İhsan Fazlıoğlu: "İbn Ekfânî"

İhsan Fazlıoğlu: "İbn Ekfânî"


Kısaltılmış hâli için bkz.:?İbnü?l-Ekfânî?, T.C. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. XXI, İstanbul 2000, s. 22-24.

(Tabîb ve ansiklopedist)

İbn el-Ekfânî diye tanİnan Şemsuddin Ebû Abdullah Muhammed b. Burhâneddin İbrahim b. Sâid el-Ensârî el-Sincârî el-Mİsrî el-Sehâvî, aslen Musul'un batİsİnda bulunan Sincâr şehrindendir (bkz. Ya'kut el-Hamevî, Muc'em el-buldân, c.III, s.262); ancak Mİsİr'da yaşamİş ve ölmüştür. Sincâr'daki ilk dönem hayatİ ve tahsili hakkİnda bilgi yoktur. Babasİnİn kadİ olmasİndan hereketle ilk e?itimini babasİndan aldİ?İ düşünülebilir. Öte yandan el-Ekfânî, dayİsİ Fahruddin Hasan b. Ali b. Mekzûn el-Sincârî'nin kendisine, İbn el-Fâriz'in Tâiyye'sine muâriz olarak yazdİ?İ bir kaside-i tâiyye inşâd etti?ini belirtir. el-Safedî bu şiirin bazİ beyitlerini el-?ays el-mücessem adlİ eserinde vermiştir (Beyrut 1975, c.I, 183-174). Zamanİmİza gelen şiirlerinden tespit edilebildi?i kadarİyla Mekzûn tasavvufî e?ilimleri güçlü ve nasîrî mezhebine mensub bir şahİstİr (Esad Ali, Marifetullah ve el-Mekzûn el-Sincârî, 2 cilt, Beyrut 1972). Bu durum, İbn el-Ekfânî'nin ilk dönem hayatİndaki, sİnİrlarİ tahdid edilemeyen bir etkiyi göstermesi bakİmİdan mühimdir. Ayrİca İbn el-Ekfânî'nin gizli ilimlere (el-ulûm el-hafiyye) olan ilgisinin kayna?İ da dayİsİnİn bu tesiri olabilir. Ancak İbn el-Ekfânî, her şeye ra?men irfânî-sûfî bir çizgiye sahip çİkmamİş; aksine, yer yer tİlsİm vb. konularla karİşİk olsa da, ana yönelimi daha çok burhânî-ilmî olmuştur. Öte yandan İbn el-Ekfânî'nin, yirmi yaş sularİnda aklî ve naklî ilimlerde, Şam-Halep civarlarİnda ders aldİ?İ hocalarİndan birisinin tarihçi Cemâluddin İbn Vâsİl (öl. 697/1298 civ.) olmasİ muhtemeldir.
İbn el-Ekfânî Mİsİr'a gelince, başta İbn Seyyid el-Nâs olmak üzere buradaki ulemayla ilişkiye girmiştir. İbn Seyyid el-Nâs, ö?rencisi el-Safedî gibi, İbn el-Ekfânî'yi, düşündü?ünü muhtasar ve müfîd ile fasîh, mûcez ve vâzİh ifade etme yetene?ine sahip bir kişi olarak tanİmlar. el-Safedî, ayrİca, ibâresindeki selisli?ine ra?men hocasİ İbn el-Ekfânî'nin Arapça nutku ile hattİnda zâfiyet oldu?unu açİkça belirtir. Nitekim zamanİmİza gelen bazİ eserleri, örnek olarak Keşf el-reyn fî emrâz el-ayn'İ, bu durumu açİkça gösterir.
İbn el-Ekfânî, klasik kaynaklarda ilmî ve amelî kültürünün genişli?i ile tavsif edilir. Özellikle felsefe, tİb ve edebiyat, aruz, tarih ve ahbâr sahalarİnda önemli bir şöhreti oldu?u görülmektedir. Mo?ol ahbârİ konusunda ise tartİşİlmaz bir yerinin bulundu?u kaydedilmektedir. Öte yandan madenler, alet yapİmİ, köle alİm-satİmİ, hat gibi günlük hayata ilişkin amelî konularda da geniş bilgisinin oldu?u ve bu konularda insanlarİn dâima kendisine danİşdİ?İ klasik kaynaklarda bildirilen bir husustur. Zanaat sahipleri çözemedikleri konularda kendisine müracaat eder; köle alİm-satİmİnda danİşmanlİk yapardİ. İbn el-Ekfânî'nin ö?rencilerinin, hocalarİnİn bilgisinin genişli?i, her ilimdeki malumatİnİn fazlalİ?İ, eski, yeni ve muâsİrİ olan Arap şiiri konusundaki hİfzİ, yazma sanatİndaki mahâreti, tarihî ve muasİrİ şahİslarİn hakkİndaki terâcîm bilgisi karşİsİnda hayrete düştüklerini klasik kaynaklar zikretmektedir. Ancak ö?rencisi el-Safedî'nin bildirdi?ine göre, İbn el-Ekfânî, özellikle, astronomi, hendese ve hisâb gibi riyâzî ilimler ile felsefe sahasİnda mâhirdi. Kendisi, hocasİndan Öklit'in el-Usûl fî el-hendese'sinin bir kİsmİnİ okumuştur. Bu tahsilini tavsif ederken el-Safedî, nazariyeleri külfetsiz anladİ?İnİ, şekillerin (teorilerin) sanki gözleri önünde resm edildi?ini belirtir. Ayrİca el-Safedî'nin ifadelerinden İbn el-Efkânî'nin hendese e?itimi esnasİnda, tahta ve kumdan oluşan bir abakus kullandİ?İ ve şekilleri bir çiviyle bu abakus üzerine çizip konuyu ö?rencilerin anlayabilece?i bir dille anlattİ?İ anlaşİlmaktadİr. Nitekim el-Safedî, hocasİnİ, ilmî ve amelî bilgisinin genişli?i yanİnda özellikle, e?itim ve ö?retim yetene?i açİsİndan da över.
Kâhire'de ilmî ve amelî sahadaki bu danİşmanlİ?İ ile özellikle tabîb olarak yüksek tabaka nezdindeki itibarİ kendisini maddî açİdan oldukça zenginleştirmiş; bu da İbn el-Ekfânî'yi giyim-kuşam ve yiyecek-içeçek konusunda lükse yöneltmiştir. Bu çerçevede, özellikle pahalİ at koleksiyonculu?uyla u?raşmİştİr. Akabinde Bîmâristân-i Mansûrî'nin idaresini üstlenmiş; ilmî ve amelî saha ile alet ve muâmelât konusundaki bilgisinin genişli?i sebebiyle hastahânenin idaresinde tek yetkili kişi haline gelmiştir. Öyleki hastahâneye ilişkin en ufak bir alİm-satİm işinde dahi kendisine danİşİlmak ve izin alİnmak noktasİna gelinilmiştir. Bilinmeyen bir sebebten ötürü pahalİ zevklerinden vazgeçmiş; evde, yolda ve hastahânede, hayatİnİ hastalara yardİm ile onlarİ tedaviye adamİştİr. İbn el-Ekfânî'nin ilaç îmâlinde, başkalarİndan sakladİ?İ, kendisine mahsus yöntemlerinin bulundu?u klasik kaynaklarda özellikle vurgulanmaktadİr.
İbn el-Ekfânî, Mİsİr ve Şam'da binlerce insanİ kİrİp geçiren veba (tâun) hastalİ?İndan 23 Şevval Çarşamba 749/1348 tarihinde vefat etmiştir (el-Makrîzî, el-Sulûk, III/II, 797).
Eserleri
İbn el-Ekfânî bir hoca olarak e?itim ve ö?retim sahasİndaki başarİsİnİ telif eserlerinde nisbeten gösterebilmiştir. Eser telifinde takip etti?i muhtasar ve müfîd ile fasîh, mûcez ve vâzİh ifade etme, Batİ İslâm dünyasİndaki muasİrİ İbn el-Bennâ'nİn uslubunu andİrmaktadİr. Bu uslubun en önemli özellikleri, klasik gelenekte mevcut olan, ö?rencilerin idrâki için bilgilerin sürekli gözden geçirilmesi, bir önceki bilgilere atİf yapİlmasİ, yeni kavramlarİn tekrarİ gibi özellikleri dikkate almayarak, hem mesâili hem uslubu basitleştirme, her bilgiyi bir öncekinden ba?İmsİz ele alma, tekrardan kaçİnma, geriye dönmeme, her bir problemi di?erlerinden ba?İmsİz olarak inceleme, bir önceki ve bir sonraki problemle irtibatİ önemsememe ile bu uslubun do?urdu?u boşluklarİ tedris esnasİnda hocanİn doldurmasİna imkan verme şeklinde özetlenebilir.
Modern araştİrmalar, tarih boyunca İbn el-Ekfânî'ye kİrk dokuz eser nisbet edildi?ini tesbit etmiştir. Bu eserlerden zamanİmİza gelen ondokuzu kesin olarak ona aittir. Yine İbn el-Ekfânî'ye ait olan onbir eser ise, zamanİmİza ulaşmamİştİr. Di?er onaltİ eser tarih boyunca dâima İbn el-Ekfânî'ye nisbet edilmiş olmasİna ra?men, eserlerin muhtevalarİ ile uslublarİndan hareketle onun olmamalarİ kuvvetle muhtemeldir. Yine tarihte ona atfedilen üç eser ise kesinlikle onun de?ildir.
İbn el-Ekfânî'nin eserleri, tİb, hesap, hey'et, firâset, mantİk ve tefsir gibi muhtelif ilmî alanlara da?İlmİştİr. Bu eserlerden büyük bir yekünü ise tİb ve tİbla ilgili sahalara aittir. Genel olarak söylendikte İbn el-Ekfânî'nin eserlerinin ço?u, kendisinden önceki birikimi ihata eden derleme ve kendi şahsi tecrübelerini muhtevi çalİşmalardİr.
A. Tİb ve Fizyonomi: 1. Keşf el-reyn fî emrâz el-a`yn (KZ,II,1490): Göz hastalİklarİna ait olan eser üç makaleye ayrİlİr. Birinci makalede göze ilişkin genel (küllî) durumlar ele alİnİr. İki babtan oluşan bu makalenin birinci babİnda gözün anatomisi incelenir, tarifler ve tavsifler verilir (nazarîyât); ikinci babda ise gözün sİhhatinin korunmasİ ve muayenesinin küllî kaideleri incelenir (ameliyât). Birinci makalede verilen bilgiler esas olarak İbn Sina'nİn el-Kânûn fî el-tİb adlİ eserinden alİnmİştİr. İkinci makalede göz hastalİklarİ, sebebleri, septomlarİ ile teşhis ve tedavileri ele alİnİr. İbn el-Ekfânî burada elden geldi?ince göz hastalİklarİnİ ayrİntİlarİyla tasnif etmeye çalİşİr. Öyleki, Ammâr b. İsa (XI) onüç, Ali b. İsa (XI) yirmidokuz gözkapa?İ hastalİ?İ tanİmlarken, İbn el-Ekfani kİrküçten fazla tanİm verir; ancak takipçisi el-Şâzilî (XIV) ise bu tanİmlarİ otuzüçe indirger. Yapİlan araştİrmalar, İbn el-Ekfânî'nin bazİ göz hastalİklarİnİn teşhisinde önemli ve orijinal katkİlarda bulundu?unu göstermiştir (Tenkitli metin, Önsöz, s. 29-30). Eserin üçüncü kitabİ ise göz hastalİklarİ için kullanİlan müfred ve mürekkep ilaçlarla ilgilidir. Alfabetik olarak verilen ilaçlar, Ali b. İsa'nİn verdiklerinden daha fazladİr. İstanbul ve Türkiye Kütüphanelerinde pek çok nüshasİ vardİr (Süleymaniye, nr.2900/6; TSMK, III. Ahmet, nr. 1968; Antalya-Elmalİ nr. 2900, yaprak 74a-99b). Bizzât İbn el-Ekfânî bu eserini el-Tecrîd min keşf el-reyn fî ehvâl el-ayn adİyla ihtisar etmiştir (Nuruosmaniye, nr. 3576, 2b-43b). Bu eserin Vikâyet el-ayn bi-şerh tecrîd keşf el-reyn adİyla Ebû'l-Humâm Nuruddin Ali el-Munâvî (IX/XV. asİr) tarafİndan yapİlan bir şerhi mevcuttur (Vatikan, Sbath 16, 5b-199a). el-Munâvî şerhinin girişinde İbn el-Ekfânî'nin göz ilminde (ilm el-kuhl) bahusus göz hastalİklarİnda yaptİ?İ özgün katkİlarİn farkİnda oldu?unu, dolayİsİyla müellife ait fikirlerde onu takip etti?ini açİkça belirtmektedir (yaprak 9b). Modern dönemde ise Muhammed Zâfir el-Vefâî ile Muhammed Revvâs el-Kala`cî tarafİndan tenkitli metni neşredilmiştir (Riyâz 1993). 2. ?unyet el-lebîb i`nde ?aybet el-tabîb: ?unyet el-lebîb fîmâ yusta`mel i`nde ?aybet el-tabîb adİyla da bilinen eser, tabibin yoklu?unda, evde tİbbî olarak takip edilecek yöntemleri inceler (KZ,II,1211-1212). Dört kİsİmdan oluşan eserin birinci kİsmİ koruyucu hekimlik (hİfz el-sİhha), ikinci kİsmİ hastalİklarİn tedâvisi, üçüncü kİsmİ koruyucu hekimlik ve ilaç tedavisinde faydalİ ö?ütler, dördüncü kİsmİ ise özel ve denenmiş terkipler konularİnİ ele alİr. Sâdece İstanbul Kütüphanelerinde ona yakİn nüshasİ vardİr (bkz. TSMK, III. Ahmed 2048, 110 yaprak; Çorum İl Halk Ktp. nr. 2940, 2b-12a). 3. Nihâyet el-kasd fî sİnâa`t el-fasd: Eser kan alma ve bu konudaki tİbbî bilgiler hakkİndadİr. Türkiye kütüphanelerinde bazİ nüshalarİ bulunmaktadİr (Nuruosmaniye nr. 3618, yaprak 70a-80b). İki babtan oluşan eserin birinci babİ ise yirmi faslİ muhtevidir. Birinci babda ilm el-fasd'İn küllî, ikinci babda ise cüzî kaidelerini ele alan İbn el-Ekfânî, konuyu hem nazarî hem de amelî açİdan geniş bir incelemeye tabi tutmaktadİr. 4. Bu?yet el-sâil fî ihtisâr el-mesâil: Huneyn b. İshak'İn Kitâb el-Mesâil diye meşhur olan Mesâil fî el-Tİbb li-el-Mute'allimîn adlİ eserinin muhtasarİdİr. İbn el-Ekfânî, Huneyn'in eserinin mübtediler için kalem alİndİ?İndan tİb ilmi için iyi bir giriş oldu?unu belirttikten sonra, eserin dilinin güncelleştirilmesi gerekti?ini vurgular (Dâr el-kutub, Teymur, Tİb, nr. 20, 31 yaprak). 5. el-Evrâk fî tahrîr nuskat el-tiryâk el-farûk: Panzehir konusunda kaleme alİnmİş küçük bir risaledir. Risalede panzehirin yapİlİşİ, kullanİlİşİ ve faydalarİ konu edinilmektedir. 6. el-İkmâl el-siyâse fî ilm el-firâse: Firâset ilmi (fizyonomi) konusunda bir dibâce, bir mukaddime, onsekiz fasİl ve bir hâtimeden meydana gelir. İbn el-Ekfânî, dibâcede (1b), İnsanİn "taban medenî" oldu?unu söyledikten sonra, "medeniyyun bit'-tab"İn insanİn yaşamak için yapmasİ gereken işler çok oldu?undan bir çok durumda kendi nevinden kişilerle yardİmlaşmasİ manasİna geldi?ini belirtir. Bu da ancak mesâlih üzere ictimâî temeddünle mümkün olur. Temeddün ise, insanlarla karİşarak ihtiyacİ oranİnda onlardan faydalanma ile gücü oranİnda onlara faydalİ olma şeklinde gerçekleşir. Bütün bunlarİn ayarlanmasİnda da aklİn yol göstericili?i yeterlidir. Mukaddimede firâset ilminin küllî özelliklerini inceleyen müellif, fasİllarda baştan aya?a kadar bütün vücut organlarİnİn vasİflarİnİ ele aldİ?İnİ kaydeder; ayrİca dayandİ?İ kaynaklarİ belirtir: Aristoteles, Eflîmûn, Hipokrates, Muhammed b. Zekeriyyâ el-Râzî, Fahruddin el-Râzì, İmâm el-Şâfiî ve Muhyiddin b. el-Arabî. Birinci fasİlda başİ inceleyen İbn el-Ekfânî'ye göre, baş, kendisine ait fonksiyonunun yanİnda bütün di?er duyularİn da toplayİcİsİdİr. Daha sonra sİrasİyla bütün di?er vücut organlarİnİ inceleyen müellif, ilm-i firâsenin erkek açİsİndan incelendi?ini, kadİna ilişkin konularİn ise ilm-i bâh hakkİndaki kitaplarda mevcut oldu?unu; ancak zaman elverirse bu hususta da müstakil bir eser kaleme almayİ düşündü?ünü belirtir. İbn el-Ekfânî'ye göre, hukemânİn da açİkladİ?İ gibi, nefsin ahlakİ bedenin mizâcİna tabidir. Öyleki bazen nefsî hâdiselerde bedenî heyetin de?işti?i müşâhede edilebilir (2a). Yine ona göre, ahlak ya aslî cibilliyetten sadİr olan tabîî ya da aklî riyâzet ile şer`î tedibden sadİr olan ?ayri tabîî ahlaktİr. Tabîî ahlak üzerine ve onunla istidlâl yapİlİrken ?ayri tabîî ahlak üzerine ve onunla istidlâl yapİlamaz, çünkü ?ayri tabîî ahlak mizâc ile ahvâlinin dİşİndaki bir duruma müsteniddir (2b). İbn el-Ekfânî'ye göre, her milletin (tâife) özel bir mizâcİ vardİr; bu da bu mizâca uygun bir ahlakİ muktezidir. Milletler ister Hind, Çin, Fars ve Romalİlar (Rûm) gibi şehirli isterse Türk ve Arab gibi bâdiyeli olsunlar bu durum de?işmez.(4a). Daha sonra Hâtime'de milletlerin ve hayvanlarİn ahlakî özelliklerini zikreden İbn el-Ekfânî, Türkleri, cesur, sabİrlİ, sebâtkâr, sorumluluk sahibi, hased etmeyen, basit konularİ önemsemeyen gibi özelliklere sahib bir şekilde tavsif eder (28a-28b). Akabinde Aristoteles, el-Câhİz ve İbn el-Eşa's'a dayanarak meşhur yedi hayvanİn ahlakİnİ inceleyen İbn el-Ekfânî, bu incelemesinden maksadİnİn mahlukat arasİnda mukâyese yapmaya imkan tanİmak oldu?unu belirtir (Ayasofya nr. 3782, yaprak 1b-33b). 7. el-Nazar ve el-tahkîk fî taklîb el-rakîk: Fizyonomiden hareketle, köle alİm-satİmİnda fizik yahut zihni özelliklerin dikkate alİnmasİnİ inceleyen eser; ayrİca köle alİm-satİmİnda bazİ ö?ütleri muhtevidir. Bundan dolayİ Antropoloji açİsİndan ilginç bir eser olabilir. Bazen el-Nazar fî taklîb el-rakîk ve teemmül ehvâlihi adİyla da tanİnan eserin (Köprülü Fazİl Ahmed Paşa nr. 46, yaprak 150a-152b), ayrİca Sİfat edviyet kitâb taklîb el-rakîk (Köprülü, II, nr. 187,80a-82b) ile Muntahab min kitâb taklîb el-rakîk (Köprülü, II, nr. 187, 82b-118a) adlİ iki farklİ versiyonu vardİr. Eser, Muzafferuddin Ebu's-Senâ Mahmud b. Ahmed el-Ayntâbî el-Amşâtî el-Hanefî (öl.902/1496) tarafİndan el-Kavl el-sedîd fî ihtiyâr el-imâ' ve el-abîd adİyla şerhedilmiştir (GAL,II,82,SII,93). el-Ayntâbî şerhinde konuyu çok geniş bir şekilde ele almİş, olayİn fizyonomi yönünü muhtelif açİlardan incelemiştir; ayrİca İbn el-Ekfânî'nin metnini de odu?u gibi vermiştir (Ayasofya nr. 3361).
B. Madenler: 1. Nuheb el-zehâir fî ma`rifet el-cevâhir (KZ,II,1930): Mukaddimede belirtti?i üzere İbn el-Ekfânî bu eserini, mutekaddîmîn ile muteehhirînin konuyla ilgili eserleri ile kendi ameli bilgisi üzerinde inşa etmiştir. Dolayİsİyla eser, nazarî çerçevede, el-Birûnî ve el-Tîfâşî başta olmak üzere bu sahadaki di?er İslâm müellifleri ile Aristoteles gibi Yunan filozoflarİnİn çalİşmalarİna dayanİr. Ancak eser, bize ulaştİ?İ şekliyle eksik yahut özet bir nüsha olabilir. Çünkü el-Safedî hocasİnİn, bu eserde olmayan, madenlere ilişkin bazİ bilgilerini verir (el-?ays el-mucessem, I, 95). Eser, Louis Şeyhû tarafİndan tahkik edilip yayİnlandİ (el-Meşrik, c.XI, S.15, s.751-765, Beyrut 1908). Ayrİca el-Eb Anastase Marie de St. Elie el-Ba?dâdî eseri tenkitli metin ve geniş bir incelemeyle neşretti (Ba?dad 1939, ikinci baskİ Beyrut 1984). Wiedemann ise muhtelif makalelerinde Nuheb'in tam bir Almanca tercümesini verdi. 2. Kitâb el-zehâir: Nuhab el-zehâir yahut Mulhak bi-nuhab el-zehâir olarak da isimlendirilir. Bu adla bir eser zamanİmİza gelmemesine ra?men, eseri el-Safedî hocasİna okumuş ve kendi kitabİ el-?ays el-mucessem'de önceki eserde bulunmayan bilgileri muhtevi bazİ alİntİlar yapmİştİr. Bu durum ikinci eserin birinci eserden müstakil bir çalİşma oldu?unu göstermektedir.
C. Siyâset: İbn el-Ekfânî'nin firâset ilmini kapsayan el-İkmâl el-siyâse fî ilm el-firâse ile el-Nazar ve el-tahkîk fî taklîb el-rakîk adlİ eserlerinde ahlak, toplum ve siyâset konularİnda da dikkat çekici bilgiler bulunmaktadİr. Ancak onun bu sahada ayrİca Risâle fî a'dâb suhbet el-mulûk adlİ küçük bir risalesi mevcuttur. Ayasofya nr. 2828, 1a-14a'da kayİtlİ bulunan ve Sultan I. Mahmûd'un mührünü taşİyan bu risale de İbn el-Ekfânî, meliklerle sohbet etme adabİnİ ve önemini ele alİr. Dayandİ?İ ana çerçeve ise, İran, Yunan ve Hind siyasî gelenekleri ile İslâm siyâsî literatürüdür.
D. İlimler Tasnifi: İbn el-Ekfânî'nin ilmî kariyerinin en verimli ve orijinal, şöhretinin en yaygİn, tesirinin en sürekli oldu?u saha ilmu tasnîf el-ulûm sahasİdİr. Bu alanda telif etti?i İrşâd el-kâsİd ilâ esnâ el-mekâsİd: adlİ eseri, aynİ zamanda, bir İslam ilimleri tarihi ansiklopedisi olarak bile görülebilir (KZ;I,66). Kİsaca söylendikte, altmİş ilmin incelendi?i bu eser İslam ilim gelene?i hakkİnda çizilmiş muhtasar-müfid bir panaroma ve haritadİr. Konusu bakİmİndan İbn Nedim çizgisini takip eden eser, altmİş ilim için tanİm, ana sorunlar ve kİsa bir bibliyografya verir. Gerçekte el-Fihrist, konusundaki bütün bilgileri ihtiva etmeye çalİşİrken, İrşâd bir giriştir. Ancak bu açİdan bakİlarak, modern bazİ araştİrmacİlarİn yaptİ?İ gibi, İrşâd'İn mübtediler için kaleme alİndİ?İnİ zannetmek hatalİdİr. el-Fihrist referans bir kitaptİr; fakat bu sadece eser, ilimler tasnifi ile tarihi açİsİndan ele alİndİ?İnda do?rudur. İrşâd ise, aynİ zamanda, ilimler tasnifi ve tarihi yanİnda Mezopotamya ve Mİsİr'dan başlayİp Yunan ve İslam dünyasİnda kendi dönemine kadar olan süreçte gelişen muhtelif sahalardaki ilmî zihniyeti ve ilmî çerçeveleri mükemmel bir şekilde tavsif eden bir tarihî ilim felsefesi eseridir. Bu açİdan İrşâd'İn, muhtevasİ, yani içindeki ilimler ve tarihleriyle ilgili verilen bilgiler, ilim tarihî kavramİ açİsİndan dikkate alİnİrsa, ileri seviyede bir giriş oldu?u anlaşİlİr.
İrşâd yöntem itibariyle Farâbî'nin İhsâ el-ulûm'u, İbn Sina'nİn, Kitâb el-hudûd ile Kitâb el-necât'İnİ takip eder; felsefî terminoloji açİsİndan ise, İbn Sinacİ çizgiyi sürdürür. Bu durum, Gazzâlî süzgecinden geçmiş İbn Sina terminolojisinin, XIII. yüzyİldan sonra İslâm dünyasİnda ortak bir ilmî terminoloji seviyesine geldi?ini gösterir. Ancak netice itibariyle İrşâd, Fârâbî'nin İhsâ el-ulûm adlİ eserinin takip etti?i çizginin bir devamİ gibidir.
İbn el-Ekfânî esere bir mukaddime iki giriş yazar; mukaddimede e?itim ve ö?retime tâlib olan kişinin âdâbİnİ; birinci girişte genel olarak ilmin önemi ile alimin de?erini; ikinci girişte ise ilim öğrenme ve ö?retme yöntem ve adabİnİ inceler. Akabinde ilimleri sİnİflandİrmada takip etti?i yöntemin küllî kâidlerini verir. İrşâd'İn mukaddimesi ile ilk iki kİsmİ, genel anlamda, ö?renci ile hoca için bir rehber olarak görülebilir. Bu açİdan, adİ geçen bölümler Burhânuddin el-Zernûcî'nin Talîm el-muteallîm ile İbn Cemâ'a'nİn Tezkiret el-sâmi' ve el-mutekellimîn adlİ eserleriyle mukayese edilebilir. İbn el-Ekfânî, daha sonra, nazarî ve amelî ilimlerin tasnifini verir. Önce ilmin tanİmİnİ ortaya koyar ve bu çerçevede konusunu belirler; akabinde alt bölümlerini ve uygulamalarİnİ zikreder. Ona göre on aslî ilim mevcuttur; bunlardan yedi tanesi nazarîdir: Mantİk, metafizik, fizik, matematik (geometri, aritmetik, astronomi, musiki); üçü ise amelîdir: siyâset, ahlak, tedbir el-menzil. İbn el-Ekfânî, tabîat ilmini İbn Sina'nİn yedili taksiminden farklİ olarak, on kİsma böler. Ona göre, ilk iki ilim basit, di?er yedi ilim mürekkeb, son ilim de hem basit hem de mürekkeb cisimleri araştİrİr. İbn el-Ekfânî, her ilim dalİnİ inceledikten sonra bu ilim dallarİnda katkİda bulunan âlimlerin adlarİ ile her bir sahada telif edilen başlangİç (muhtasar), orta (mutavassİta) ve ileri (mebsûta) seviyedeki eserlerin isimlerini zikreder. Bu çerçevde dörtyüze yakİn eser ismi verir; bu durum da esere bibloyografik bir karakter kazandİrİr; ayrİca ö?renci ve hocalara muhtelif ilmî sahalarda belirli bir referans çizgisi oluşturur. Böylece İrşâd, ilim yolundaki mübtedi, mutavassİt ve muntahî seviyeler arasİndaki farkİ tayin etmiş ve okuyacaklarİ eserleri belirlemiş olmaktadİr. Gerçekte İbn el-Ekfânî'nin zikretti?i eserler, XIV. yüzyİl İslam dünyasİnİn do?u ve batİ kesimi için bir birleşme noktasİ olan Kâhirde'ki mütedavil eserlerdir. Yüzdoksan âlimin adİnİn zikredildi?i eserde, ondokuz Yunanlİ ilim adamİnİn ismi kaydedilir. Fakat dikkati çeken en önemli nokta, altmİş rakamİyla, en çok VII. hicri asİr alimlerinin adlarİnİn zikredildi?idir. Eser, özellikle mantİk kavramlarİnİ muhtevî, felsefî terim ve tanİmlarİnİ içeren bir kİsİmla sona erer. Bu tanİmlarda İbn Sina'cİ çizgi esas olmakla beraber kelâmî yaklaşİmİn da dikkat alİndİ?İ görülmektedir. Nitekim e-Safedî, Nasîrüddin el-Tûsî'nin İbn Sînâ'nİn el-İşârât ve el-tenbîhat adlİ eserine yazdİ?İ şerh ile Nasîruddin el-Tûsî'nin di?er tahrirâtİnİ İbn el-Ekfânî'den okudu?unu belirtmektedir.
İbn el-Ekfânî'nin verdi?i ilimler tasnifinin muhtevasİ, takip etti?i yöntem, ortaya koydu?u tanİmlar ile her bir ilim sahasİnda zikretti?i müellif ve kitap isimleri İrşâd'İn önemini tebârüz ettirmektedir. Bunlarİn yanİnda İrşâd'İn önemli di?er bir özelli?i de İslâm ilim tarihi içerisinde muhtelif ilmî sahalarda mevcut olan de?işik gelenekleri ve aralarİndaki temel felsefî ve teknik farklarİ muhtasar ve müfid bir şekilde ortaya koymasİdİr. Bu açİdan İrşâd, özellikle fen bilimlerinin İslâm medeniyeti tarihi içindeki gelişimlerinin çerçevelerini çizmesi bakİmİndan referans alİnabilecek bir eserdir. Örnek olarak, İbn el-Ekfânî, ilm el-cebr ve el-mukâbele'yi incelerken İslam cebir tarihinde adedî ve hendesî yönteme bu iki yöntemin en önemli iki ismini zikrederek atİfta bulunur ve "Samav'el cebirin mesâilini adedî burhan, Ömer Hayyâm ise hendesî burhan ile ispatlamİştİr" der. Öte yandan, ilm el-hey'et'i ele alİrken, ilim tarihinde astronomi ilminin sorunlarİna, Aristotelesçi tabîî yaklaşİm ile Eflâtuncu riyâzî yaklaşİmİn farkİnİ belirlemekte; akabinde İbn el-Heysem'in heyet-i ?ayri mücesseme ile heyeti mücessemeyi terkib ederek yeni bir ilm-i heyet inşa etti?ini, kendisinden sonra gelenlerin de onu takip ettiklerini belirtmektedir. İbn el-Ekfânî, özetlenen bu tavrİnİ hemen hemen bütün ilmî disiplinlerde göstermektedir. Örnek olarak, Hipokrates tecrübî tİb gelene?i ile Galenci kİyâsî-felsefî tİb gelene?i arasİndaki farka işaret ettikten sonra bu iki gelene?in İslâm medeniyetinde muhakkikûn (bahusus İbn el-Nefîs) tarafİndan terkib edildi?ini özellikle vurgulamaktadİr.
İbn el-Efkânî'nin İslam Medeniyeti'nde kendisinden sonra en çok tesir eden, hatta kendisinden sonraki bütün bir çerçeveyi belirleyen ana eseri İrşâd'dİr. Günümüzde halen dünya yazma kütüphanelerinde yüze yakİn nüshasİ olan eserin, onu aşkİn nüshasİ İstanbul Yazma Kütüphanelerindedir. Ayrİca eserin anonim bir versiyonu olan Kitâb el-durr el-nazîm fi ahval el-ulûm ve el-talîm de Yahudi-Arab ortamİnda İbn el-Ekfânî'nin ismi zikredilmeksizin üretilmiştir. Ünlü usul ve mantİk alimi Şemsuddin el-İsfehânî'nin talebesi el-Şeyh Ahmed b. Ömer b. Hilâl el-Mâlikî el-Rebî (öl. 824) tarafİndan tasavvufî bir çizgiye ba?landİrİlarak kaleme alİnan el-Durr el-manzûm fî beyân hasr el-ulûm adlİ eserde yine İrşâd esas alİnmİştİr. el-Kalkaşandî (öl.821/1418), Kitâb Subh el-A'şa (14 cilt, Kahire 1913-19) isimli eserinde İrşâd'İ büyük oranda aktarmİştİr (c.I, s.467-81). Osmanlİ âlimi Taşköprülü-zâde'nin (öl.1561) gerek ilimler sİnİflandİrmasİyla ilgili el-Saâdet el-fâhire fî siyâdet el-âhire adlİ eseri ile Miftâh el-saâde ve misbâh el-siyâde fi mevdûât el-ulûm isimli önemli çalİşmasİnİn ilimler tasnifi bölümü (I. cilt) ve bu eserin Türkçe tercümesi Mevzûât-i ulûm, İrşâd'İ çok büyük oranda ihtiva eder. Öyleki Kâtip Çelebi bile bu durumun farkİndadİr (KZ,I,66). Öte yandan gerek Taşköprülü-zâde üzerinden dolaylİ gerek do?rudan ilim tarifleri ile kitap isimlerini İrşâd'dan iktibas eden Kâtip Çelebi'nin Keşf el-zunûn an esâmi el-kutub ve el-funûn ile büyük oranda Taşköprülü-zâde'nin Miftâh el-saâde'sinin ihtisarİ olan Kevâkib el-Seba'nİn ana kayna?İ da İrşâd'dİr. Son olarak, Kannûcî'de Taşköprülü-zâde ile Kâtip Çelebi üzerinden dolaylİ olarak Ebced el-ulûm'unda İrşâd'dan faydalanmaktadİr. Modern dönemde E. Wiedmann'İn İslam ilim tarihi çalİşmalarİnİn ana kayna?İ da İbn el-Ekfânî'nin bu eseri olmuştur (Aufsatze zur arabischen Wissenchaftsgeschichte, ed. W. Fischer, Hildesheim 1970). Ayr
İrşâd, A. Sprenger tarafİndan taşbaskİsİ ve İngilizce tercümesi ile birlikte yayİnlanmİştİr (Kalkutta 1849). Ayrİca Mahmud Ebu'l-Nasr (Kahire 1900) ve M. Selim el-Amidî el-Buhârî (Beyrut 1904) taraİndan ayrİ ayrİ neşredilmiştir. Abdullatif Muhammed el-Abd ise son iki neşri karşİlaştİrarak eseri yeniden tab etmiştir (Kahire 1978). Musiki bölümü ise A. Shiloah tarafİndan tercüme edilip yayİnlanmİştİr (Yuval, I(1968), 221-248). Son olarak eserin ilmî tenkitli metin neşri Dançe tercümesi ile birlikte J.J. Witkam tarafİndan yapİlmİştİr (Leiden 1989). Kendisinden sonraki, bahusus Osmanlİ-Türk Medeniyetinin tasnif el-ilim gelene?ini derinden etkileyen ve hatta belirleyen İbn el-Ekfânî'nin İrşâd'İ bugün bile önemini korumakta ve kullanİmİ sürmektedir.
İbn el-Ekfâninin bunlardan başka matematik sahasİnda el-Lubâb fî el-hisâb; Ebu Zekeriyâ el-Nevevî'nin Kitâb el-Ezkâr'İna Levâmi` el-envâr fî telhîs el-ezkâr (Köprülü Kütüphanesi, Fazİl Ahmed Paşa nr. 46, yaprak 130-150) adlİ telhisi ile el-Kimya ve şiir hakkİnda birer parça çalİşmasİ zamanİmİza ulaşmİştİr. İbn el-Ekfânî'ye ait olup zamanİmİza gelmeyen onbir eserden önemli olan bazİlarİnİ şu şekilde sİralayabiliriz: 1. Şerh alâ fusûl Bukrât: Hipokrates'in aynİ adlİ eserinin şerhidir. 2. Kitâb fî ilm el-nabz: Nabİz konusunda tİbbî bir çalİşmadİr. 3. Kifâyet el-hussâb fî ilm el-hisâb: Muhasebe hesabİyla ilgili bir eserdir. 4. Telhîs el-itnâb fî a`mel el-usturlâb: Usturlab aletinin astronomik özellikleriyle ilgili bir çalİşmadİr. 5. Nihâyet el-teysîr fî kâidet ilm el-tefsîr: Tefsir usulu ile ilgili bir eserdir. 6. Muhtasar el-erbaî`n li el-İmâm Fahriddin: Fahruddin el-Râzî'nin el-Erbaîn fî usûl el-dîn adlİ eserinin muhtasarİdİr. 7. el-Ta`lîk alâ keşf el-hekâik li el-Ebherî: Esîruddin el-Ebherî'nin Keşf el-hekâik adlİ felsefe eseri üzerine kalem alİnmİş bir talikattİr.

Kaynaklar:
Salâhuddin Halik b. Aybek el-Safedî, el-Vâfî bi el-vefeyât, II, 25-27 (rakam:275), Weisbaden 1974; aynİ mlf; A'yân el-Asr ve âvân el-nasr, Atİf Efendi, nr. 1809, el-?ays el-mücessem, Beyrut 1975, c.I, 183-174; İbn Hacer, el-Durer el-kâmine, III, s. 279-80 (nr. 3264); el-Şevkânî, el-Bedr el-tâli', II,79; GAL, GII,137; SII,169; Eİ2, Sup. V-VI,381; el-Ziriklî, el-A'lâm, VI, 189; U. Rebstock, "Rechnen im islamischen orient", Darmstadt 1992, s.36-37; Islamic Culture, C.XIII, S.4, s. 513 vd.; Muhammed İsa Sâlihiyye, el-Mucem el-şamil li't-turâs el-arabî el-matbû', c.I, s.95, Kahire 1992; Sarton, Introduction, c.III, s.899-901; Ahmed İsa, Mucem el-etibbâ, s.354-357, Kehhale, MM, VIII/201; J.J. Witkam, "Ibn al Akfânî (d.749/1348) and his bibliography of the sciences", Manuscripts of the Middle East, c.II, Leiden 1987, s.37-41; aynİ yazar, De Egyptische arts Ibn al-Akfânî (gest.749/1348) En zijn Indeling Van De Wetenschappen, Leiden 1989, s.50-115, 398-452 (tenkitli metin).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts