İbn-i
Sina’nın nefs anlayışı Kitabu’n-nefs’inden hareketle anlatılmıştır.
Nefs
teorisini anlamak için klasik kozmoloji, kozmogeni ve doğa felsefesini bilmek
gereklidir.
*Madde
(heyula)- مدّ ‘[medde]’den (uzatmak) gelir. Madde, مادّة uzanan anlamındadır.
*Maddeye
çakışan bir küre daha vardır ve bu kürede Logos- mana-( العقل)’dır. Mana
Arapçaya El-akl olarak çevrilirken, Latince’ye intellec olarak çevrilmiştir. Maddeyle
logos içiçedir. Madde her şekil aldığında logosta içindendir. Mananın tezahürü
maddenin imkânı ölçüsündedir. Enerjisi içinde olan kendi kendine çalışan radyo gibi. Eğer
analojimizdeki radyo enerjisini kendi içinden değilde dışarıdan alırsa
kelamcıların ve modern madde tasavvurunun dünyasına geçilmiş olur. Akıl
maddenin içine girdiğinde nefis olur. Nefis, teneffüs etmemizi mümkün kılan, maddenin
hareket etmesini sağlayan unsurdur. Yani
hareket maddenin kendisi değil içindeki güçtür. Dolayısıyla bu madde teorisi
aktif bir madde teorisidir. Demokritos atomculuğu, kelam atomculuğu ve modern
atomculuk maddenin pasifize edilmesidir. Aktif madde kabulünü yıkmadan mekanik
dünya anlayışını kuramazsınız. Evrenin içinde Logos’un varlığını kabul
ederseniz bu logosla irtibat kuran aracıları da kabul edersinizki kâhin, büyücü,
şaman gibi kişiler bu logosla irtibat kuranlardı.
Heyula
suretleri kabul eden bir yapıdır, belirli şekiller kazanır ve mana ortaya
çıkar. Evren hiyerarşik olarak bölünür ve madde yapısına göre mana ortaya
çıkar.
Ay
üstü âlem/ Gezegenlerin maddesine ESİR denilir. Feleklerde hem akıl hemde nefis
var. Hem ayüstü alemde var olan akıl hemde maddenin içine etki eden akıl tektir
ve değişmez.
Ay
altı âlem/ Heyula buradadır. 4 unsur (Anasır-ı Erbaa)/ Mizaç/ Hılt- Ahlat
Akıllarla
ilgili olarak İbn Sina her oluşun bir aklı olduğunu değil, aklın tek olduğunu
söylemektedir. Nefs ise her varlığın aklın kendinde hapsettiği kısmıdır. Ay
üstü âlemde varlıkların akıl ve nefislerinin olmasının sebebi bireyselleşmenin
olmasıdır (Jüpiter, Mars, Güneş gibi). Her gezegenin hareketlerini sağlayan
kendi içlerinde dolaşan enerjileri, nefisleridir. İnsan için de bu durum
böyledir. Hareketi sağlayan nefis, beden aracı ve nefsin hapishanesidir.
[
Nefs teorisi yüzlerce yıldır kabul edilen sofistike bir sistemdir. İslami olup
olmadığı tartışılmaktadır. Temelde öldükten sonra yok olmayan bir şey arayışı
Kelam dâhil İslam düşüncesine nefs anlayışının yerleşmesine sebep olmuştur. Yok
iken, yoktan yaratan Allah yeniden bir yaratım yapabilir. Fakat nefs teorisinin
güçlü yapısı Gazali’nin hamlesi, Razi’nin çabasıyla İslam kelamına
yerleşmiştir.]
9
Baba / Gezegenler
4
Anne / 4 Unsur
Dokuz
baba dört anneyle izdivaç edip üç çocuk yapıyorlar şeklinde teşbihte
bulunurlar.
[
Kelamcıların eleştirilerinin sebebi bu sistemde bir Tanrıya ihtiyacın
olmayışıdır. Mana, illet, suret, fasıl, mahiyet kavramlarıyla logos kastedilir.
İnsanın faslı ve mahiyeti düşünen nefistir. Maddeye bitişikliği hayvan
tarafıdır. Formu natık nefsi, ölümlü oluşunun illeti ise insan oluşudur. Hepsi
hemen hemen aynı şeyleri ifade etmektedir. Anlatılan felsefenin bir resmi
çıkartılmadığı için anlaşılması zor gelmektedir. Mistik bir yapı varmış gibi
görünmektedir. Hâlbuki bunların hepsi o dönemin fizik, metafizik anlayışına
dayanmaktadır. Evren modeli baklava gibidir, boşluk yoktur, sınırlar vardır. Bu
sınırlar arasında bir diğerine geçiş mi var, evrim mi var tartışılmıştır.
Burada yani klasik dönemde evrimden kastedilen türlerin birbirini tamamlayacak
şekilde var oluşudur. Form bir özdür, başka bir öze dönüşmez. Mevlana ve
diğerlerinin bahsettiği evrim varlığın aynı anda suda, karada hayat bulduğudur.
Onlar için Varlık üst bir kavramdır. Bu üst kavramdan tüm türler (cemadat,
nebatat, hayvanat) birbirlerini tamamlayacak şekilde çıkmaktadır bu sistemde.
Yani bu sistemde hayvan ayrı, insan ayrıdır ama birbirini tamamlar. Modern
evrimde ise hayvandan insan çıkarılır. (Modern evrim teorisi Big Bang’le başlar
ve belli bir sıradüzeni içinde şartlara göre içinden öbürünü çıkararak
canlılığın gelişmesini tasvir eder.)]
Aşağıdaki
sıralama da maddeyle bitkinin arasında mercan yer alır. Burada ki mercan bir
geçiş formu değil diziliş formudur.
(mercan) (hurma) (maymun)
Maddede
var olan nefs mana verir. Enerji verilmiş ve donmuş bir halde
bulunmaktadır. Her karışım belli bir
itidale ulaştığında nefs başka bir görünüm sergiler, başka bir forma kavuşur.
Nefs maddeye bazı fonksiyonlar/filler kazandırır ( Efal-i Nebatiye
[efal-fiiller demektir], Efa-i Hayvaniye ve Efal-i İnsaniye). Bu fillerin
açılımının tamamlanması kemaldir. Kemal, maddenin yapısıyla ilgili bir
durumdur. Madde yapısının durumuna göre kendini rafine etmeye çalışır, kemalini
gerçekleştirir. Logos hepsinde aynıdır,
farklılık bedenle, maddeyle alakalıdır. Kemal, maddenin kendi potansiyelini
sonuna kadar tüketmesidir.
Bitkiler
(Nebatat); Cismin
ilk başlangıç kemalidir.
A. Şahsi Özellikler
B. Nevi`(Türsel) Özellikler
A.Şahsi Özellikler:İki bölümden
oluşur. Bunlar:
1. Gaziyye (Beslenme)
*Çekme
(yiyecek, gün ışığı)
*Tutma
(masik)
*
Atmak (dafia)
*
Hazmetme (hadima)
2.Namiye (Büyüme): 3
Boyutta doğal düzene uygun olarak büyür.
B. Nevi`(Türsel) Özellikler:İki
bölümden oluşur. Bunlar:
1. Musavvira:
Kendine benzer sureti verir.
2. Müvellide: Kendine
benzer suretin doğurulmasıdır.
!
Güneşe yönelmek hareket değil yönelimdir. Hareket olması için mekanın terkedilmesi
gerekir.
!
Bu sistem göze göre (gözleme dayalı) kurulmuştur.
! İnsan
hayvandan natık olma yönüyle ayrılırken bitkisel ve hayvani nefsin fillerini kendi
bünyesinde barındırır. Nutuk, hayvani ve nebati nefsi kontrol altına almaya
çalışır. Bu gerçekleştiğinde ahlak kazanılmış olur.
Hayvanlar
(Hayvaniyye): Cismin yeni bir kemali olarak görülür. (Cisim:üç boyut,mekanda
olmak).Cüzileri idrak etmesi ve iradeli hareket etmesi açısından ilk kemaldir. Bu
kuvvetler cisme zaittirler. Cisimlikten kaynaklanmazlar. Yani cismin içindeki
logostan gelirler.
İradi
Hareket: Hayvanlarda iradeli hareket (göç etmek, tehlikeden kaçmak) gibi
hareketlerdir.
Cüz-ilerin
idraki ( kuzunun kurttan korkması) gibi idraklerdir. Hayvanlarda korku kavramı
yoktur ancak daha önce zarar gördüğü hayvanları idrak edip onlardan
kaçmaktadır. Buna da cüzzilerin idraki denir.
A.
El-hiss’ül-zahire
(Dış Duyu)
B.
El-hiss’ül-batıne(İç
duyu)
A.-
El-hiss’ül-zahire ( Dış Duyu)
1.Dokunma
( Lems- Melmusat)
2.Tatma
(Zevk- Müzevvekat)
3.
Koklama ( Şemm- Meşmumat)
4.
İşitme ( Sema- Mesmuat)
5.
Görme ( Basar- Mubsırat)
*
Dış dünyaya ait nesneler bu duyulardan gelen veriler sayesinde tanınır. İlk dış duyu olarak dokunma duyusu söylenir.
Bunun sebebi dokunma duyusu ittisali keyfiyetlerden olması ve bundan dolayıda
süreklilik duygusunu ortaya çıkarmasıdır. Zevk faydalıyı elde etmeye, zararlıdan
ise kaçmaya yarar.
B.-El-hiss’ül-batıne
(İç Duyu)
B1.
Müdrike (İdrak)
1.Hissü’l-Müşterek
(Ortak Duyu)
2.Hayal
3.Vahime
4. Hafıza
5.Mutasarrıfa
B2.
Muharrike (hareket)
1. Faile (Kas
gücü, motor harkt.)
2. Baise (İtki, İç Güdü,Şevki, Nuzui)
.a) Gadabi (yer tutma gücü)
.b) Şehevi/Şehvani
(arzu gücü)
Gadabi güç, faydalı ve
zararlı olanı anlamaya yönelir ( yenme- yenilme). Burada bir madde yoktur.
Yönelim anlama doğrudur. Amaç galebe çalmak, yerine geçmektir. Bu gücün
taşıyıcısı büyük oranda tahayyül gücüdür az oranda ise vehim gücüdür.
Şehevi güç, faydalıyı elde etmeye
zararlıdan kaçmaya çalışır. Hayal gücünde oluşan resme göre buradan kaçmalıyım
(def’), bunu talep etmeliyim (cezb) şeklinde hareket bu güç sayesinde olur. Bu
hayvandaki vehim/hayal gücünün ilk aşamasıdır ve burada akıl yoktur. Doğrudan
uygunluk ve uygunsuzluğa göre hareket eder. Elem ve lezzet şehvani kuvvetlerde ortaya
çıkar.
!
Ahlak bu iki gücün (şehevi ve gadabi gücün) nutuk tarafından kontrol edilmesi
işidir. Gadabi ve şehevi güç yani baise gücü fail gücü harekete geçirir.
Kontrol altına alındığında ahlaklı olunur.
!
İbn Sina iç duyulardan müdrike gücünün her birini uzun uzun ele alır. Her
birinin beyinde belirli bölgeleri vardır. Kelamcılar İbn Sina gibi düşünmezler.
Onlara göre tek bir güç vardır, o da beyin gücüdür. Diğerleri güç değil beynin
fonksiyonlarıdır.Bu yüzden kelamcılar iç duyuları kabul etmezler.
Müdrike gücüne bağlı mezkûr
güçlerin anlaşılması biraz güçtür. Birbirleriyle sıkı ilişkileri vardır. Tek
tek 5 dış duyulardan alınan veriler hissü’l-müşterekte
birleşir. Burada birleşen duyunun sureti ve anlamı ayrıştırılarak ayrı ayrı
depolanır. Suretler hayal’de
/hayalhanede (tekil suretler deposu)
tutulur. Hissü’l-müşterek iç duyusu işlem yapmaktadır bundan dolayıda etkindir.
Hayal iç duyusu ise işlem yapmadığı için pasiftir. Ayrışan anlamları vahime yakalayarak hafızada depolar. Hafıza tekil anlamlar deposudur. Tüm bu
ayrıştırmalar pedogojik olarak parçalanmaktadır. İbni Sina sisteminde bunların
hepsi aynı anda çalışmaktadır. Beşinci iç duyu olan mutasarrıfa Farabi’de geçmesine rağmen önemli bir konuma İbni Sina
da ulaşmıştır. Mutasarrıfa sarrafdan gelir ve işlemci güç manasına gelir. İki temel
gücü vardır. Bunlar fasl (tahlil) etmek ve vasl (terkip) etmektir. Kuvve-i Mutasarrıfa
işlem yaparken hayal ve vahime depolarından yararlanır. Kuvve-i Mutasarrıfa
işlem yaptığında eğer mütevehhime/vahime gücü tarafından kontrol edilirse buna mütehayyile/muhayyile denir. Muhayyile
insanın en önemli güçlerinden birisidir. Anlamları, şekil ve suretleri katıp
karıştırarak yeni bir şeyler elde etmemize ve yaratıcılığımızın ön plana
çıkmasının sağlandığı yetidir. Muhayyile hayvanlarda seviyesi farklı da olsa
bulunur. Zeka muhayyileye dayalı bir olgudur. Kuvve-i Mutasarrıfa işlem
yaparken akıl devreye girip kontrol
ediyorsa buna mütefekkire/düşünme
gücü denir. Hayvanlarda bulunmayan güç budur.
Ders Notları için Zeynep ÇAKMAK'a teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder