Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu: "Esad Efendi"
Mevsuat A'lam el-Ulema ve el-Udeba el-Arab ve el-Muslimin, el-Munazzame el-Arabiyye li-el-Terbiye ve el-Sekafet ve el-Ulum, Tunus Dar el-Cil, c. I, Beyrut 2004, s. 604-607.
|
(ö. 1143/1730) (Filozof, müderris, mütercim) Osmanlı Devleti'nin Lale devrinde yaşamış filozof, müderris ve mütercimlerinden Esad Efendi ilk eğitimini doğduğu yerde, Yanya'da, aldı. Hocaları arasında Yanya Müftüsü Mehmed Efendi ile dönemin tanınmış bilgini İbrahim Efendi bulunmaktadır. İlk eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul'a geldi (1098/1686-87) ve medrese tahsiline başladı. İstanbul'daki tahsili esnasında pek çok bilginden hem akli hem de nakli ilimleri okudu. Bu hocaları arasında, hendeseyi Müneccimbaşı Mehmed Efendi'den; hesap, cebir ve astronomiyi Tekirdağ Müftüsü Mustafa Efendi'den (öl. 1099/1687); felsefe, kelam gibi ilimleri Akşehirli-zade İbrahim Efendi'den, Farsça'yı Molla Müncil'den tahsil etti. Tahsilini bitirdikten sonra dönemin Şeyhülislamı Ebu Said-zade Feyzullah Efendi'den (öl. 1698) mülazemet aldı (1102/1691). Açılan müderrislik imtihanını kazanarak ibtida-i hariç ile Süleyman Ağa Darulhadis'ine müderris oldu (1110/1698-99). Esad Efendi Osmanlı ilmiye teşkilatı içerisindeki basamakları başarılı bir şekilde katederek, hareket-i hariçle Defterdar Yahya Efendi Medresesi'ne (1116/1704), ibtida-i dahille Ebtem Medresesi'ne (1119/1707), hareket-i dahille Eyüp Ferhad Paşa Medresesi'ne (1122/1710), musıla-i sahn-i semanla (1125/1713) Edirnekapı Mihrimah Sultan Medresesi'ne, (1129/1717) hareket-i altmışlıyla Murat Paşa-yı Atik Medresesi'ne (1130/1718), en nihayet musıla-i Süleymaniye'ye ulaştı ve Eyüp Medresesi müderrisliğine atandı (1133/1720-21). Böylece en yüksek müderrislik payesini alan Esad Efendi hem en önemli ilmi çalışmalarını bu medresede yaptı hem de en büyük eserlerini verdi. Öte yandan Osmanlı Devlet hiyerarşisinde önemli bir yeri olan Galata Kadılığına getirilen Esad Efendi (1138/1725-26) meşveret meclislerine katıldı; böylece devlet yönetiminde görüşlerine başvurulan bir isim haline geldi. Lale Devri'nde kurulan Tercüme Kurulu'nda, 1138/1725 tarihinde Ayni'nin Ikd el-cuman adlı eserini tercüme işinde görev alan, yeni kurulan Devlet matbaasında musahhih olarak atanan ve Sultan III. Ahmed tarafından Topkapı Sarayı'nda kurulan Saray kütüphanesine hafız-i kütüb tayin edilen Esad Efendi, bu ilmi birikimi ve siyasi kimliği yanında, nakşi tarikatına mensup zahid bir insan olarak yaşamını sürdürdü; Lale devrinden hemen sonra vefat etti ve İstanbul'da Edirnekapı dışında Emir Buhari Dergahı yakınında defn edildi. Esad Efendi, ilmi faaliyetlerini Osmanlı Devleti'nin Lale Devri denilen zaman diliminde yürüttü. Bu dönemin en önemli düşünürlerinden olan Esad Efendi, Türkçe, Arapça ve Farsça yanında Grekçe ve Latince'yi bildiğinden klasik Osmanlı müderrisinin sahip olmadığı bazı avantajlara sahip oldu ve pek çok telif ve tercüme eser verdi. Aldığı görevler, yaptığı tercümeler, yazdığı şerhler ve telif ettiği kitaplar kendisine haklı bir şöhret kazandırdı ve Osmanlı uleması kendisine 'muallim-i salis' lakabını verdi. Ayrıca üç semavi dininin teolojisinde bilgili olduğu, bazı Hristiyan ve Yahudi din adamlarının ondan kendi dinlerinin teolojilerini tahsil ettikleri dikkate alındığında Esad Yanyevi'nin 'doctora universalis' anlamında bir alleme olduğu söylenebilir. Öte yandan iyi bir şair olan Esad Yanyevi Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazmıştır. Osmanlı ilmî düşüncesinde uzun yıllar süren 'istikâr' ortamını tespit edip gerginlik noktasını tekrar ihyâ etmeye çalışan Esad Efendi'nin tercüme ve telif eserlerindeki en önemli tavrı, İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed ile Ali Kuşçu ve arkadaşlarının Osmanlı ilmî düşüncesine yerleştirdiği kelâmî-riyâzî çizgiyi/paradigmayı eleştirerek Aristotelesçi tabî`î çizgiye vurgu yapmasıdır. Bunun için yeniden Aristotelesçi mantığı ve fiziği (el-hikmet el-tabî`iyye) nazarî bir ilim olarak kurmaya çalışır, aksi görüşte olanları açıkça eleştirir. Nitekim, Esad Efendi, Aristoteles'in Organon'unun yaptığı yeni tercümesinin girişinde fizik biliminin nazarî ve burhânî bir bilim olduğunu, İbn Rüşd'ün de bunu vurguladığını, ancak "? daha sonra bizden bazı âlimler bunu değiştirdilerdir ve bu bilimi zannî ve vehmî hale getirdiler" diyerek, isim vermeden, Ali Kuşçu'nun Şerh el-tecrîd'deki bu yöndeki düşüncelerini hedef alır. Bu tavır, modernleşme dönemindeki Osmanlı âlimlerinin zihniyetini, Yeniçağ Batı Avrupa bilimiyle karşılaşmaya hazırlama açısından doğurucu sonuçlara vesile olmuştur. Yukarıda çizilen çerçevede Esad Efendi, bizzat Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile Şeyhülislam Abdullah Efendi'nin yazılı ve sözlü emirleriyle Aristoteles'in başta mantık ve fizik olmak üzere temel eserlerini yeniden Arapça'ya tercüme etti; bu tercümelere şerhler yazdı; şerhlerinde bazı görüşlerini tashih etmekle beraber İbn Rüşd yorumlarını öne çıkarttı; Albertus Magnus, Scotus Erigena ve Thomas Aquinas gibi Latin şarihleri ile el-Farabi, İbn Sina ve Nasiruddin el-Tusi gibi İslam filozoflarının görüşlerine de yer verdi. Tercümelerinde anlaşılır bir Arapça kullandığını özellikle vurgulayan Esad Efendi pek çok bilgine ve filozofa atıfta bulundu. Ama özellikle Aristoteles'e ve İbn Rüşdçülüğün merkezi olan İtalya-Padua akademisinin üyelerinin çalışmalarına, bahusus akademinin başında bulunan Selanik Rum metropoliti Karaferyeli İoannis Kuttinius'un (öl. 1658) şerhlerine başvurdu. Ancak kendisi de yorumlarda bulundu; eskilerin yanlış bulduğu yorumlarını eleştirdi, Aristoteles'in ve İbn Rüşd'ün katılmadığı görüşlerine de işaret etti. Esad Efendi bu tercümelerinde muhtemelen İslam ve Osmanlı ilim tarihinde optik bilimini yakından ilgilendiren teleskop ve mikroskop gibi Yeniçağ Batı Avrupa'da kullanılan yeni optik aletlerinden de ilk defa olarak bahsetmektedir. Eserleri: Kaynaklar Esad Efendi'nin ona yakın eserinden ve tercümesinden bahseder. Bazı kaynaklarda şiirlerini biraraya getiren bir Divan'ı olduğu; İbn Sina'nın Kitab el-Şifa'sını da tercüme ettiği; Şihabuddin Sühreverdi'nin Hikmet el-ışrak'ına şerh yazdığı ve Siracuddin el-Urmevi'nin Metali el-envar adlı mantık kitabını Türkçe'ye çevirdiği söylenir. Ancak bu telif ve tercüme eserlerin zamanımıza nüshaları ulaşmamıştır. Esad Efendi'nin Arşimedes'in Arapça'ya tercüme edilmeyen bazı hendesi teoremlerini Arşimedes'in diğer eserlerinden de faydalanarak Kitab amel el-murabba el-musavi li-el-daire adıyla Arapça'ya tercüme ettiği bilinmektedir. Bu eserde verdiği bilgiler Esad Efendi'nin Abbasiler döneminde Arapçaya yapılan tercümeleri çok iyi bildiğini gösterdiği gibi kendi döneminde Avrupa'da yeni keşfedilen Yunan dönemine ait bilim eserlerinden de haberdar olduğuna işaret eder. Zamanımıza gelen bu tercüme yanında yine matematik sahasında Latince'den Terbi el-daire ve nisbet-i müellefe'ye ilişkin bazı metinleri de tercüme etmiştir. Ancak onun bu küçük çalışmaları yanında en önemli eserleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Tercumet şerh el-envar: Porphyrius'un İsagoge ile Aristoteles'in Organon adıyla bilinen mantık külliyatının Kategoriler, Peri Hermenias, I. ve II. Analitikler'inin İoannis Kottinius tarafından yapılan şerhlerinin özet mahiyetinde yorumlu tercümesidir. Tercüme esnasında başta Karabet ile iki oğlu olmak üzere bir çok Rum asıllı Yunanca bilen Osmanlı vatandaşından faydalandı. Ona yakın nüshasının zamanımıza gelmesi eserin Osmanlı ilim kamuoyunda mütedavil olduğunu gösterir. 2. el-Talim el-salis: Aristoteles'in Physica adlı sekiz bölümden oluşan eseri üzerine İoannis Kottinius tarafından yazılan şerhin Yunanca'dan yapılan tercümesidir. Esad Efendi ilk üç makaleyi şerhiyle birlikte; son beş makaleyi özet halinde tercüme etti. Bu tercüme esnasında da, mantık kitablarının çevirisinde olduğu gibi, başta Karabet ile iki oğlu olmak üzere bir çok Rum asıllı Yunanca bilen Osmanlı vatandaşından faydalandı. Ancak tercümenin mukaddimesinde de vurgulandığı üzere eser salt tercüme değildir; yukarıda işaret edildiği gibi Esad Efendi'nin yorumlarını da içerir (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, AY, nr. 534). Bu eserin de onu aşkın nüshasının bulunması Osmanlı bilginleri nezdinde muteber olduğuna işaret eder. 3. el-Risalet el-lahutiyye: Bu çalışma 'Tanrı kanıtlaması' konusunu işleyen eser türüne girer. Çalışmada klasik kelam ilminin konuları arasında bulunan bu soruna ilişkin deliller incelenir. Müellif bu eseri Şeyhülislam Mirza Mustafa Efendi'nin (öl. 1722) isteği üzerine kaleme almıştır. Yazar eserde görüşlerini İbn Sina'nın 'vacib', 'mümkin' ve 'mümteni' kavramları arasında yaptığı ayırımdan hareket ederek temellendirir. Konuları ele alırken klasik Osmanlı ulemasının felsefi-kelami eser yazım tarzına uygun olarak kelamcılar, filozoflar ve mutasavvıfların görüşlerine atıf da bulunur. 4. Haşiye ala risale fi isbat el-vacib: el-Risalet el-lahutiyye'deki gibi 'Tanrı kanıtlaması' konusunu işleyen eser türüne girer. Ancak adı eserin bir haşiye olduğunu çağrıştırıyorsa da böyle değildir. Çünkü Esad Efendi bu eseri Şeyhülislam Mirza Mustafa Efendi huzurunda, bazı ileri gelen ulemanın da bulunduğu bir ortamda konuyla ilgili okunan ve tartışılan bir eserin akabinde bizzat Şeyhülislamının isteği üzerine kalame almıştır. Bundan dolayı eser belirli bir eser üzerinde değil daha çok herhangi bir isbat-i vacib risalesinin kendisine konu aldığı sorunlar üzerine düşülmüş notlardan ibarettir. Bu eser de Esad Efendi sorunu İbn Sina'nın 'vacib', 'mümkin' ve 'mümteni' kavramları arasında yaptığı ayırımdan hareketle ele alır. Konuyla ilgili görüşleri serdederken yine kelamcılar, mutasavvıflar ile metafizikçi filozoflara (el-hukema el-ilahiyyun) atıflarda bulunur ve her üç grubun görüşlerini mukayse eder. 5. el-Haşiyet el-fethiyye ala el-şerh el-hanefiyye li-el-risalet el-adudiyye: Aduddin Abdurrahman b. Ahmed el-İci'nin (öl. 756/1355) Adab Adud'una Muhammed el-Hanefi el-Tebrizi'nin (öl. 900 civ.) yazdığı şerhe Esad Efendi'nin kaleme aldığı haşiyedir. Eser tartışma adab ve yöntemlerini konu alan ve mantık bilimiyle de ilgili olan ilm-i adab sahasındadır. İlm-i adab sahasındaki çalışmalarda geçen terimler hakkında verilen geniş izahat ile 'ilim' kavramı hakkındaki uzun değerlendirmeler esere farklı bir özellik kazandırır. İlim kavramı incelemesinde Esad Efendi özellikle kelamcılar ile filozofların görüşlerini sıkı bir mukayeseye tabi tutar. 6. Tercüme-i manzume-i Şahidi: Şahidi'nin Farsça manzum lugatının Yunancaya tercümesidir. Esad Efendi bu tercümeyi Yanya'ya göndererek o bölgedeki ulema arasında Farsçanın yaygınlaşmasını sağlamıştır. Kaynaklar bu tercümenin yanında Esad Efendi'nin Manzume-i Şahidi'yi ayrıca şerh ettiğini de belirtirler. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder