V. Çin-İslâm Düşüncesi
Bu
süreç içerisinde orijinal Çin-İslâm düşüncesi ne zaman ortaya çıkmıştır? XVII.
yy. sonu ile XVIII. yy. başlarında ortaya çıktığı söylenebilir. Bu dönemde Wang
Daiyu [Vang Deyyü/王岱舆], Yûsuf
Ma Chu [Ma Cu] (ö. 1711), Ma Te-hsin [Ma Dı-şin] gibi pek çok isim
vardır. Ama hepsinin ötesinde Çinli Müslümanların Gazzâlî’si[1] dedikleri bir isim vardır: Liu
Zhi [Liu Cı/刘智]
(1670-1739). Son derece önemli bir âlimdir. Liu, tam da Mançuların Qing [Çing] hânedânı
döneminde eser veren birisidir. Bir Hui yani Çinli bir Müslüman’dır (Hanlaşmış).
Aynı zamanda Sünnî ve Hanefî’dir. Sünnî ve Hanefi geleneğe bu yüzyılda gedimu
diyorlar yani Çince kadim demektir. Aynı dönemde bir de tasavvuf ve tarikatlar
içeri girmiş, gedimu dediğimiz Sünnî ve Hanefî gelenekle tasavvuf
entegre olmaya başlamıştır.
İmdi,
zikrettiğimiz üzere Müslümanlar bu dönemde çok sıkıntılı günler geçirmişlerdi. Yani
bu devir (1644 sonrası) karanlık bir dönemdir. Bu devir, Müslümanların
Çinlileşmeleri/Hanlılaşmaları hasebiyle İslâmî ilimler ve İslâm kültüründen epeyce
uzaklaştığı bir devirdir. Hâsılı, ortada bir beka sorunu mevcuttur. Müslümanlar
yok oldu olacak haldedirler. Bazı insanlar bazı milletlerin hayatlarında
stratejik bir rol oynarlar. İşte Liu da böyle adam böyle bir isimdir. Liu, beka
sorunu, kültürün unutulması, Arapça ve Farsça’nın bilinmemesi ve Çinlilere tüm
bunların anlatılamadığı ve üstüne bir de Müslümanların zulüm gördükleri, kendi
değerlerini ve kimliklerini yavaş yavaş kaybetmeye başlıkları bir dönemde
ortaya çıkmıştır.
Bir
diğer durum da bu dönemde devlet yani Qing [Çing] hânedânı Budist ve Taoistler’e
karşı olumsuz bir tavır almıştır. Çünkü askeri yaklaşımlarından ötürü Mistisizm
onlara uzak gelmektedir. Ancak Budizm ve Taozim ile mücadele etmek için ellerindeki
Konfüçyanist tezleri de yeterli olmadığından bu iki harekete karşı bir
entelektüel yapıya ihtiyaçları vardır. İşte bu iki durumu yani Müslümanların
beka ve erime sorunu yaşaması ile Çin devletinin Budizm ve Taoizm’e karşı
belirli bir entelektüel yapıya duyduğu ihtiyacı Liu sağlamıştır.
Liu’nun
hocasının hocası Hu Dengzhou [Hu Dıng Cou] (1522-1597)’dur[2]. Hu, bugün hâlâ Çinli Müslümanlar
arasında büyük üstat (grand master) olarak anılır. Hu, Ming hânedânı
dönemindeki erimeyi fark edip Müslümanların kimliğini kaybettiklerini
hissedince Çin’i terk edip Orta Asya’ya gitmiş ve buradaki medreselerde eğitim görmüştür.
Daha sonra hacca giden Hu, buradaki Hanefî âlimlerden de eğitim görmüş ve
akabinde de Çin’e dönmüştür.
Çin’e
dönünce tevarüs ettiği medrese geleneğini buraya getirmiş ve Çinli
Müslümanların eğitim sistemini yenilemiştir. Çok zeki bir âlimdir, vaktini boşa
harcamamıştır. Üç tane adamı, esaslı yetiştirmiştir. Sahip olduğu misyonu da
öğrencilerine miras bırakmıştır. Vefatının ardından bu üç öğrenci tüm Çinli
Müslümanların kaderini tayin edecek derecede onların hayatın önemli bir rol
oynamıştır. Çin’deki tüm eğitim sistemini yenilemiş, medrese kurmuş ve
müfredatı değiştirmişlerdir. Ancak asıl kritik müdahaleleri Arapça ve Farsça
ile iş yapamadıklarını idrak edip İslâm’ı Çinceleştirmeleri olmuştur.
Hu’nun
diğer bir adı da “Çince İslâm dinini yaratan adam”dır. Çince İslâm din
terminolojisini meydana getirmiştir. Arapça ve Farsça ile iş yapamamalarının
sebebi de bu dili bilen kimsenin kalmayışıdır. Hülasa hem yaygın dilin (lingua
franca) han dili olması hem de Arapça ve Farsça bilen kimsenin kalmamış
olması hasebiyle “Çince İslâm dilini” oluşturmuşlardır. Bu süreçte İslâm’ı
Çince ifade edebilmek için Konfüçyanist terimlere başvurmuşlar ve böylelikle
bir külliyat hâsıl olmuştur. Buna Han Kitap da denir. Bu Han Kitap
üst bir adlandırma olup bu başlığın altında âlimler devamlı kitap yazmışlardır.
Liu, tam
da böyle bir ortamda dünyaya gelmiştir. Babası Hu geleneğinden gelen bir âlimdir.
Kendisi de bu geleneği babasından devralmıştır. Liu, Müslüman kimliğini
muhafaza etmek ve Müslümanlara üst bir kimlik kazandırmak için bir proje geliştirmiştir.
Bu bağlamda yedi yıl Çin kültürünü tahsil etmiş, tüm Çin klasiklerini okumuştur.
Ayrıca Çin felsefesi eğitimi de görmüştür. Müteakip altı yılda da İslâmî ilimleri
tahsil etmiştir. Daha sonra üç yıl Budist rahiplerden Budizm, bir yıl da Taoist
rahiplerden Taoizm öğrenmiştir. Çin’in gerçeklikleri bunlardır. Müstağni
kalamazsınız. Bu eğitimlerine ilaveten bu sıralarda Çin’e Cizvitlerle gelen bir
Hristiyan nüfusunun oluşması ve Hristiyanlığın da güçlendiğini görmesi üzerine bir
yıl da Cizvitlerin hazırladığı 137 batı klasiğini tahsil etmiştir. Hâsılı, on
sekiz yıl boyunca kesintisiz okumuş ve not almıştır. İlim seyahatsiz olmaz. Bu
bağlamda Çin’in tamamını dolaşarak tüm medreseleri, Budist tapınaklarını
görmüş; âlimler, konfüçyanistler vb. kimselerle tanışarak müthiş bir ilişki
ağına (network) sahip olmuştur. 33 yaşına geldiğinde kenara çekilerek Çin
İslâmı’nın en önemli eserlerini kaleme almıştır. Pek çok eseri olmakla birlikte
üç eseri temeyyüz etmiştir.
Liu,
İslâmiyet ile Konfüçyanizm’in aynı hakikati dile getirdiğini iddia etmiştir. Dolayısıyla
yapılması gereken şeyin de bu ikisinin aynı özü, aynı tümel hakikati ifade
ettiğini temellendirmek olduğunu belirtmiştir. Nitekim Liu’ya göre Konfüçyüs de
diğer peygamberler gibi bir peygamberdir. Bunların hepsi aynı tümel hakikati
ifade etmişlerdir. Peki nedir bunlar? Tevhîd, adalet ve muhabbet.
Hâsılı, hem İslâm’ın hem Konfüçyanizm’in hem de diğer dinlerin tanrının birliği
yani tevhidi, toplumsal adaleti ve bireysel muhabbeti, sevgiyi savunduğunu açıkça
ifade etmiştir.
1704’te
Tianfang Xingli [Tienfan Şingli/天方性理] (İslâm Metafiziği) adlı
eserini kaleme almıştır. Bu eser Han Kitap içinde en özgün metinlerden
biri olarak addedilmiştir. Bu eserde tevhid, nübüvvet ve mead
meseleleri ekseninde usûlü’d-dîne dair konular irdelenmiştir. 1710’da Tianfang
Dianli [Tienfan Dienli/天方典禮] (İslâm’ın
İlkeleri) adlı eserini kaleme almıştır. Bu kitap İslâm hukukunun amelî-tatbikî
yönüyle (fürû‘) ilgili bir eserdir. Bir diğer eseri de bir model, örnek
olarak Hz. Peygamber’in hayatını konu edindiği Tianfang Zhisheng Shilu [Tienfan
Cışıng Şılu/天方至聖實綠] (İslâm Peygamberi Hakkındaki Kayıtlar) adlı eseridir.
Liu
şeriat, tarikat ve hakikat üçlemesini Çince olarak ifade etmiştir:
Dao, Çıng ve Şıng. Marifeti ise Konfüçyanizm’de yer
almadığı için kullanmamıştır. Bir tür entegrasyon yapmış ve İslâm’ı geleneksel Çin
düşünce terimleri ile açıklamıştır.
Eserinin
girişine de şu hadisi şerifi almıştır: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın
ölecekmiş gibi ahiret için çalışın”. Burada aslında orijinal, özgün Konfüçyanizm’in
İslâm ile aynı şeyleri savunduğunu ve Budizm ve Taoizm’in bunu bozduğunu iddia
etmiştir. Liu, “bugün Çinliler eğer hakiki Konfüçyanizm’i öğrenmek istiyorlarsa
İslâm’ı öğrenmelidirler” demiş ve nitekim bu siyaset tutmuştur. Zira siyer
kitabına dönemin Çin din işleri bakanı takriz yazmış ve Liu’nun doğru
söylediğini ve İslâm’ın Konfüçyanizm ile çatışmayacağını ifade etmiştir. Diğer
kitabına (Tianfang Xingli) da savaş bakanı takriz yazmıştır. Nitekim Liu
bu eserinde İslâm ahkamının, fıkhının temel ilkelerini anlatırken İslâm’ın
toplumsal ve siyasi bir yapısı olduğunu bu bakımdan Budizm ve Taoizm’in
hilafına bireysel uzleti önemsemediğini vurgulamıştır.
İslâm
ile geleneksel Çin hikmetini bir entegreye tabi tutup Budizm ve Taoizm’den de
ayırınca ortaya inanılmaz bir yapı çıkmıştır ve son derece etkili olmuştur.
Bugün hâlâ Liu Çinli/Hanlı Müslümanlar nezdinde bir velidir ve çok etkilidir. Özellikle
Çin’de Suudi Arabistan’ın desteğiyle yaygınlaşan Vehhâbîlik ve Selefîlik’e
karşı Hanlı Müslümanlar, Liu’nun fikirlerini kullanarak kendilerini savunmaktadırlar.
Peki Liu
bunu nasıl yaptı? Hatırlarsanız, Malay dünyasını anlatırken Malayların vahdet-i
vücûdu öne çıkardıklarını zikretmiştim. Zira vahdet-i vücûd evrensel, külli,
tümel bir perspektif veriyordu. Aynı şekilde Hintliler de vahdet-i vücûdu öne
çıkarmışlardı. Liu da bunu vahdeti vücûd ile yapmıştır. Liu’nun sentezine
baktığımız zaman 66 Arapça-Farsça kaynak kullandığını görürüz. Kaynaklarının
temelinde şu isimler vardır: Necmeddin-i Dâye -Râzî- (ö. 654/1256), Sa‘düddîn
Hammûye (ö. 671/1272-73’ten sonra [?]), Azîz Nesefî (ö. 700/1300
[?]) ve özellikle meşhur vahdet-i vücûtçu sûfi, Osmanlı kültürüne de çok etki
etmiş bir isim olan Abdurrahman-ı Câmî (ö. 898/1492). Bu isimlerin hepsini okumuş ve bunlardan
hareket ederek İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240)’nin vahdet-i vücûd metafiziği
ile Konfüçyasnist metafiziği entegre etmiştir. Başarısının ana unsuru vahdet-i
vücûttur.
Savaş
teknolojisi ve güçlü ordular bir şeyi kazanmanızı sağlayabilir ancak onu,
kültürü sürdürülebilir kılmak metafizik bir çanak ile mümkündür. Metafizik
çanağı olmayan kültürler başka kültürlerin çanağını yalarlar. Liu’nun yaptığı
şey aslında Çince üzerinden, Çin kültürünün terminolojisi ile bir İslâm
metafizik çanağı oluşturmaktır. Nitekim bu sayede Çin/Hanlı Müslüman kimliğini
muhafaza etmeyi başarmıştır. Belki de eriyip gideceklerdi. Klasik Çin kültürü
ile müzakere edebilecek kültürü sağlamıştır. Liu’nun diliyle konuştuğun vakit
karşıdaki Konfüçyanist biraz duraksıyor. Bu anlamda çok üst bir metafizik dil sağlamıştır.
Temsil kabiliyeti yüksek olmasından dolayı Liu’yu anlattım. O dönemde pek çok
isim var [Wang Daiyu (ö. 1658 [?]) gibi]. Bunlara literatürde neo-konfüçyanist
deniyor. Bu tabir de sadece Konfüçyanizm’in en eski formunu değil 1270’deki
yeni Konfüçyanist Çinli düşünürlerin görüşlerini de dikkate almalarından dolayı
söylenmiştir.
Çin
Hânedânları
|
|
Xia
Hânedânı [Şia/夏朝]
|
MÖ 2000-1520
|
Shang
Hânedânı [Şang/商朝]
|
MÖ 1520-1030
|
Zhou
Hânedânı [Cou/周朝]
|
MÖ 1030-221
|
Qin
Hânedânı [Çin/秦朝]
|
MÖ 221-207
|
Han
Hânedânı [汉朝]
|
MÖ
206-MS 220
|
Üç Devlet/İmparatorluk
Devri [三國]
|
220-280
|
Jin
Hânedânı [Cin/晋朝]
|
265-420
|
Güney
Kuzey Hânedânları [南北朝]
|
420-581
|
Sui
Hânedânı [隋朝]
|
581-618
|
Tang
Hânedânı [唐朝]
|
618-907
|
Beş
Hânedân Devri [五代]
|
907-960
|
Song
Hânedânı [Sung/宋朝]
|
960-1279
|
Moğol
Yüan/Yuan Hânedanı [元朝]
|
1279-1368
|
Ming
Hânedânı [明朝]
|
1368-1644
|
Qing
Hânedânı (Mançular) [Çing/清朝]
|
1644-1911
|
Cumhuriyet
|
1912-
|
Cumhuriyet
Sonrası Önemli İsimler
|
|
Mao
Zedong [毛泽东]
|
1949-1976
|
Dıng
Şiaoping [邓小平]
|
1978-1992
|
Ciang
Zemin [江泽民]
|
1993-2003
|
Hu
Cintao [胡錦濤]
|
2003-2012
|
Şi
Cinping [习近平]
|
2012
-
|
[1] Bu husus
Çinli Müslümanlar’ın Gazzâlî’nin önemini idrak ettikleri göstermesi bakımından
mühimdir.
[2] Esas adı Muhammed İbrahim
İlyas’tır.
NOT:
Konu ile ilgili bölümlere erişmek için aşağıdaki kısayol bağantılarına tıklayabilirsiniz:
Konu ile ilgili bölümlere erişmek için aşağıdaki kısayol bağantılarına tıklayabilirsiniz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder