İhsan Fazlıoğlu Konferansı: "Küresizlik Sorunu: Parça ile Bütün Arasında İslam Temeddününü Yeniden Okumak"


İhsan Fazlıoğlu Konferansı: "Küresizlik Sorunu: Parça ile Bütün Arasında İslam Temeddününü Yeniden Okumak"
Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (TDV KAGEM), Bilim ile Düşünce Seminerleri dizisinin ikincisi kapsamında ve Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu yönetiminde gerçekleştirilen seminer dizisinin yeni dönem açılışı, Fazlıoğlu’nun “Küresizlik Sorunu: Parça ile Bütün Arasında İslam Temeddününü Yeniden Okumak” başlıklı konferansı ile gerçekleşti. Konferansın erişime açılan video kaydını ve ilgili metni istifadenize sunuyoruz.





Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (TDV KAGEM), Bilim ile Düşünce Seminerleri dizisinin ikincisi kapsamında ve Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu yönetiminde gerçekleştirilen seminer dizisinin yeni dönem açılışı, Fazlıoğlu’nun “Küresizlik Sorunu: Parça ile Bütün Arasında İslam Temeddününü Yeniden Okumak” başlıklı konferansı ile gerçekleşti.

Kültürümüzün en büyük sorununun küresizlik sorunu olduğuna vurgu yaparak sözlerine başlayan Fazlıoğlu, “Eğer bir toplumda doğru bir küre yoksa o toplumda parça ile bütün arasında bir nispet ve bir ortaklık kuramıyoruz. Bu sebeple de her şey dağınık bir şekilde önümüzde duruyor” diyerek, Türkiye’deki ve İslam dünyasındaki en büyük entelektüel sorunun malzeme, malumat ve bilgi kırıntısı sorunundan değil, bütünlüklü bir bakış açısı eksikliğinden kaynaklandığının altını çizdi.

“Bizi, inandığımız değerler farklılaştırmaz. Eylediğimiz değerler farklılaştırır” 

Fazlıoğlu, “Toplum olarak etrafa bakmak için kullandığımız gözlüklerimiz bugün maalesef yanlış. Dolayısı ile de bulanık görüyor ve belirli bir anlam bütünlüğü oluşturamıyoruz. Belirli bir “bütün” kavramımız olmadığı için de olgu ve olayları, başarıları ve başarısızlıkları başka bir bütüne ait olarak anlamaya çalışıyoruz. Bu da ilginç bir şekilde toplumsal olarak bilinçaltımızda var. Bu sebeple de herhangi bir olayla karşılaştığımızda kendini ele veriyor. Zaten bir bütün ancak ve en iyi günlük eylemlerde görünür. Bu yüzden bütünün idraki de bilincin eşlik etmediği eylemlerimizde tek tek ortaya çıkıyor.

Dil ve medeniyet bugün bir sosyal statü ve iktisadi kazanç aracına dönmüş vaziyette. Bizi inandığımız değerler farklılaştırmaz, eylediğimiz değerler farklılaştırır. Bu sebeple inancımız, yapmış olduğumuz işlere ve eserlere de yansımalı ve bizi yansıtmalı. Bu politikada da böyledir, mimaride de böyledir, yaptığımız ticarette de böyledir. Kısacası inandığımız ve sahip çıktığımız değerlerin yaptığımız eylemlere de sirayet etmesi gerekiyor. Dolayısıyla değerlerimiz hangi alana ait olursa olsun, eylemlerimizde bir fark oluşturmuyorsa o zaman bizler farklı bir iş yapmıyoruz demektir. Kısacası bilinçaltımız, hayat içerisinde kendini nasıl gösteriyorsa bizim mensup olduğumuz bütün odur.

Türkiye’de kimlik inşasında ötekimiz kimdir?

Kimlik ve kişilik sadece basit ve yalın hali ile inşa edilen bir şey değildir. Hele hele toplumsal kimlikte “ben”den “biz”e geçerken yani toplumsal kimliğe bürünürken yine belirli ötekiler üzerinden gidersin. Türkiye’de kimlik inşasında ötekimiz kimdir? diye sorduğumuzda, Türkiye’de hatta İslam devletlerinde kimlik inşasındaki en büyük öteki, Selçuklu ve Osmanlı’dır. Modern Türk kimliği Selçuklu ve Osmanlı’yı ötekileştirerek kurulmuştur.

“Temsili olmayan, temessül edemez” 

Bütün nedir? Bütün bir örnektir. Sizin kafanızda bir form yoksa elinizdeki iplikle bir kilim örebilir misiniz? Form; malzemeye, malumata ve parçaya bütün fikrini veren surettir. O yüzden eskilerin tabiri ile “Temsili olmayan, temessül edemez” derler. Ne demek bu? Herhangi bir konuda örneğin yoksa o yeni durumu özümseyemez ve kendine mal edemezsin. Bu sebepledir ki ancak, küresi ve bir bütünü olan bir kültür, bir bütünü anlamlandırabilir.

“İslam hayat görüşü “Tevhit”tir”

Hayat görüşü bir medeniyetin kurucu unsurudur. Başka bir deyişle metafizik çanağı ve minimal metafiziğidir. İslam hayat görüşü nedir? İslam hayat görüşü, tevhittir. Bu sebepledir ki, İslam’ın tarihte en çok altını çizdiği şey tevhittir. Tevhit İslam’dan önce de var. Fakat bizde üç türlü görünümde ortaya çıkar. Birincisi, düşüncenin ilkesi olarak, ikincisi toplumsal davranışın ilkesi olarak, üçüncüsü bireysel davranışın ilkesi olarak tevhittir.

Düşüncenin ilkesi olarak Tevhit, bize hak ve hakikat kavramlarını verir. Hak bizim metafiziğimizi, hakikat ontolojimizi inşa eder. Aynı zamanda hakikat kavramının bir türevi olarak bilgi kavramını verir.

Toplumsal davranışın ilkesi olarak Tevhit, adalet ilkesidir. Adalet kelimesi de, zaten hak kelimesinin türevidir. Hakkını vermek, hakkını almak ve hakkaniyetli olmak gibi. Tevhit inancı varlık kavramının bugünkü idrakini de mümkün kılmıştır.

Bireysel davranışın ilkesi olarak tevhit, mehabbettir. Mehabbet ise zâtın ve kendi zâtının idraki ile başlar. Birey olarak önce kendini sevecek ve saygı duyacaksın. Çünkü kendini seven ve saygı duyan insan başkasına ve herhangi bir nesneye kul olmaz. Sadece Hakk’a kul olur.

Dünya resmi nedir? Dünya Müslümanlarının bu Dünya resmi ile ilişkisi nedir? Bunu iyi ve doğru okuyarak içinde bulunduğumuz küreyi çok iyi analiz etmeliyiz. Çünkü geleceğe ilişkin projesi olmayanlar, sadece geçmişle uğraşır durur” şeklinde konuştu.


Haber metni kaynak:
http://www.tdvkagem.org.tr/Haberler/Detay/kuresizlik-sorunu-parca-ile-butun-arasinda-islam-temeddununu-yeniden-okumak-1610201717109

NOT:
Elinizde bulunan benzer kayıtların bu platformda yayınlanması için mnergiz@live.com adresine göndermeniz rica olunur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts