-Kutub, Riyaza, nr. 628, müellif nüshası, King, II, 965).
Bu yüzyılın önemli aritmetikçilerinden olan Ahmed el-Damanhuri (öl. 1192/1778) hendese sahasında üçgenlerle ilgili olarak İkdu'l-Feraid fimâ li'l-Müselles mine'l-Fevaid adlı bir çalışma yapmıştır (Hamidiyye, nr. 825).
XIII./XVIII. yüzyılın, belkide klasik Osmanlı matematik geleneğinin son büyük temsilcisi Gelenbevi İsmail Efendi olarak tanınan İsmail b. Mustafa b. Mahmud el-Gelenbevi'nin (öl. 1205/1790) Türkçe Azla-i Müsellesat Risalesi, trigonometri sahasında Osmanlılarda yazılmış nadir müstakil eserlerden biridir. Bu eser 1220/1805'te İstanbul'da basılmıştır. Gelenbevi'nin ayrıca az bilinen İlm-i Misaha adlı Türkçe bir geometri kitabı mvecuttur (İstanbul Üniversitesi, TY, nr. 2560, müellif nüshası).
Bedreddin Hasan b. Burhaneddin İbrahim el-Cebertî (öl. 1188/1774), döneminde klasik İslam matematiği ve geometrisi konusunda tanınmış bir otoriteydi. Oğlu Abdurrahman'ın anlattığına göre Cebertî'den ders almak için 1159/1746 yılında Avrupa'dan talebeler gelmiş, ondan geometri okumuşlar ve ülkelerinden getirdikleri bazı aletleri hediye etmişlerdir. Ceberti'nin ayrıca yüzeylerin incelenmesi ile ilgili olarak el-Risaletu'l-Mufassaha an mâ Yataallak bi'l-Estiha (Laleli, nr. 2719) adlı bir eseri mevcuttur.
Dönemin klasik geleneğini takip eden diğer bir matematikçisi de, Kuyucaklızâde diye tanınan Muhammed Atıf b. Abdurrahman b. Veliyuddin (öl. 1263/1847)'dir. Kuyucaklızade astronomi ve matematik sahalarında klasik geleneği takip ederek eserler kaleme almıştır. Matematik sahasındaki dört eserinden Müessisu'l-Fuyudat adlı bir eseri hendese-misaha ile ilgilidir (Topkapı, Hazine, nr. 610).
Beşiktaş Ulema grubunun önde gelen isimlerinden Kethüdazade Mehmed Arif Efendi'nin talebesi olan Ahmed Tevhid Efendi (öl. 1826/1870), büyük oranda klasik geleneğe bağlı kalarak, ancak moderm kavramaları da dikkate alarak matematik sahasında dört eser kaleme almıştır. Bu eserlerden pratik geometri ile ilgili Telhisu'l-Amal ve bunun muhtasarı Mecmuatu'l-Feraid Lübb'l-Fevaidadlı iki önemli çalışması vardır. Birinci eseri bir mukaddime ve dört fen üzere tertip edilmiştir (Rağıb Paşa, nr. 937, müellif nüshası). Ayrıca ilk eser 1270 tarihinde İstanbul'da basılmıştır (Özege, IV, 1795). Hallu'l-Asab fi Tazifi'l-Mukaab isimli küpün iki katına çıkartılması problemi ile ilgili olan bir tercüme-derleme çalışması da bulunmaktadır.
XIII./XIX. yüzyılın başında modern matematiği temsil eden en önemli ilim adamları şüphesiz Mühendishane-i Berr-i Hümayun başhocaları Hüseyin Rıfkı Tamanî (öl. 1232/1817) ve Hoca İshak Efendi (ölm. 1252/1836)'dir. Tamani, İngiliz matematikçilerinden John Bonnycastle'nin 1789 yılında yayınladığı Euclide's Elements adlı kitabını Tercüme-i Usulü'l-Hendese adıyla 1212/1797 tarihinde tercüme etmiştir. Tamanî tercüme esnasında muhtedi Selim adlı bir İngiliz mühendisten faydalanmıştır. Tamani tercümenin sonuna düzlemsel trigonometri ile ilgili kendi telif ettiği bir zeyli koymuştur.Tercüme ilki 1212 yılında olmak üzere dört defa basılmıştır. Bu tercüme ile beraber klasik İslam ve Osmanlı döneminde yaygın olarak kullanılan Nasiruddin Tusi'nin Tahrirü'l-Üklidis'i yerini Avrupa matematiğinden çevrilen bu esere bırakmıştır. Tamani'nin, bu eserinin yanında hendese ve misahayı da ilgilendiren İmtihanu'l-Mühendisin(üç defa basılmıştır, Özege, III, 262), Mecmuati'l-Mühendisin (sekiz kez basılmıştır, Özege, III, s. 1059) ve Telhisu'l-Eşkal (İstanbul ve Bulak'ta basılmıştır) adlı Türkçe eserleri bulunmaktadır. Bu eserlerinde Tamani, Osmanlılarda ilk defa sistematik olarak modern Batı Avrupa hendese bilgilerini aktarmış ve bu konuda hem bir literatür hem de bir ilgi oluşmasını sağlamıştır. Tamani'nin eserlerini kendisine örnek alan İshak Efendi'nin en önemli çalışması ise batı kaynaklarından tercüme ve telif yoluyla hazırladığı dört ciltlik Mecmua-i Ulum-i Riyaziye'dir. Bu eser, modern bilimleri İslam dünyasına derli toplu olarak sunan ilk eserdir denilebilir. Eserin birinci ve ikinci cildi tamamen modern matematiğe ayrılmış ve modern matematiğin konuları, aritmetik, geometri, cebir, diferansiyel ve integral vs., düzenli bir şekilde incelenmiştir. Bu eserle beraber klasik geometri anlayışı yerini tamamen modern anlayışa bırakmıştır.
Modern geometrinin Osmanlı dünyasındaki ilk temsilcilerinden biri de İbrahim Edhem Paşa (XIII/XIX. asrın ilk yarısı)'dır. En önemli çalışması, Legendre (1752-1834)'in Eléments de Géométrie adlı eserinin, Terceme-i Usul-i Hendese adı ile Türkçeye yapılmış tercümesidir; bu tercüme 1252/1856'da Bulak'ta basılmıştır (Özege, V, 1980). Ancak İbrahim Paşa, tercüme esnasında o dönemde Avrupa'da mevcut olan önemli geometri kitaplarından da eklemelerde bulunmuştur. Eser, daha sonra, Mehmet İsmet adlı biri tarafından, Türkçe'sinden Arapça'ya en-Nuhbetu'l- Azbiyye fi Tehzibi'l-Usul'l-Hendesiyye adıyla tercüme edilmiş ve yine Bulak'ta basılmıştır (Serkis, s. 1331). Bu tercüme modern geometrinin İslam dünyasına girişinde Türkçe'nin aracı rolünü göstermesi açısından da önemlidir.
XIII./XIX. asırda mühendishane başhocalığında bulunmuş matematikçilerden olan Seyyid Ali Paşa'nın (öl. 1262/1846) geometriye dair iki eseri vardır. Bu eserlerden en önemlisi koni kesitleri ile ilgili olan Kutu-i Mahrutiyat'tır. Türkçe telif edilen eserde, Seyyid Ali koni kesitleri konusunda, kendi tespitleri yanında Apollonius'tan Nasiruddin el-Tusi'ye kadar olan gelişmelerle, Avrupa'da bu sahada telif edilen eserleri dikkate almış; incelemesinde cebir kullanmadan ispatlarını sadece hendese ile yapmıştır. Seyyid Ali'nin, eserinin mukaddimesinde verdiği bilgiler Osmanlı ilim tarihi için önem arzetmektedir. O, Osmanlı topraklarında koni kesitlerinden bahseden pek çok kitabın varlığına rağmen bunlarının çoğunun Arapça veya Frenk lisanlarında olduğunu, ayrıca çoğunun cebire dayalı ispat yaptığından cebir bilmeksizin bu kitaplardan faydalanılamadığını, ancak koni kesitlerinin pek çok yerde kullanılmasından dolayı cihad için gerekli bir ilim olduğunu, bundan dolayı bu ilmin Mühendishane-i Humayun'da okutulması şartı getiririldiğini, kendisinin de bütün bu zikrettiği gerekçelerden dolayı böyle bir eseri kaleme aldığını belirtmektedir (İstanbul Üniversitesi Ktp. ,nr. 77473, mukaddime).
XIX yüzyılın başından itibaren yoğunlaşan modernleşme hareketine parelel olarak, mühendishanelerde veya diğer modern tarz üzere eğitim veren okullarda okutulmak maksadıyla tercüme, telif veya derleme pek çok hendese kitabı kaleme alınmıştır. Bütün bu çalışmalar modern batı Avrupa hendese kavram ve tekniklerinin yoğun bir şekilde Osmanlı matematiğine girmesini sağlamış, bu süreç içerisinde klasik hendese yerini, çok az istisna dışında, modern hendeseye terketmiştir. Ancak bu dönüşüm sarsıcı olmamış, Euclides, Apollonius, İbnu'l-Heysem, Ebu Reyhan el-Biruni, Nasiruddin Tusi gibi alimlerin temsil ettiği klasik hendese geleneğini iyi bilen Osmanlı alimleri klasikten moderne yumaşak bir geçiş yapmışlardır. Bu matematilkçiler arasında, yukarıda verilenler dışında, Muhammed Server (1240/1825'te sağ), Durakpaşazade Mir İbrahim b. Said el-İstanbuli (öl. 1248/1832) İsavi Zahran Efendi (1262/1846'da sağ), Mansur Azmi Efendi (1269/1852-53'te sağ), Ebu Bekir Paşa (öl. 1271/1855) gibi kişiler sayılabilir.
Modern Osmanlı matematiğinin en önemli isimlerinden biri olan Vidinli Tevfik Paşa'nın (öl. 1319/1901) İngilizce kaleme aldığı Linear Algebraadlı eseri matematik tarihinde Lineer cebir sahasında yazılan ilk kitaplardandır ve İstanbul'da yayınlanan iki farklı edisyonu vardır. Birinci edisyon 1882, ikincisi ise 1892 yılında basılmıştır. Eser, Osmanlı matematiğinin kısa sürede Avrupa'da yeni gelişen modern matematik ve geometri kavramlarını kullanarak orijinal üretimde bulunacağını göstermesi açısından da ayrıca önemlidir.
Osmanlı Devleti'nde fen bilimlerinin lise ve üniversite seviyesinde yerleşmesine ve yaygınlaşmasına çalışan bilim adamlarının başında Salih Zeki (öl. 1838-1921) gelir. Salih Zeki, İstanbul Darulfunun'da matematik, astronomi ve fizik bölümlerinin kurucusu ve Türkiye'de bilim tarihi çalışmalarının ilk başlatıcısıdır. Aynı zamanda matematik, fizik ve astronomi sahalarında birçok ders kitabı hazırlamış ve bütün bir neslin hocası olmuştur. Matematik ve astronomi tarihi sahasında, Salih Zeki'nin iki önemli eseri bulunmaktadır. Birinci eseri Asâr-ı Bakiye adını taşımaktadır ve iki cildi yayınlanmıştır, diğer dört cildi ise yazma halindedir. Eserin yayınlanan birinci cildinde İslâm trigonometri yazma eserlere dayanılarak verilmektedir. Salih Zeki'nin ikinci eseri Kamus-ı Riyaziyât'ın birinci cildi yayınlanmıştır, diğer dokuz cildi ise müsvedde halindedir. Bu eserinin de ilgili maddelerinde İslam ve Osmanlı geometri tarihi hakkında orijinal bilgiler verilmektedir. Salih Zekinin, yukarıda zikredilen iki eseri dışında matematik sahasında, Cebîr, Düzlem Geometri, Pratik Geometri, İhtimal hesabı, Aritmetik, Düzlem Trigonometri, Uzay Geometri vb. konularda onyedi eser kaleme almıştır. Bu eserlerden bazıları bir kaç cilttir. Bazı eserler ise bir çok baskı yapmış ve döneminin lise ve üniversite seviyesinde ders kitabı olarak okutulmuşlardır. Bu eserlerinin yanında Salih Zeki bilim ve matematik felsefesi ile de ilgilenmiş, kendi orijinal araştırmalarının yanısıra H. Pioncarré ve diğer bazı Avrupa düşünürlerinin konu ile ilgili eserlerini Türkçe'ye tercüme etmiş, böylece bilim ve matematik felsefesi sahasında Türkiye'de belirli bir entellektüel zümre oluşmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Salih Zeki'nin, özellikle matematik ve astronomi tarihi sahasındaki çalışmalarını öğrencileri Fatin Gökmen ve Ahmed Hamid Dilgan devam ettirmişlerdir.
XIII./XIX. yüzyılda Nasirüddin Tusi'nin küresel trigonometri sahasındaki Keşfü'l-Kına an Esrari'ş-Şekli'l-Maruf bi'l-Katta adlı eseri (s. 1-154 -Arapça-, 1-200 -Fransızca-) ile Sabit b. Kurra'nın aynı adı taşıyan küçük risalesi (s. 155-157 -Arapça-, 200-202- Fransızca-), Alexander Kara Toderini Paşa tarafından Arapça'dan Fransızca'ya tercüme edilmiş Traité du quadrilatére adı ile 1309/1891'de İstanbul'da yayınlanmıştır. Aynı eseri, Medrese kökenli alimlerden M. Celal Saygın (öl. 1954) Terceme-i Keşfü'l-Kina an Esrari'ş-Şekli'l-Katta adıyla Türkçe'ye tercüme etmiştir, ancak eser tercüme yazma halindedir ve müellif nüshası İzmir Milli Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.
XIII./XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti'nde modern geometri ve dallarına ilişkin bir çok Türkçe, Arapça telif, tercüme ve derleme eser kaleme alınmış ve bunların çoğu başta İstanbul olmak üzere Kahire vb. merkezlerde basılmıştır. Bu konuda M. Seyfeddin Özege'nin Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Kataloğu (İstanbul 1971-1980, mesela bkz. c. III, 1276-1278) ile Y. İ. Serkis'İn Mucemü'l-Matbuati'l-Arabiyye ve'l-Muarrebe (KAhire 1346) adlı eserinde gerekli bilgiler mevcuttur.

KAYNAKLAR
Metinde geçen kaynaklar haricinde: Taşköprülü-zade, Şekaik en-Numaniye, 16, 46-47, 107-108, 160-162, 273, 279-283, 327-328; aynı müellif, Miftah el-Saade, I, 308-315, 349; Atai, s. 286-217, 567; Katip Çelebi, Keşfu'z-zunûn, s. 41, 105, 139, 142, 367, 392, 753-754, 859, 870, 940, 966, 970, 982, 1236, 1820, 2010; Bağdadlı İsmail Paşa, İM, I, 361, 416, II, 439, 551, 630; aynı müellif, HA, I, 560, 586, 620, II, 198, 208, 238, 257, 412; Şezeratu'z-Zeheb,VIII, 134-136, VIII, 429; Mirhond, Habib el-Siyer, III, 113; 392, 1820; Fındıklı, Tekmilet el-Şakaik, 120; Muhibbi, Hulasat el-Asar, IV, 44, 204-208; Fethullah el-Şirvânî, Haşiye ala Şerh el-Mulahhas fi'l-Hey'e, III. Ahmed, nr. 3294, 2a; Mirim Çelebi, Dustur el-Amel, Hasan Hüsnî, nr. 1284, yaprak 52a, 56a-56b; Suter, 178, 187-188, 191, 192, 198, 203; C. Brockelmann, GAL, II, 99-100, 235-236, 300-301, 415, 459, SII, 117-118, 301, 323-324, 330, 484, 536, 596, 665, 295, 691, 1018; Storey, II/I, 10, 67, 71-83; Salih Zeki, Asar-ı Bakiye, c. I, 133-134, 158, 189, 197, 198, 199-200, 202, 203, 294; c. II, 287-291, 294-301; Tarih-i Cevdet, IV, 211; V, 109; Hüseyin Tevfik Paşa, Linear Algebra, nşr: Kazım Çeçen, İTÜ, Bilim ve Teknoloji Tarihi Araştırma Merkezi, İstanbul 1988, s. 18-41; Bursalı Mehmed Tahir, OM, I, 234, 392, II, 4, 8, 11, 50, 77, 284; III, 142-143, 257, 258-259, 275, 279-281, 285-286, 288, 298-299, 301, 317, IV, 339; Mehmed Süreyya, SO, I, 32, 372, II, 52, 508, III, 287, IV, 310; Abdülhak Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, s. 19, 20, 30, 49, 50, 58, 59, 61-63, 72-73, 98-99, 100, 101, 103-104 (ek 31), 106, 140, 188, 200, 201, 203-205, 206-207, ek. 50, 209, 220, 213-214, 221, Ek. 56; Ş. Yaltkaya, "Molla Lütfi", Tarih Semineri Dergisi, II, İst. 1936; 35-59; S. Ünver, İstanbul Rasathanesi, s. 91, 93-97, 99 vd.; A. Sayılı, Alauddin Mansur'un İstanbul Rasadhanesi Hakkındaki Şiirleri, Belleten, c. XX, Sayı 79, 1956, s. 411-484; S. Tekeli, TA, XXIX, 358-360; a. mülf. ?Nasiruddin, Takıyüddin ve Tycho Brahe'nin Rasad Aletlerinin Mukayesesi?, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. XVI/3-4, Ankara 1958, s. 301-353; a. mülf., ?Onaltıncı Yüzyıl Trigonometri Çalışmaları Üzerine Bir Araştırma: Copernicus ve Takiyuddin?, Erdem, C. II/4, Ankara 1986, s. 219-272; a. mülf., ?Osmanlıların Astronomi Tarihindeki En Önemli Yüzyılı", Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi'nin Kuruluşunun 40. Yıldönümü, İstanbul Üniversitesi 1994, s. 69-85; a. mülf., Osmanlı Türkleri'nde İlim, s. 100-105'te Ek. 29; R. Şeşen, The Translator of the Belgrade Council Osman b. Abdülmennan and his Place in the Translation Activities, Transfer of Moden Science...., s. 371-383; Semihi Soner, "İbrahim Edhem Paşa'nın Usul el-Hendesesi Hakkında Araştırma", Araştırma, II, 1964, s. 145-178; Mecellet Tarih el-Ulum el-Arabiyye', Haleb 1977; c.I, s. 187-248; İhsan Fazlıoğlu, "Ali Kuşçu'nun bir hendese problemi ve Sinan Paşa'ya nisbet edilen cevabı" Dîvân, İstanbul 1996/1, s. 85-106; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/II, 517; MEB, İA, I, 321-323, V/II, 1073-4; VII, s. 878, VIII, 801-806, X, 66-670; Eİ 2, c. I, s. 404-405, c. IV, s. 432-433; TA, IV, 139; D.A.King, Islamic Mathematical Astronomy, London 1986, s. 248-249; Muhammed Suveysi (tahkik), Eşkâlu't-tesis li's-Semerkandî bi-Şerh Kâdi-zâde el-Rûmî, Tunus 1984, s. 23-26, 63-65, 119-125; Cevad İzgi, Osmanlı Medreselerinde Riyâzî ve Tabîî İlimlerin Eğitimi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1994, s. 239-308; Saçaklızade Muhammed b. Ebi Bekr el-Mar'aşî, Tertibu'l-Ulum, nşr: Muhammed b. İsmail es-Seyyid Ahmed, Beyrut 1988, s. 260; DSB, c. IV, s. 440; İhsan Fazlıoğlu, İ bn el-Havvam ve Eseri El-Fevaid El-Bahaiyye fi el-Kavaid el-Hisabiyye -Tenkitli Metin Tarihi Değerlendirme-İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 1993, s. 21-22, 36-47; İhsan Fazlıoğlu, "İbnu'l-Havvam, Eserleri ve el-Fevaid el-Bahaiyye fi el-Kavaid el-Hisabiyye'deki Çözümsüz Problemler Bahsi, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, s. 69-128, İstanbul 1995.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts